İşte gerçek dev
'Güler Legacy' organizasyonunun kurucusu olan Sinan Güler, başarılı sporculuk hayatının yanı sıra, sosyal sorumluluk projesiyle de takdir topluyor. Sinan, her yaz doğudan gelen 100'ün üzerindeki çocuğa ücretsiz olarak basketbol eğitimi veriyor.

Sinan Güler, gerek kulüp gerekse milli takımlar seviyesinde üst düzey basketbol oynarken, bu kadar yoğunluğun arasında halka hizmet vermekten de geri kalmıyor. Genç yaşına, aktif olarak basketbol oynamasına rağmen duyarlı bir Türk genci, Türk sporcusu Sinan Güler. Kendi projesine babası Necati Güler ve ağabeyi Muratcan Güler’i de dahil edip, uzun süredir genç basketbolcu adaylarını eğitim verip onları hayata hazırlamaya çalışıyor. Özellikle doğudan gelen 100’ün üzerinde genç sporcuyu ücretsiz olarak kampa alan Sinan’la hem bu sosyal sorumluluk projesini, hem de Milli Takımı konuştuk. Söz şimdi Sinan’da....
‘Bana haz veriyor’
“Bu projeye üç sene önce karar verdik. Çocukluğumuzda ve Amerika’daki yaz kamplarında gördüğümüz bir organizasyon yapmaya karar verdik. Yarı iş, yarı sosyal sorumluluk projesi. 200 öğrencimiz varsa, bunların 110 tanesi doğudan gelen ve tamamen burslu gelen öğrenciler. Son iki senedir 5 şehirden antrenör tavsiyesi alıyoruz. Onlara 10 oyuncuyla beraber bu kampa gelebileceklerini söylüyoruz. İki haftalık kamp süresince bu oyuncu ve antrenörler bizimle beraber basketbol eğitimi görüyor. Özellikle hayatlarında ilk defa İstanbul’a gelerek bizimle vakit geçirme, basketbolu ve başka şeyleri öğrenme şansı yakalamış oluyorlar. Bunun sosyal sorumluluk projesi olmasında önemli katkı veren şirket ve kuruluşlar var. İlk aklıma gelen Özyeğin Üniversitesi, Teknosa, Nike, İstanbul Rotary Kulübü gibi. Bu şirketler çocuklara en iyi şekilde hizmet verebilmek için katkıda bulunuyorlar. Özellikle doğudan gelen çocuklar üniversite kampüsünde vakit geçirebildikleri zaman sadece basketbolla ilgili değil, okul ve üniversite ile ilgili hayaller kurmaya başlıyorlar. Benim kendi projem olarak ortaya çıktı, abim ve babamı da inandırdım. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz, bu da bana haz veriyor.”
‘Amacım basketbola hizmet etmek’
“24 saat kamptayım. Özellikle üç senedir işlerin daha düzgün ilerlemesi adına kampta kalıyorum. Çocuklarla vakit geçiriyorum. Onlarla aynı yemeği yiyorum, onlar dinlenirken ben kendi antrenmanımı yapıyorum. Belki sporcu olarak bunu yapıyor olmam, dışarıdan farklı algılanabilir. Gerçek işime gerektiği kadar konsantre olmadığım düşünülebilir. Ama bu alanda yaptığım şeyler
benim ve abimin emeklilik programı gibi birşey. Basketbolu bıraktıktan sonra genç sporculara, tecrübemle onların eğitimine ve gelişimine katkı verebileceğimi düşünüyorum. Türk basketboluna bu şekilde hizmet edebilirim. Temellerini bu yaşta atmam gerektiğini düşünüyordum, erkenden bu işe giriştim.”
‘Galatasaray doğru tercih’
“Milli Takım kampı öncesi bir önce imza atıp kafamın rahat olmasını istiyordum. Galatasaray’a giderek doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum. Şampiyon olmuş bir takıma geldim. Kuvvetli bir iskeleti olan takıma katkı vermeye geldim. Güçlü bir kadroya girmek beklentileri daha da artıracaktır ama inanıyorum ki Galatasaray’a iyi şeyler vermeye çalışacağım.”
‘Oyun kurucu oynarken rahatım’
“Altyapı ve Amerika’da okuduğum dönemlerde de oyun kurucu oynuyordum. Euroleague ve Milli Takım gibi üst seviye basketbolunda sürekli oyun kurucu oynamadığım zaman belli şeyler eksik olabiliyor. Ama inanıyorum ki 15 dakika oynuyorsam bunun 5 dakikasını en işi şekilde point guard olarak oynayabilirik. Savunmayı başlatan oyuncu ben oluyorum, aynı tempoyu oyun kurucu olarak hücumda da başlatacak kapasiteye sahip olduğuma inanıyorum. Ama genelde en verimli, akıcı olduğum zamanlar alışkın olduğum pozisyonda oynadığım zamanlar oluyor. Geçen sene elemelerde ben, Ender ve Doğuş oyun kurucu oynadık. Dışarıdan nasıl gözüktü bilmiyorum ama ben kendimi rahatsız hissetmedim. Zaten babam hep derdi, ‘Numaranın önemi yok. Hangi pozisyonda oynadığın önemli değil, sahaya çıkıp en iyisini yapmak önemlidir’. Ben de bana verilen görevi en iyi şekilde yapmak ve takıma maksimum katkı vermek için oynuyorum.”
‘Sakatlık olmazsa başarırız’
“2011 öncesi Semih ve Kerem Gönlüm sakatlandı. Ben ameliyat oldum. Bunların düzeni bozduğunu düşünüyorum. Bir senelik aradan sonra takımın bütün tecrübeli oyuncuları bir araya geldi. Öncesi sezonlarda olduğu gibi bir aksilik çıkmazsa, Avrupa’nın en kuvvetli kadrolarından biri olduğumuzu düşünüyorum. Takıma yeni katılan oyuncular da Akdeniz Oyunları’nda Altın madalya kazanarak buraya geldiler. En son 2001 yılında madalya kazandık. Avrupa Şampiyonaları zor geçiyor. Ama umuyorum ki herşey yolunda gider, bu hazırlık sürecini de iyi geçirirsek Türkiye’yi yine zirveye çıkarabiliriz.”
Gökhan German