Arama

Popüler aramalar

Formula 1 - Monako GP'sinden Öğrendiklerimiz

Konuk yazarımız Fırat Keskin, Monako GP ile ilgili bizlere bilgiler verdi.

Formula 1 - Monako GP'sinden Öğrendiklerimiz

Monako GP’si nevi şahsına münhasır bir yarış olmakla birlikte bize bazı çıkarımlar yapmamız için fırsatlar verdi.

Haberin Devamı

Bu yarış özelinde, yarış sonucunun, takımların güç dengelerinin belli ettiğini söyleyemeyiz. Çünkü yukarıda da bahsettiğim gibi bu yarış takvimde kendine has özellikleri olan tek yarış. Monako, kendine has bir pist olduğu için güç dengelerini net bir şekilde ortaya koymaz. Ama bazı noktaları anlamamıza da yardımcı oldu.

Monako’nun en belirgin özelliği:

Monako, yavaş virajlardan oluşan bir pist. Bu pistte temel konu, süspansiyon sisteminin iyi olmasıdır. Çünkü yavaş viraj becerisi, mekanik yol tutuşla, yani süspansiyonlarla ilgilidir. Ve elbette lastikleri çalıştırabilmekle ilgilidir.

Pistin diğer bir özelliğinden de yarıştan önce bahsetmiştim. O özellik de süspansiyon sisteminin yüksek ve yumuşak ayarlanmasıyla ilgiliydi. Bu durum dalgalı zeminde rahatlık sağlarken, yüksek kerb’lerde arabanın zıplamasını da engelleyecekti. Özellikle 1, 6, 7, 11 ve 16 numaralı virajlarda yer alan kerb’ler çok yüksek. Monako’nun yüksek kerb’lerini rahatça kullanabilmek ve dört lastiğin zeminle temasını devamlı sağlamak için yumuşak süspansiyon elzemdi.

Haberin Devamı

İşte tüm bu önemli girdiler eşliğinde bazı takımlar öne çıktı.

Ferrari - Red Bull - Mercedes

Bu yarışta ortaya çıkan en belirgin özellik Ferrari’nin süspansiyonlarının başarısıydı. Barcelona GP’sinden sonra güç dengelerini değerlendirirken, Ferrari’nin süspansiyon sisteminin McLaren’a kıyasla bariz bir üstünlüğü olduğunu belirtmiştim. Ama bu yarışta ortaya çıktı ki Ferrari’nin süspansiyon sistemi sadece McLaren’dan değil, Red Bull’dan da daha üstün. Bu nedenle de Leclerc, Red Bull’u yenerek pole derecesini almayı başardı.

Formula 1 - Monako GPsinden Öğrendiklerimiz

Mercedes’in süspansiyon sistemi Red Bull’dan daha iyi. Bunu önceki yarışlardan biliyoruz. Ancak Ferrari’nin, bu alanda Mercedes’e oranla nerede olduğunu yorumlamak zor. Çünkü bu pistte Mercedes’i sınırlayan süspansiyon dışında başka faktörler de vardı. İlk faktör, arabanın uzun dingil mesafesiydi. Amiyane tabirle ifade etmek gerekirse, Mercedes bu pistin dar yolları ve dar virajları için fazla uzun.

İkinci faktör de düşük hava sıcaklığı ve kaygan asfalttı. Yine Barcelona’da yazdığım üzere Mercedes mühendisleri, arabayı tasarlarken lastikleri hemen ısıtarak onları kısa sürede yok eden değil, nispeten orta vadede ısıtıp yarışın ilerleyen dönemlerinde onları koruyan bir felsefeyi benimsediler. Bu felsefe W10’da doğdu, W11’de gelişti ve bu seneki W12’ye aktarıldı. Yani tasarım felsefesi olarak da Mercedes’in lastiklerini çalıştırması zordu. Buna düşük hava sıcaklıkları ve kaygan asfalt da eklenince lastikleri çalıştıramayarak geride kaldılar.

Haberin Devamı

Uzun sözün kısası, pistin yapısı nedeniyle süspansiyon anlamında net bir Mercedes-Ferrari karşılaştırması yapamıyorum. Ama şurası kesin: Ferrari, bu kapsamdaki en iyi iki takımdan biri.

Bir nokta daha: Bence Ferrari, süspansiyonların normalden yüksek ayarlandığı yağmur yarışlarında da iyi performans gösterebilir. Belki ileriki dönemlerde bunu görme şansımız da olur.

Sainz’e bir parantez açacak olursam; sıralama performansı Leclerc’in gerisinde. Ama yarış performansı oldukça iyi. Ondan çok umutluyum.

Haberin Devamı

Alpine – Alpha Tauri – Aston Martin

Mercedes gibi lastiklerini çalıştıramayan diğer takım da Alpine idi. Alpine, Monaco’da iyi performans göstermesini beklediğim takımlardandı. Çünkü onlar da Barcelona’nın yavaş virajlarında Ferrari kadar hızlıydı. Ama tüm hafta sonu lastiklerini çalıştıramadılar. Burada Alpine’in karakteristik bir özelliği ortaya çıkıyor. Kaygan asfalt ve düşük sıcaklıklar, yani çevreyle ve zeminle ilgili koşullar arabanın ayarlarında önemli bir etken. Arabanın ideal çalıştığı lastik sıcaklık aralığı çok dar.

Son olarak yarışın ilk 15 turunun aşırı derecede yavaş tempoda geçilmesinin de lastiklerin ideal sıcaklığa çıkamamasında etkili olduğunu eklemem lazım. Geçiş de olanaksız olduğu için katar gibi birbirini takip eden düşük tempodaki arabaların lastikleri ideal sıcaklığa çıkamadı. Bazı arabalar bu durumdan daha çok etkilendi.

Alpine pilotlarına da bir parantez açmak isterim: Ocon geçen seneden çok iyi bir performans gösterirken Alonso kendisine gelemedi. Alonso’nun zamana ihtiyacı var, eleştirmek için erken.

Haberin Devamı

Alpha Tauri, pandemi sürecinde geliştirmelere getirilen sınırlama nedeniyle “listelenmiş parçalar” kapsamındaki süspansiyonları geçen seneki Red Bull RB16’dan alarak arabasına adapte etti. Zaten diğer listelenmiş parçalar ve motor da aynı olduğu için Alpha Tauri’ye genetik olarak RB16 diyebiliriz. Tüm bu nedenlerle Alpha Tauri, aynı Red Bull gibi Monako’da başarılı bir performans gösterdi.

Burada Tsunoda beklenenden uzak. Formula 1’de çaylak sezonunu geçiren Japon pilotu da eleştirmek erken. Ancak Helmut Marko, “Söylediklerimizi yapmıyor, çok dik başlı.” diyerek ilk uyarısını yaptı bile. Kendisine dikkat etmeli.

Aston Martin’in ve Vettel’in performansı hoş bir sürpriz oldu diyebilirim. Pist, Aston Martin için ideal özelliklere sahip değildi. Onlar da Mercedes gibi aşırı uzun dingil mesafesinden mustaripti. Buna rağmen Aston Martin’in iyi bir görüntü vermesi gelecek adına umut verici. Arabanın arkasındaki denge sorununa hakim olmaya başlamışlar gibi. Vettel, Portekiz GP’sinden sonra, “Artık arabayı öğrenme sürecimi tamamladığımı hissediyorum. Yeniden iç güdülerimle kullanmaya başladım.” demişti. Bu yarışta, “overcut” sırasındaki tekerlek tekerleğe mücadelesi ve yarışı başladığı yerin önünde bitirmesi bu tespitinin de ispatı gibiydi. Bunu tek yarışa bakarak söylemiyorum, Vettel arka arkaya üçüncü yarışta da iyi performans gösterdi.

McLaren’ın Ferrari’nin gerisinde kalmasını bekliyordum. Ama yavaş yavaş bir krizin içine doğru giriyorlar sanki. Ferrari galibiyeti kaçırırken, McLaren podyuma, yarış tanrılarının lütfuyla çıktı. Fark bu kadar çok olmamalıydı. Süspansiyonlar anlamında çalışmaları gereken dersler var. Ayrıca Ricciardo çok mutsuz. Elbette çok iyi pilot, Ricciardo da alışma sürecinde. Eleştirmek için erken ama takım arkadaşı Norris’in ona tur bindirmesi iyi bir görüntü vermedi.

Alfa Romeo ve diğerleri

Alfa Romeo, altıncı güç olarak başladığı sezona sekizinci güç olarak devam ediyor. Sezon ilerledikçe küçük takımların geliştirme yarışında geride kalmalarını beklemeliyiz. Yani Alfa Romeo yerini buldu diyebiliriz.

Alfa Romeo, orta grup ile alt grup arasında kendisini konumlandırdı. Son bir söz de pilotlar için: Bu sezon Kimi’nin, Giovinazzi’nin gerisinde kaldığını veya Kimi önde olsa bile beklenen farkı açamadığını görüyoruz. Acaba yarışmak için eski hevesi mi kalmadı? Artık yaşı ona engel olmaya mı başladı? Bekleyip görelim.

Diğer takımlar hakkında performans anlamında yazacak çok bir şey yok. Zayıflar ve önümüzdeki seneye odaklanmış gibiler. Monako’da pilot performansı olarak Latifi’nin ve Mazepin’in beni şaşırttığını söylemem lazım.

Latifi takım arkadaşına oldukça yakınken, Mazepin ilk defa takım arkadaşının önünde yarış bitirdi.

Haftaya Bakü’ye gideceğiz. Sadece pistte değil, yeşil masada da büyük gürültü kopabilir. O zamana kadar görüşmek üzere.

Fırat KESKİN