Dirk Nowitzki, o rekoru anlattı
Sacramento Kings maçında attığı sayılarla NBA tarihinin en skorer oyuncuları sıralamasında Hakeem Olajuwon'u geride bırakarak 9. sıraya yükselen Dirk Nowitzki, NBA'in tele konferans yoluyla düzenlediği basın toplantısında Avrupalı gazetecilerin sorularını yanıtladı. Nowitzki'nin bu özel toplantısında Türkiye'den yalnızca FANATİK yer aldı.

2014 NBA Play-Off'unun ilk turunda San Antonio Spurs ile Dallas Mavericks'in, Dallas'ta oynayacağı 3. maç için NBA'in resmi davetiyle Dallas'a gitmiştim. Dirk Nowitzki'li Mavericks, ikinci maçı Vince Carter'ın son saniye üçlüğüyle kazanarak seride avantajlı konuma geçmesine rağmen içeride Spurs'e yenilmiş ve avantajı yitirmişti. Haliyle Nowitzki'nin o gün, o maçtan sonra benimle birlikte orada bulunan iki Alman gazeteci dostuma rağmen basına çok da ilgili davranacağını düşünememiştim. Bilmiyorum; belki de Türkiye'nin spordaki aşırı rekabetçi yapısına alışkın olduğum için, eğlenmek için basketbol oynayan bu adamların bu kadar rahat olabilmeleri bana tuhaf geliyordu. Ancak yanılmıştım. Bizim 'derbi' dediğimiz türde bir maçta, Spurs'e yenilen o takımın 2.13'lük lideri, koridorda yürürken loca sahibi taraftarlara açık pub'ları dolduran binlerce insan, ayağında terlikleriyle yürüyen bu adamı çığlıklarla, alkışlarla çılgınlar gibi selamlıyordu. Nowitzki, onları elini havaya kaldırarak selamladı, sonra da basın toplantısının hemen yanında yer alan, bizlerin 'kaldırım' diyebileceği bir zemine oturarak bizim röportaj talebimize kucak açtı. O sezon, NBA tarihinin en skorer 10 oyuncusundan biri olan, muhtemel bir Hall of Fame üyesi, ağır bir yenilginin ardından koridorun ücra bir köşesinde yere oturmuş ve bizimle sohbet ediyordu. Yetenekleri, başarıları, rekorları, maç kazandıran basketleri, omzundaki görünmez apoletler bir yana, karakterine olan hayranlığım bir anda katlanmıştı Nowitzki'nin.
NBA, bildiğiniz gibi...
İşte o adam; dün NBA'in Avrupa ofisinin düzenlediği dahiyane bir organizasyonla tüm Avrupa'dan gazetecilerin katıldığı, 'sanal' bir basın toplantısında bir kez daha benimle ve meslektaşlarım ile buluştu. Burada da NBA'e ayrı bir parantez açmak gerek. Bir gün önce attığı sayılarla NBA tarihinin en skorer 9'uncu oyuncusu ve ABD dışında doğmuş oyuncular arasında en skorer oyuncu unvanlarını Hakeem Olajuwon gibi bir efsaneden devralan yıldızınızı, tele konferans metoduyla dünyanın dört bir yanındaki gazetecilerle bir araya getiriyor, kusursuz bir teknik operasyonla her muhabire söz hakkı vererek
binlerce kilometre öteden eni konu basın toplantısı düzenliyorsunuz. Bu nasıl muhteşem bir pazarlama vizyonudur? Hayran olmamak elde değil. NBA'in Avrupa ofisi harikalar yaratmaya devam ediyor.
İlk konuk Schrempf
İlk olarak Detlef Schrempf oturdu, o görmediğimiz, ancak tahayyül ettiğimiz masaya. Bilmeyenler için hemen kısa bir tanıtım geçecek olursak; Alman asıllı Schrempf, 1985 NBA Draftı'nın 8. sırasında Dallas Mavericks tarafından seçilmiş, 3 kez All-Star olduğu kariyerinde Indiana Pacers, Seattle Supersonics ve Portland Trail Blazers formaları giymişti. 51 yaşındaki efsaneye Dirk'ü ve elde ettiği muhteşem başarıyı sorduk:
Dirk Nowitzki dün NBA'de aşılması çok güç bir barajı daha aştı ve NBA tarihinin en skorer 9'uncu oyuncusu oldu. Ona bu yolda rehberlik etmiş bir dostu olarak olarak, kariyerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Dirk lige ilk adım attığında böyle bir şey başarabileceğini tahmin etmiş miydiniz?
Evet açıkçası muhteşem bir kariyer elde etti. Onu ilk kez çaylak sezonunda, Seattle'da görmüştüm. İlk andan beri özel bir şeyler olacağını hissetmiştim. Onun başardığı her şey, NBA'e gelen uluslararası oyuncular için büyük önem taşıyor.
Şüphesiz bu Dirk Nowitzki için bir diğer muhteşem kilometre taşıydı. Birçok şey başardı. Sizce Nowitzki'nin kariyerinin en büyük başarısı hangisiydi?
Elbette NBA'de forma giymiş tüm uluslararası oyuncular içinde en skorer oyuncu haline gelmesi inanılmaz bir şey. Ancak bununla da sınırlı değil. Normal sezon MVP'liği, NBA finalleri, şampiyonluk, All-Star deneyimleri... Her biri çok önemli kilometre taşlarıydı. Bu kadar çok şeyi bir arada başarabilen çok az sayıda oyuncu var.
Nowitzki, NBA ve Dallas Mavericks'in olduğu kadar Almanya Milli Takımı'nın ve genel olarak Almanya'da basketbolun seyrinin de pozitif yönde değişmesinde lider rolü üstlendi. Dirk ve Almanya basketbolunu bir çerçevede değerlendirecek olursak, neler söylerdiniz?
Evet güzel bir tespit. Onun birçok turnuvada Almanya forması giymesi Alman basketboluna çok şey kattı. Herkes, Dirk'ün olmaması durumunda Almanya basketbolunun bu noktaya ulaşamayacağında hem fikir. Alman otoriteler de bu durumu iyi değerlendirdi ve Dirk'ün döneminde bütçe, emek, zaman gibi değerleri basketbolu yüceltmek adına cömertçe sarf etti. Sonuç olarak iyi bir noktaya varıldığını düşünüyorum.
Detlef, bildiğin üzere senin de dahil olduğun döneme kadar uluslararası oyuncuların NBA'e gelebilmeleri ve burada kalıcı olmaları hayli zordu. Özellikle Avrupalı bir oyuncunun bu denli üst düzeye çıkması ulaşılması son derece güç bir şeydi. Ancak Dirk ve sen bunu başardınız. Bize bir Avrupalı'nın NBA'de başarılı olmasının zorluklarından bahseder misin?
Bu çok iyi bir soru, teşekkür ederim. Lig önemli bir değişim kaydetti. ABD dışından NBA'e gelip başarılı olan veya tutunamayan birçok oyuncu geldi. Bu sadece oyunla ilgili bir şey değil. Kültürel olarak da zor. ABD'de doğup büyümüş oyuncular, henüz lise ve üniversite döneminde bu saha dışı şartlara zaten ayak uydurmuş oluyorlar. Bu açıdan bakıldığında bu komple bir mücadeleydi ve Avrupalılar bu konuda gayet iyi bir iş çıkardılar.
Efsane zamanı!
Schrempf sorularımızı yanıtlarken, hepimiz Nowitzki'nin birazdan hattın diğer ucunda olacağı heyecanını taşıyorduk. O 10 dakika, bize çok uzun bir zamanmış hissini verdi. Neyse ki Dirk, her zaman olduğu gibi medya mensuplarına son derece nazikti ve tam zamanında geldi. Hemen ardından da soru yağmuru başladı.
Öncelikle tebrikler. Yaklaşık 16-17 yıldır NBA'desin ve hep aynı takımın, Dallas Mavericks'in formasını giydin. Geçen yaz serbest kalmana rağmen yeniden kulübünle anlaştın. Sence elde ettiğin bu başarılarda bu istikrarın bir payı var mı?
Elbette. Tüm bu başarıları tek bir yerde başarmış olmak harika bir şey. Buraya çok uzun zaman önce, henüz 19-20 yaşımdayken geldim. Dallas beni en iyi şekilde karşıladı, buradaki herkes beni her zaman en iyi şekilde destekledi, burası bana ikinci bir ev gibi oldu. İlk başta Almanya'yı ve ailemi çok özlüyordum. Ancak söylediğim gibi buradaki herkes beni bağrına bastı ve kısa zamanda ikinci bir evim oldu. Bu yüzden hiçbir zaman başka bir yerde başka bir takımın formasını giymeyi düşünmedim. Her zaman burada, Dallas'ta olmak istedim. Burada harika organizasyon, harika patron, harika antrenörler, harika bir kültür ve taraftarlar var. Burada hiçbir yerde yaşamayacağım harika bir serüven yaşadım.
Maç öncesinde bu rekoru kıracağına dair atmosfer nasıldı? Takım arkadaşlarından bu yönde bir destek geldiğini hissettin mi?
Evet özellikle medyanın yoğun ilgisi sebebiyle ister istemez bu tip dönüm noktalarını hissediyorsunuz. Biraz tuhaf tabi ama neticede farklı bir şeyden ziyade her zamanki gibi sahaya çıkıyor, şutlarınıza konsantre oluyor ve takımı galibiyete taşımaya çalışıyorsunuz. Bu açıdan maç esnasında pek de aklıma geldiğini söyleyemem. Ama yine de siz hesap etmeseniz bile o şutun vakti geldiğinde bunu size hissettiren şeyler oluyor. O büyük şutu attığımda tribünde bir gürültü koptu, insanlar ayağa kalkıp beni kutlamaya ve alkışlamaya başladılar. Benim için kesinlikle özel bir andı. Özellikle bunun iç sahamızda, taraftarın huzrunda vuku bulması çok özel bir şey. Bir sonraki molada, dev ekranda benimle ilgili bir klip yayınlandığını gördüm. Kesinlikle harikaydı.
Sezonun ilk bölümünde iyi bir grafik çizdiniz. Takımın genel durumunu nasıl değerlendiriyorsun?
İyi bir takım kimyamız var. Özellikle hücumda çok patlayıcı bir yapımız, birçok skorer oyuncumuz bulunuyor. Ancak daha iyi olmak adına çalışmamız gerekiyor. Henüz o istediğimiz seviyede değiliz. Özellikle savunmada hata yapıyoruz. Bu konuda daha iyi olmalıyız. Hücumda da topu biraz daha çevirmemiz, daha fazla penetre ve şut imkanı yaratmamız gerek. Henüz kusursuz değiliz, ancak henüz Kasım ayındayız ve daha iyi olmak için zamanımız var.
Takıma yeni katılan isimlerle olan uyumunuz nasıl?
Normalde bu tip süreçler zaman alıyor ancak biz bu konuda iyi bir iş çıkardık diyebilirim. Hazırlık kampında birlikte 4 hafta geçirdik, devamında 8 hazırlık maçı oynadık. Çok çalıştık ve bu süreç bize birbirimizi tanıma fırsatı verdi. Tyson Chandler zaten tanıdığımız biri; savunmada, ribaundlarda, hücumda gayet iyi. Chandler Parsons harika bir eklenti oldu. Tüm yeni oyuncular uyum sağladı. Kimse bencil değil, birlikte oynamayı ve topu paylaşmayı, hep beraber kazanmayı seviyoruz. İyi bir ekip olduk, birlikte çalışıp daha iyi olacağız. İlk hedefimiz en iyi noktada Play-Off'a ulaşmak, devamını sonra düşüneceğiz.
Dirk az önce o büyük şutu attığın andan bahsetmiştin. O anki hislerin tam olarak nasıldı, o molada neler hissettin?
Tuhaftı tabii. Koç Carlislie bir oyun çiziyordu ancak çok da konsantre olamadım. Ekranda kariyerim bir film şeridi gibi gösterildi. NBA'deki ilk sayılarım, 5 bin sayı barajını aştığım an, 10 bin, 15 bin, 20 bin, 25 bin... İlk 10'a girdiğim an ve dünkü basketim... İnsan bunları sırasıyla görünce ne kadar güzel bir macera yaşadığını, ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor. Tabi aynı zamanda her an, her yaz daha iyi olabilmek için verdiğin emek, sağlığını korumak için gösterdiğin çaba gibi şeyler de akla geliyor. Tüm bunların karşılığını almış olmak gurur verici tabi. Şimdi önümde 2-3 yılım daha var ve en üst düzeyde oynamaya devam etmek istiyorum.
Geçen hafta Portland Trail Blazers ile oynadınız. Almanya Milli Takımı'ndan arkadaşın Chris ile (Kaman) gelecek yaz ev sahipliği yapacağınız turnuva hakkında konuştunuz mu?
Evet Chris'le bir akşam yemeği yedik. Onu görmek güzeldi. Önümüzde harika bir turnuva var ve kısmen de olsa ev sahipliği yapacağız. Her zaman olduğu gibi milli takımda oynamayı çok istiyorum. Ancak şimdi NBA ile meşgulüm. Önümüzde 82 maçlık bir sezon ve (ümit ediyorum) uzun bir play-off dönemi var. Tüm bunları aşıp yaz dönemine geldiğimizde 37 yaşıma basmış olacağım. Sağlık durumuma bakacağım. Eğer fiziksel olarak iyi durumdaysam elbette Chris ile birlikte kendi evimizde önemli bir şeyler başarmaya çalışacağız.
NBA'e ilk geldiğin dönemdeki yabancı oyuncuların durumu ile şimdikiler arasında büyük bir fark var. NBA bu konuda önemli bir değişim kaydetti. Bu konuda öncü isimlerden birisin. Neler söylemek istersin?
Bizden sonra sadece Avrupa'dan değil, dünyanın farklı yerlerinden takımlara önemli etkiler yapan, büyük kariyerlere imza atan birçok oyuncu geldi. Ben lige ilk geldiğimde her takımda 1 ya da 2 tane yabancı vardı. Şimdi ise bazı takımlarda 6-7 tane yabancı oyuncu var. Bunu görmek güzel. Uluslararası oyuncularla ilgili en güzel şey yetenek seviyelerinin çok yüksek olması. Altyapıları sağlam oluyor. Onların gelişiyle birlikte ligin formları da değişime uğruyor haliyle. Onların oyuna sağladıkları etkiler sayesinde bugün NBA'de daha çok Avrupai bir oyun yapısı var. Daha fazla pick and roll, daha fazla perde, daha fazla taktiksel detay... Artık herkes dışarıdan şut atabiliyor.
Kariyerinde birçok önemli başarı elde ettin. MVP ödülü, All-Star deneyimleri, şampiyonluk, rekorlar... Bunlardan hangisini bir numaraya koyarsın?
Neticede bir takım oyunu oynuyoruz ve haliyle bir şampiyonluk kazanmak bir numaralı şey tabii ki de. Bunu 2011'de başardık. Bunun dışında ikinci sırada ne gelir bilmiyorum. All-Star olmak harikaydı. Olimpiyatlarda ülkemi temsil etmeyi iki numaraya koyabilirim aslında. Tüm dünyanın izlediği o organizasyonda, dev bir stadyumda bayrağımızın yükselişini görmek mükemmeldi. İlk turda elenmiş olsak bile bunu düşündüğümde 2008'e geri dönmek ve bayrağımı, ülkemi dünyanın en büyük spor organizasyonunda bir kez daha temsil etmek isterdim.
Lige ilk geldiğinde ne tip zorluklarla karşılaştın, onların üstesinden nasıl geldin?
Lige ilk geldiğimde henüz birinci lig deneyimim dahi yoktu. Almanya'dan ilk kez ayrılmıştım. İlk yılım çok zorluydu. Baya zorlandım. Maçlarda az süre aldım. Aldığım dönemlerde çok iyi değildim. Ailemi özlüyordum, henüz 20 yaşındaydım. Saha dışındaki hayata uyum sağlamak da zordu. Ancak çalışmaya devam ettim. Etrafımdaki tecrübeli kişilerden bir şeyler öğrenmek için çok çaba sarf ettim. Bana 17 yıl önce 'Bir gün Hakeem Olajuwon'u geçeceksin' deselerdi onlara deli derdim. Ancak dediğim gibi, çok çalıştım. Etrafımda hep iyi takım arkadaşlarım oldu. Antrenörlerim konusunda çok şanslıydım. Mark Cuban henüz ikinci yılımda devreye girdi ve her şey değişti. Mavericks'in üzerindeki o kaybeden takım imajını sildi. Bizim için büyük bir salon inşaa etti. O dönemden sonra da bildiğiniz Mavericks ortaya çıktı zaten. Tüm bunlar için destek olan herkese minnettarım.
Bu soru basketbol dışından olacak. Berlin duvarı yıkıldığında Almanya'daydın. Hatıraların neler, o gün neler hissetmiştin?
Unutulmaz bir an tabii ki de. Ben o dönemde 10-11 yaşındaydım. Bu yüzden detayları çok iyi bilmiyordum. Ancak ailemle birlikteydim, TV izliyorduk. İnsanlar Doğu Berlin'den Batı Berlin'e yürüyerek geçiyor ve birbirlerini kucaklıyorlardı. Almanya için tarihi bir andı. Yeniden birleştiğimiz için çok gururluyduk. Babam Doğu Almanya'da, annem ise Batı Almanya'da doğmuştu. Haliyle bizim için de çok özel bir gelişme olmuştu.
Kariyerinde 25 binden fazla sayı, 10 binden fazla isabetli şut attın. Bunların hangisi için 'unutamam' dersin?
(Gülüyor) 2011 NBA finalinde Miami'ye attığım son saniye basketi olabilir. 2006'da San Antonio Spurs'e karşı oynadığımız 7. maçın bitimine 6 saniye kala attığım bir basket vardı. Batı Finali'nde Phoenix Suns'a bir iç saha maçında 50 sayı atmıştım. Play-Off'ların daha unutulmaz olduğunu söyleyebilirim. Zira üzerinizde daha fazla baskı oluyor ve özellikle iç saha maçları hayli çekişmeli, keyifli oluyor.
Bu yüzden genelde unutulmaz basket deyince aklıma Play-Off geliyor.
İnsanların senin bu başarının ardından söyledikleri şeyleri dinledin mi? Mesela Shaquille O'Neal ve Charles Barkley'in TV programında söylediklerine kulak veriyor musun?
(Gülüyor) Bilmiyorum pek fırsatım olmadı. Dün gece telefonum bir hayli meşguldü. Ailemden, arkadaşlarımdan ve takım arkadaşlarımdan tebrik mesajları geldi. Gurur verici bir gece oldu benim için. Ama genel olarak bu tip bireysel başarılara pek dikkat kesilmiyorum. Daha çok takım olarak maç kazanmak, Play-Off'a katılmak ve takım halinde başarılı olmak istiyorum. Belki yıllar sonra, kariyerim bittiğinde kızıma bugünleri gösterip bu kilometre taşlarına göz atabilir ve keyif alabilirim. Ancak şimdi konsantre olduğum tek şey yeni başarılar elde etmek. Bu tip şeylere kariyerim sona erdikten sonra bakacağım.
Önümüzdeki sezon ve sonrakiler için hedefin ne?
Bireysel olarak öne çıkan bir hedefim yok. Kendimi hiçbir zaman tüm şutları kullanan, bencil bir adam gibi görmedim. Sadece nasıl en etkili oyunu ortaya koyabilirim buna odaklanıyorum. Gelecek birkaç sezonda da yine üst düzey basketbol oynamak istiyorum. Ancak yaş ilerledikçe bu zorlaşıyor. Sağlıklı kalıp takım arkadaşlarıma yardımcı olmak istiyorum. Çok iyi bir ekibiz, Mavericks her zaman olduğu gibi yine çok titiz. Geçen yaz iyi bir iş çıkarıp kadromuza güzel takviyeler yaptık. Bu güçlü ekibe en iyi şekilde destek olup gidebildiğimiz en uzak noktaya kadar gitmek istiyoruz.
İlerleyen yaş ile birlikte sürelerinde azalma oluyor ve takımda eskisi kadar skor yükünü çekmiyorsun. Bu durum sizi olumsuz etkiliyor mu?
Dediğim gibi çok iyi bir ekibiz. Özellikle Monta Ellis bu konuda bana çok yardımcı oluyor. Kariyerim boyunca birlikte oynadığım en iyi oyunculardan biri. Her şeyden önce çok hızlı, çabuk, patlayıcı bir yapısı var. Rakip defansların ilgisini üzerine çekebiliyor. Onun sayesinde birçok boş şut imkanı buluyorum. Üzerimdeki baskı azalıyor. Bununla birlikte Monta, pick and roll oyunlarında da çok iyi bir pasör. Chandler Parsons da hücum potansiyeli çok yüksek bir oyuncu. Ben de elimden geldiğince doğru şutlarla onlara yardım ediyorum. İşler kötü gittiğinde yükü paylaşıyoruz, gününde olan bensem daha fazla sorumluluk alıyorum.
Ahmet Melik SUBAŞI
[email protected]
https://twitter.com/ahmetmsubasi