Arama

Popüler aramalar

İşte şampiyon...

Aslı Çakır Alptekin'den bahsediyoruz... İngiltere'de İstiklal Marşımız'ı okutan, 49 kiloluk devimizden... 6 yıl öncesinden yaptıkları planları, idmanlarda döktüğü gözyaşlarını, nefessiz kaldığı anları anlattı. Bu röportajı okuduktan sonra, o altın madalyanın anlamını daha iyi kavrayacaksınız. Pistlere adanmış bir hayat nasıl yaşanır, anlayacaksınız...

İşte şampiyon...

Canan Özgün: Aslı 2004’te pes etmek üzereydi, ama siz onu tekrardan spora kazandırdınız.

İhsan Alptekin: Aslı’nın çok yetenekli olduğunu biliyordum. Zaten o zaman flört ediyorduk! Çok hırslı ve inançlıydı. Bana hep ‘İleride büyük şampiyon olacağım’ derdi. Oturduk, karar aldık. Ya ben koşmalıydım ya da Aslı... Aslı dedik. Ben aktif spor hayatımı bıraktım, tamamen Aslı’ya yöneldim. O günden sonra hedefimiz 2012 Olimpiyatları’ydı. 6 sene evvel bunların hesabını yapıyorduk. Dikkat ederseniz; Aslı son 8-9 aydır en üst düzey başarıları elde etti. Bunun sebebi 6 yıl önce hedefi belirlemektir.

Futbolcular şampiyon olunca bunu sabaha kadar kutlarlar. Bizim öyle bir şeyimiz yok. Mütevazilgğimiz devam etti. Çünkü bu başarıdan sonra üstümüze daha fazla yük bindi.

CÖ: 6 yıl içerisinde ne yapmanız gerektiğini nasıl planladınız?

İA: Bir ömür diyebiliriz. Bizim periyodik antrenman sistemlerimiz var. Ben o sistemleri Aslı’ya uyguluyordum. Atletizm camiası şöyle bir camia: 5-6 üst düzey antrenör birbirleri ile konuşur, bilgi paylaşır. Ben Amerika’ya gittim, 5-6 ay kaldım araştırmalar yaptım. İnternetten sosyal platformlarda araştırmalar yaptım. Bir çok seminere katıldım. Şampiyon yetiştiren Bulgar antrenörlerle görüştüm.

“30 kez Milli fomayı giydim”

CÖ: Çok başarılı bir eşiniz var ve sürekli ön planda. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?

İA: Eskiden ‘Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır’ derlerdi. Biz tam tersini yaşadık! Başarılı bir kadının arkasında başarılı bir erkek var. Ben de 30 kez A Milli formayı giydim. 23 yaş altı 600 metre Türkiye rekoru bana ait. Biz çekirdekten geldik. Ayrıca Atletizm Federasyonu’na, Üsküdar Belediyesi’ne, Spor Bakanımız’a sonsuz teşekkür ediyoruz.

CÖ: Aslı ile çok iyi bir takım olmuşsunuz.

İA: Biz sistemli bir şekilde geldik. Merdivenleri beşer beşer atlamadık, birer birer çıktık.

CÖ: Hiç pes etme noktasına geldiniz mi?

İA: Aslı bazen idmanlarda çok zorlanıyordu, ağlıyordu. Fakat atletizmi çok seviyordu ve Allah yüzümüze güldü. Böyle bir başarıyı 75 milyona armağan ettiğimiz için mutluyuz.

CÖ: 75 milyonun da payı var yani bu işte!

İA: Aslı yarıştan önce aynen şunları söyledi: İhsan son 300 metreye girdiğimde 75 milyon insanın duasını arkama alacağım ve bacaklarıma güç kuvvet gelecek, madalya alacağım.

CÖ: Aslı hep böyle kendinden emin mi konuşur?

İA: Evet, her zaman.

CÖ: Başarınızı nasıl kutladınız?

İA: Hiç olmamış gibi davrandık. Mesela futbolcular şampiyon olunca sabaha kadar barlarda kutlar. Bizim öyle bir şeyimiz yok, mütevazılığımız devam etti. Çünkü bu başarıdan sonra üstümüze daha fazla yük bindi.

CÖ: İkiniz de inceciksiniz. Beslenme programını da mı siz ayarlıyorsunuz?

İA: Beslenme konusunda bize destek veren bir diyetisyen arkadaşımız var. Aslı’nın ideal formunu oturttuk; 49 kilo.

“Sporcu azimli olacak”

CÖ: Aslı’nın inanılmaz bir azmi ve isteği var. Bu her sporcuda kolay kolay bulunmuyor değil mi?

İA: Zaten o istek olmayınca istediğin kadar antrenman programı çıkart, periyodlama yap! Sonuçta her şey sporcunun elinde. Sporcu istemediği müddetçe olmaz bu iş. Sporcu azimli olacak. Aslı’da azim, hırs, güç ve kuvvet var. Bir de Allah’ın verdiği yetenek.

Bu başarıyı sistemli bir şekilde bir şekilde çalışarak yakaladık. Merdivenleri beşer beşer değil, birer birer tırmanarak çıktık. Sporcu da azim ve istek olacak. Her şey sporcunun elinde.

CÖ: Büyük bir düğün yapmayı planlıyor musunuz?

İA: İnşallah ayın 6’sında yapacağız. Daha önce zamanımız yoktu. Üsküdar Belediyesi üstleniyor bu işi. Artık olay bizden çıktı!

CÖ: Kaç yıldır Aslı ile birliktesiniz?

İA: 10 yıldır. Ankara’da kampta tanıştık, 5-6 ay sonra da birbirimize ısındık.

CÖ: Başarılı evliliğinizin sırrı nedir?

İA: İnsan ömrünün ne olacağı, yarına çıkacağımız garanti değil.
O yüzden formül basit; karşılıklı sevgi ve saygı.



Canan Özgün:
Milyonlarca insan arasında Aslı’nın farkı neydi ve neden Aslı altın madalya alabildi?

Aslı Çakır Alptekin: Birincisi inanmak. İkincisi çok çalışmak... İsteyeceksiniz ve çok çalışacaksınız. Ben bunu 10 yaşımdan beri istiyordum. Televizyonun başında görüyordum, herkesin milli marşı okunuyordu; “Bir gün ben de okutacağım” dedim. Anneme, “Bir gün beni televizyonda izleyeceksiniz. Ben de kürsüye çıkacağım ve size İstiklal Marşımız’ı dinleteceğim” diyordum. 10 yaşımdan beri söylüyorum bunları. Bu gerçekten kolay bir şey değil. Çok zorluklardan geçiyorsunuz. Şu an başarı elde ettiğimiz için zorluklardan bahsetmiyoruz, ama buralara kolay gelinmiyor. Zaten öyle de olmalı. Kolay gelinirse bir anlamı kalmaz ki! 4-5 yıldır devletimiz güzel imkânlar sağlıyor, destek veriyor; ama antrenman açısından çok zorlanıyoruz. Ben çoğu idmanda istem dışı ağladığımı biliyorum. Vücudunuzu o kadar çok zorluyorsunuz ki, o kadar zor idmanlar yapıyorsunuz ki. Hiç spor yapmayan bir insan çıkıp koştuğu zaman nefes nefese kalır ya; biz işte o nefesle yaşamayı öğrendik. Hep zor nefes alıyoruz. Hiçbir idmanda tek bir rahat nefes alamıyoruz. İdmanda gözlerimden yaşlar aksın ki, yarışta gülebileyim. Vücudumu zorlamam, onu aşmam lazım ki, yarışta iyi koşayım. Mantık bu... Hiçbir sosyal aktivitemiz yok. Sabah antrenman, sonra dinlenme; akşam yine antrenman, günümüz hep böyle. ‘Sinemaya gidelim’ desen en az 2.5 saat sürer. Ben ‘bu 2.5 saatte dinlenirim’ diyorum.

Ceza alınca atletizmi bırakmayı düşündüm. Ancak eşim bana destek oldu. Sonra sen koş ben sana destek olacağım dedi. Hani söz erkeğin derler ya. Sonuçta öyle oldu, ben koştum.

CÖ: Çok azimli, pes etmeyen bir karakterin var.

AÇA: Kesinlikle! Benim hayatım atletizm. Hayatım spor, arkadaşlarım spor, çevrem spor. Bu yarışmadan sonra bir sosyal alana girmeye başladım. Kameralar ve değişik insanlarla konuşmaya başladım. Bu da beni biraz zorladı, çünkü alışkın değilim.

CÖ: 2004’te doping cezası aldın. Bu sporu bırakmayı düşündün. Bu durumdan çıkabilmeyi nasıl başardın?

AÇA: Eşim ikna etti. Ben atletizmi bırakma aşamasındaydım, o benim elimden tuttu.

“Kendini feda etti”

CÖ: Eşinizle ne zaman tanışmıştınız?

AÇA: 2003’te. Bu ceza olayı olduğunda o benim destekçimdi. Bırakmayı düşünüyordum, çünkü benden kaynaklanmayan hoş olmayan olaylar vardı. Eski antrenörümün olayıydı. Ama eşim “Başaracaksın, pes etme. Çık, kendini kanıtla” dedi. Kendini bana feda etti. O da 800 metre koşuyordu. Baktık, ikimiz koşarken verim alamıyoruz. Oturduk masaya, eşim, “Sen koş ben sana destek çıkacağım” dedi. Ben de, “Hayır! Sen koş ben sana destek çıkayım” dedim. Hani derler ya, söz erkeğindir! Öyle oldu, ben koştum.

CÖ: Örnek bir takım ve çiftsiniz. Bunu nasıl başarabiliyorsunuz?

AÇA: İnanın evde de antrenör-sporcu gibiyiz! Eş gibi olamıyoruz, çünkü her zaman antrenman içindeyiz. Bizim sadece 15 günlük dinlenme zamanımız var. İşte o günlerde karı koca, yani eş gibi gezebiliyoruz! Onun haricinde saat 10 olduğu zaman, “Aslı uykun geldi” diyor, yatıyorum. Sabah kalkıyorum, “Aslı, antrenmanın var” diyor, gidiyorum. Her şeyde o patron! Ama sağolsun yemek yaparken de bulaşıkları yıkarken de evi temizlerken de yanımda.

“Ekibim o kadar güzel ki”

CÖ: Ailen de büyük destekçin, değil mi?

AÇA: Kesinlikle. Ailemin manevi desteği çok önemli. Bana destek çıkan o kadar çok insan var ki! Mesela idman yaptığım kişiler de erkek arkadaşlarım! Bayanlarla idman yapmıyorum ben! Psikolojik olarak çok destek çıkıyorlar. “Hadi abla, beni geç, o zaman rakibi de geçersin. Hadi abla, kopma.” Hep böyleyiz. İdris Güleç, Serkan Kaya, Orhan Avcı... Ekibim o kadar güzel ki. Eşim, ailem, kulübüm, Üsküdar Belediyesi, genel müdürlüğümüz, spor bakanlığımız; çok güzel bir ekibim var benim. Doktorumuz Ahmet Karadağ var, başkanımız var ona ‘manevi babam’ diyorum. Garanti Bankası’nın bireysel sponsorluğu oldu. Sponsorluklar çoğaldığı zaman atletizmde başarılar da artacaktır. Çünkü ben, “Garanti Bankası bana sponsor oldu, bunun karşılığını vermeliyim” diyorum. Bir isterlerse iki yapıyorum. Bu da başarı getiriyor.

CÖ: Olimpiyatlar’da kadın sporcularımız daha başarılı oldu. Bunun sebebi nedir?

AÇA: Olimpiyata giden erkek sporculara, “Kadının gücü sizi yendi” diyoruz. Biz 3 madalya aldık, onlar 2... Onlar da şöyle diyor: “Bir dahaki yarışta sizi geçeceğiz...” Aramızda tatlı bir çekişme var. Biz bir de şunu gösterdik herkese: Bayanlar da hayatın her alanında başarılı olabiliyor. Biz örnek olduk, şimdi her ilde en çok başvuru bayanlardan geliyor müdürlüklere, kızlarımız atlet olmak istiyor artık.

CÖ: Altından sonra hayatın ne kadar değişti?

AÇA: Bu madalya sadece bireysel olarak benim değil, Türkiye’nin, hepimizin. Keyfini çıkartalım. Alışık olmadığım şeyler oluyor. Mesela herkes beni tanıyor. Daha önce hayatımda sadece spor vardı, şimdi Türkiye ile iç içeyiz. Bu da beni biraz yoruyor. İnanın bu, koşmaktan daha zor!

CÖ: Olimpiyat şampiyonluğundan sonraki hedefin ne olacak?

AÇA: Aslında en büyük hedefim Olimpiyat Şampiyonluğu’ydu. Şimdi Dünya Rekoru hedefimiz var. Kıracağım demiyorum, ama kırmak istiyorum. Bu bir senede olacak şey değil, ben Olimpiyat Şampiyonluğu’nu da bir senede almadım, 4 sene çalıştım. Dünya rekoru da belki 2 belki 4, 6 sene sürecek. Olursa olacak, olmazsa ‘kısmet’ diyeceğiz.

CÖ: Yarış sırasında Gamze’nin söylediklerini duyabildin mi?

AÇA: Hayır... Yarış içinde konuşamazsınız zaten, çünkü nefes nefesesiniz. Konuşma fırsatımız yok. Gamze çizgiyi geçince, “Abla aynısı oldu” dedi. Yarışma içinde öyle bir konuşma olamaz, yoksa diskalifiye olursunuz.

“Kızlar çok çıtı pıtı”


CÖ: Koşarken çok dar bir grup oluyorsunuz ve diğer atletlere bayağı yakın gidiyorsunuz. Onların arasından sıyrılıp öne geçmek zor olmuyor mu?

AÇA: İlk zamanlarda itiş kakış oluyordu ve ben karşılık veremiyordum. İdmanlarda buna çalışmaya başladık. Oradaki kızlar çok çıtı pıtılar, zayıflar, ama o kadar kuvvetliler ki! Bacaklarımda halâ çivi izleri var. Yaralar geçti, ama izleri duruyor.

CÖ: Yeni nesillere neler söylemek istersin?

AÇA: Kendilerine inansınlar, istesinler, çalışsınlar. Hayallerinin peşinden koşsunlar. Zorluklar karşısında pes etmesinler.

Aslında en büyük hedefim olimpiyat şampiyonluğuydu. Şimdi hedefim Dünya Rekoru. Bu bir senede olacak bir şey değil. Olursa olur, olmazsa kısmet diyeceğiz.


Canan Özgün

2
Haberin Devamı