10'uncu kusurlu hareket!
Usta kalem Yılmaz Özdil, spor dünyasındaki son gelişmeleri kendine has uslubuyla sizler için yazdı.

Hakan Şükür’ün TRT’de yorumcu olması, resmen skandaldı.
Birincisi...
Halit Kıvanç, Orhan Ayhan, Tansu Polatkan, Abidin Aydoğdu, Ümit Aktan, Öztürk Pekin, Akın Göksu, Orhan Ertanhan, İlker Yasin, Kenan Onuk, Murat Murathanoğlu gibi efsane isimleri, hatta, mesleğe spor servisinde başlayan değerli ağabeyim Uğur Dündar’ı, Ali Kırca’yı, Reha Muhtar’ı yetiştirmeyi başaran TRT’nin, halen çok güçlü spor servisi mevcutken, kurumda adam kalmamış gibi, dışardan yorumcu transfer etmesi, büyük ayıptı.
İkincisi...
Mesela, Rıdvan Dilmen’in NTV’de ekrana çıkması, ister 10 lira alması, ister 10 milyon lira alması, sadece NTV’nin sahibini ilgilendirir. Ödenen para, NTV’nin patronunun parası, ister az verir, ister çok, kime ne?
Veya, Erman Toroğlu şu kanala çıkmış, Ahmet Çakar bu kanala transfer olmuş, sadece o kanalların sahiplerini alakadar eder, başka kimseyi alakadar etmez.
TRT ise... Hepimizi alakadar eder. Çünkü parayı biz ödüyoruz. Bizim vergilerimiz... TRT kurumu, ben o vergileri istediğim gibi dağıtırım birader, istediğime istediğim parayı veririm diyemez, babasının malı değildir, kafasına göre davranamaz, milletin parasını özel sektördeki gibi keyfi olarak harcayamaz.
Dolayısıyla, Hakan Şükür’ün özel sektörde iş bulamayıp, devlet kuruluşundan maaşa bağlanması, resmen skandaldı.
Hakan Şükür’ün, milletvekili seçildikten sonra, TRT’yi bırakıp, özel sektörde, Lig TV’de yorumcu olması ise daha büyük skandaldı.
Birincisi...
Milletin işini takip etmesi için TBMM’ye gönderilen bir milletvekilinin, TBMM kürsüsüne çıkıp konuşma bile yapmadan, millete herhangi bir fayda sağlamadan, kendi işini takip etmesi hoş değildi. Milletvekilinin ekstra iş yapması, milletvekili maaşının dışında maaş alması, devlet geleneklerine uygun düşmüyordu. TBMM Başkanı’nın olumsuz eleştirisine rağmen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı arkasına alarak, “Beyefendiye sorulmuş, gerisi laf-ı güzaf” demesi, TBMM Başkanı’nı filan sallamıyorum havasına girmesi, demokrasiye aykırıydı.
İkincisi...
Hakan Şükür henüz milletvekili değilken, yani, hukuki-etik şartlar müsaitken, yorumcu olarak beğenip işe almayan Lig TV... Ne olmuştu da, milletvekili seçildikten sonra işe almıştı? Hakan Şükür’ün yorumları milletvekili olmadan önce değersiz miydi? Milletvekili olduktan sonra mı kıymete binmişti?
Üçüncüsü...
Lig TV’ye hükümet el koydu, TMSF kontrolüne geçti. Yani, TRT gibi oldu Lig TV... Kamu kurumu oldu. Harcanan paralar Lig TV’nin sahibinin cebinden değil, gene vatandaşın cebinden çıkmaya başladı. Dolayısıyla, Hakan Şükür, devletten iki defa maaş almaya başlamıştı! Hem asli görevini yerine getirmesi gereken saatlerde TBMM’de olmuyor, ekranda oluyor, hem de asli görevini yerine getirmediği milletin vergileriyle, katmerli maaş alıyordu.
Hakan Şükür’ün AKP’den istifa ettikten sonra Lig TV’den atılması ise rezaletin son perdesi.
Birincisi...
Hakan Şükür’ün futbol yorumları AKP’deyken önemliydi de, AKP’den ayrılınca önemsiz mi oldu? Futbolu bilmek için AKP’li mi olmak gerekiyor?
İkincisi...
Hakan Şükür TRT’deyken, bazı lavuklar, Hakan Şükür’ün izlenme oranını arttırdığını, dolayısıyla, devlet kanalının reklam gelirini arttırdığını, bu yüzden TRT’de işe alındığını öne sürüyordu, eleştirdiğimiz için bize küfür ediyordu. Madem Hakan Şükür bu kadar değerli... Niye devlet kanalı Lig TV’den atıldı? TRT’nin reklam gelirlerini düşünen hükümetimiz, TRT gibi kamu kurumu olan Lig TV’nin reklam gelirlerini düşünmüyor mu? Günah değil mi devletin parasına?
Üçüncüsü...
Erman Toroğlu Lig TV’den çıkarıldığında, kimisi Lig TV yönetimini yerden yere vurmuştu, kimisi bu işin müsebbibi olarak görünen Aziz Yıldırım’ı yerden yere vurmuştu, kimisi de oh iyi oldu dercesine, Erman Toroğlu’nu yerden yere vurmuştu. Peki ya şimdi? Niye çıt çıkmıyor? O zamanlar çok cesur olan gazeteci arkadaşlar, şimdi AKP’den mi tırsıyor? Bu mevzuda kalem oynatırsam, beni de çalıştığım gazeteden veya televizyondan atarlar diye mi düşünülüyor?
Uzun lafın kısası...
Hakan Şükür meselesi, sadece sporun siyasete alet edilmesi açısından değil, spor medyasının da siyasete alet edilmesi açısından ibret verici bir hikayedir.
Bu vesileyle, kurallar yeniden yazılmalıdır.
Çünkü, 9 kusurlu hareket, eskidendi...
Hakan Şükür meselesi, futboldaki 10’uncu kusurlu harekettir!