Arama

Popüler aramalar

Beşiktaş'a talibim

“12 yıl top koşturdum Beşiktaş'ta... 3 kez teklif aldım, 'bu durumda gitmek bize yakışmaz, fırsatçılık yaptı derler, bize uymaz' dedim, gitmedim. Lobiciler çalışacak, Ziya susacak. Hayır kardeşim, bu böyle gitmemeli artık. İşte bu nedenle, 25-26 yılın verdiği birikimle, Beşiktaş'ı hak ettiği yere getirmek adına söylüyorum: Beşiktaş'a talibim...”

Beşiktaş'a talibim

Beşiktaş’ta Tayfur Havutçu’nun tutukluluğu devam ettiği için büyük şok yaşanıyor, önüne büyük hedefler koyan yönetim, Havutçu’nun tam anlamıyla arkasında dururken, onun yokluğunu da gözönüne alarak teknik direktör arıyor. Bu süreçte adı Beşiktaş ile birlikte anılan yılların Kartalı’na, Ziya Doğan’a gittik. Biz sorduk, o yanıtladı ve dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla bilinen, adına ‘adam gibi adam, Ziya Doğan’ pankartları açılan hocayla konuştuk.

Fazla söze gerek yok, söz Ziya Doğan’da:

Del Bosgue zamanı... Ben Trabzonspor’dayım. Sezon başında 7 maçın 6’sını kazanmışım. Diğer maç da berabere... Bir maçtan çıktım, otele geçtim, istirahat ediyorum. Beşiktaş’tan aradılar. “Del Bosgue’nin görevine son vereceğiz, seni istiyoruz” dediler. 5 kişilik yönetim heyeti geldi yanıma. Fakat 1 hafta sonra Beşiktaş ile maçımız var. Üstelik bu maçtan önceki çarşamba da Athletic Bilbao ile karşılaşacağız. Yalan değil, teklif aldığım için gerçekten de sevinmiştim. Ancak düşündüm, bu durumda ‘Etik’ olarak doğru değildi bu transferim. Kendilerine de durumu izah ettim. Bir camiayı yüzüstü bırakarak gidemezdim. “Valizini topla, atla gel” denilen özel uçağı boş geri gönderdim. O günkü şartlarda öyle düşündüm ve doğru yaptığıma da inanıyorum. En ufak bir problem de yoktu. Teşekkür ettim kendilerine, ayrıldık. Fakat daha sonra Trabzon’da başladı insanlar konuşmaya; “Hocanın aklı Beşiktaş’ta kaldı” diyorlardı. Moralim çok bozuldu. Bir açıklama yaptım; “Gitmek isteseydim, giderdim. Ama gitmedim. O halde aklım neden Beşiktaş’ta kalsın” dedim. Atay Başkan’a (Aktuğ) çıktım; “Yarın bir gün gazetede bununla ilgili haberler çıkabilir. Ben gitmediğimi söyledim, ‘buradayım dedim’, ama siz takımı çok yalnız bırakıyorsunuz. Lütfen takıma sahip çıkın. Takım iyi gidiyor, ama sorunlarla ilgilenecek bir kişi bile yok” dedim.

Kimseye ayıp etmedim

“Ben gitmeyeceğim” dedim, ama Atay Başkan “Şimdi gitme, devre arası gidersin” dedi. Tuhaf oldum ve bana verilmek istenen mesajı aldım. Kongre vardı, daha Trabzonlu, daha getirisi olan bir teknik adam düşünüyorlardı. Hatta sorabilirsiniz Nevzat Şakar’a, bugün de yönetici kendisi. “Ne diyorsun Başkan” demişti. 7. haftada yaşandı bunlar. Sonrasında 6 sorunlu hafta geçirdim. Çünkü Trabzonspor’a ayıp ederim diye Beşiktaş’a gitmedim. Fakat Trabzonspor Başkanı beni gözden çıkarmıştı. 13. haftada ayrıldığımda “Bir büyük camianın teklifi için bir başka büyük camiayı yüzüstü bıraktı” diyenler bile oldu. Çok üzüldüm ve ne yaptım biliyor musun? Gelen ilk teklife ‘evet’ dedim. Gençlerbirliği’ne imzayı attım. Bu imza, sıradan bir imza değildi. Bir mesajdı, kimseyi yüzüstü bırakmadığımı ve bırakmayacağıma dair... 3 kez teklif aldığım Beşiktaş’a ‘etik olmaz’ diye ‘hayır’ diyen bana bu yakıştırmalar yapılmamalıydı. Aklı Beşiktaş’ta kalmayan bir tek kişi vardı o an; o adam Ziya Doğan’dı. Gençlerbirliği’ne gidince “Oğlum sen ne yaptın” diyen çok oldu. Fakat vicdanen çok rahat bir adamım ben... Cümleyi biraz değiştireyim; Adam olarak vicdanım çok rahat. Kimseye ayıp etmedim, ama Ziya Doğan’a çok ayıp ettiler. Artık yeter...

Kulis yapmadım, rahatım


Ben hep doğru bildiğimi yaptım. İnsanlarla aram çok iyi olmasına rağmen, hep ‘geçimsiz’ diye lanse ettiler. Lütfen, çalıştığım kulüp başkanlarını arayıp sorun, “Ziya Doğan geçimsiz bir adam mı? İnsanlarla iletişimi bozuk mu” diye. Trabzonspor Başkanı sağ, ona sordum; “Neden benimle anlaştınız” diye... Dedi ki, “Konyaspor geldi, bizi Avni Aker’de 3-0 yendi. Konyasporlu futbolcularla konuştuk, seninle ilgili çok enterasan, güzel şeyler söylediler, biz de seni aldık...” Ben mi geçimsizim yani! Ziya Doğan’ın transferleri hep böyledir. Ben hiçbir zaman talip olmadım, hep bana talip oldular. Masaya oturduğum hiçbir Başkan’la da imza atmadan ayrılmadım. Fakat bütün bunlar kimin umurunda ki! Kamuoyu buna bakmıyor ki! Türkiye’de düzen kurulmuş. Hem takım çalıştıracaksın hem de bulduğun her köşebaşında konuşacaksın, lobi yapacaksın. Ben böyle olamam ki! Bunca yıldır bu işin içindeyim. Hiç kulis yapmadım, hiçbir zaman başkasının arkasını kazmadım. Etik işler yaptım, vicdanen rahatım.

O isimler yine talipse...

Şimdi Beşiktaş’ta olağanüstü bir durum söz konusu... Kardeşim gibi sevdiğim Tayfur, gelir gelmez düzeltmişti takımı... Aksayan ne varsa bertaraf etmişti. Üzerine bir de kupa almıştı, işler yolundaydı. Fakat böyle büyük bir talihsizlik yaşadı işte. Şu an Beşiktaş’ta yine teknik adamlarla ilgili haberler yazılıyor çiziliyor. 12 yılım Beşiktaş’ta geçti futbolcu olarak... Bir yılda Scala’nın yardımcı antrenörü olarak hizmet verdim. Beşiktaş taraftarı beni çok iyi biliyor. 27 yıl sonra İnönü Stadı’na çıktığımda beni bağırlarına bastılar. Para-pul, şan-şöhret hikaye; Dünyanın en büyük ödülüdür bu... Elbette anlayabilene... Hiçbir zaman ‘Gelecekte hedefim şu takımın başına geçmek’ demedim. Fakat bu aralar bakıyorum ki, yine kimi isimler gündeme getiriliyor. O isimler gündeme geliyorsa yine; o zaman bir dakika arkadaşlar: Becerimle, geçmişimdeki başarılarımla, birikimimle, kişiliğim karakterimle ben de Beşiktaş’a talibim.

Kim daha Beşiktaşlı? Benim!

12 yıl top koşturdum Beşiktaş’ta... Genç takımdan A Takım’a kadar emek verdim, ter döktüm. 3 kez teklif aldım, ‘bu durumda gitmek bize yakışmaz, fırsatçılık yaptı derler bize uymaz’ dedim, gitmedim. Oysa ki ne kadar heyecanlanmıştım, ama hiç kimse Ziya Doğan’a ‘fırsatçı’ diyemez. Lobiciler çalışacak, Ziya çalışmayacak. Hayır kardeşim, bu böyle gitmemeli artık. İşte bu nedenle, 25-26 yılın verdiği birikimle, Beşiktaş’ı hak ettiği yere getirmek adına söylüyorum: Beşiktaş’a talibim... Hep belirli tavizler veren, çok özür dileyerek söylüyorum ama, yalakalıklar yapanlar mı gelecek güzel yerlere... Böyle olmasın kardeşim... İşini adam gibi yapan, kazıya kazıya bir yerlere gelen insanlara gereken değerler verilsin. Kim daha Beşiktaşlı... Benim... Köşebaşlarını tutanlar, sadece sosyete alemlerinde turlayanlar iş bulacak, kendi adını Beşiktaş ile birlikte yazdıracak; Beşiktaşlı Ziya Doğan yerinde oturacak. Yok kardeşim.. Mütevazı Ziya Doğan artık bitmiştir... Yine lobi yapmam, yine kulis yapmam; ama artık sessiz de kalmam, kalamam... Hakkımın yendiğini düşünüyorum. Böylesine kaliteli bir kadronun neler yapabileceğini herkese göstermek, bu kadroyla büyük başarılar yaşamak ve Beşiktaş’a büyük başarılar yaşatmak için Beşiktaş’a talibim. Fırsatçı değilim; fakat Beşiktaş birilerinin hakkıysa, en hakkı olanlardan biri de benim. Yemin ederim ki hiçbir beklentim yok. Allahım’dan en büyük isteğim de Tayfur’un bir an önce dışarı çıkması ve bu takımın başına geçmesi. Ancak Tayfur’un yokluğunda kendi adını Beşiktaş ile birlikte yazdıranları gördükçe sızlıyor içim. Onlar adaysa ben de adayım. Onlar talipse ben de talibim. Tek isteğim, derdim işte bu...

Tayfur Havutçu için her gün dua ediyorum

Tayfur benim gerçekten de kardeşim gibidir. Scala’nın yardımcılığını yaptığım dönemde bizim kaptanımızdı. O, Beşiktaş’ın gelmiş geçmiş en iyi kaptanlarından biriydi. Çünkü futboluyla olduğu kadar, adamlığıyla da dolduruyordu o formanın içini... Yemin ediyorum ki, onun içeri alınmasına inanamadım. Çünkü Tayfur yapmaz böyle şeyler. Tertemiz, pırıl pırıl bir adamdır o... Çok üzüldüm, hâlâ da çok üzgünüm. Hemen her gün dua ediyorum onun için. İnşallah kısa sürede aklanır da çıkar, döner görevinin başına... Beşiktaş’ın başına geldiği gün arayıp tebrik etmiştim. Çünkü o dengesi bozulmuş takımı almış, düzenli bir ordu yaratmıştı. Hep destek oldum ona. Her zaman da destek olmaya devam edeceğim. Bu düşüncelerimi herkes böyle bilsin.

Evet... Benim adamlarım var!

Bir de diyorlar ki; “Ziya hoca da nereye gitse aynı adamları götürüyor...” Evet, haklılar! Ancak bir olay anlatayım bak sana... Konyaspor’dayken Galatasaray’dan Emre Güngör’e talip olduk. Emre yıllık 1.5, kulübü de 2.5 milyon Euro istedi. Ama kardeşim, ben Konyaspor olarak hesap-kitap yapmışım; 4 milyon Euro’ya bir takım kurmayı planlamışım. 1 oyuncu için istenen para bu... Ben de gidip o dedikleri adamları alıyorum, çünkü o adamlar benim için bedavaya geliyor Zaferciğim...

Tarih ortada, okusunlar...

Diyarbakırspor’a gittim, 10 günde bir takım ortaya çıkardık. Buna karşın devre arasında düşme potasının üzerinde girdik. Başkan’a “Gel bir hesap yapalım, ne kadar harcamışız” dedim. Hesapladık; yerlilere 1.5 trilyon, yabancılara 800 bin Euro ödemişiz. O takım Trabzonspor’u Beşiktaş’ı yendi. Gençlerbirliği’ni küme düşme potasında alıp 5. yapmışız. Trabzonspor’a tarihi bir çıkış yakalatmışız. Son iki takımımda ‘sıfır’ maliyetle çalıştık, maalesef... Hâl böyleyken hakkım yeniyor benim, üzülüyorum.

Ziya defans oynatmıyor!

Trabzonspor’a ikinci gidişimde takım düşme potasına gelmişti. Devre arası üç takviyeyle ligin ikinci yarısının lideri olduk. Buna rağmen ‘Ziya defans oynatır’ diyorlar. İnsanların kafasına bunu kazımayı düşünüyorlar. Bakın bakalım istatistiklere... Ligin ikinci yarısının en çok gol atan takımı, benim çalıştırdığım Trabzonspor’dur. Çok haksızlık yapılıyor bana, buna çok üzülüyorum. Benimle konuşmak istedin, çok teşekkür ederim. Sana bu yüzden bütün bunları anlatıyorum.

Karizma mı? Sahaya bak!

Bir de karizma meselesi var. Saha içindeki mi saha dışındaki mi?

İzlesinler benim bir maçımı, saha içindeki karizmamı, o takıma olan hakimiyetimi görürler. Saçla başla olmuyor bu iş. Rol yapmakla da olmaz. Kimseyi suçlamıyorum, ama bakış açısı değişsin artık Türk Futbolu’nda. Çalışanla çalışmayanı ayırt etsinler. Teknik direktörün sahadaki karizması önemli. Rol yapmadan, işine, mesleğine kendini kaptırıp, sana güvenenleri mahcup etmeyeceksin. Budur karizma...

Almanlar bile beni anladı

Trabzon’un başındayım, Almanya’da kamptayız. 1 bayan gazeteci geldi, tam 3 gün idmanımı izledi. Yağmurda çamurda hiç aksatmadan... Sonrasında röportaj talep etti, yaptık. Bir gün sonra elinde gazeteyle birlikte geldi, çıkan röportajı bana gösterdi. Ziya Doğan’ı anlamıştı o Alman kız; çünkü anlamak istemişti. Bizde ağızlarına sakız etmişler, “Ziya hoca savunma oynatıyor” diye... Bunu diyenler, bir de çalıştırdığım takımların istatistiklerine baksalar ya...

Makedonlar beni istiyor

Makedon Futbol Fedarasyonu Başkanı benimle tanışmak istedi. 2 yıl önce gittik, Milli Takım için teklif yaptılar. Başkan “Kalbim seninle” dedi. Fakat seçimler olduğunu, eski bir milli futbolcunun da aday olduğunu ve bu nedenle bir garanti veremeyeceğini söyledi. Hakikaten de o oyuncu göreve geldi. 15-20 gün önce başkan buraya geldi, o teknik direktör ayrılmış ve ‘hocayla mukavelemiz bitti, aklımız sende kaldı’ dedi. Şimdi oylama yapacaklar, bekliyoruz.

Bursa maçında küfür etmedim

Beni hayatımda en çok üzen olaylardan biri şudur... Diyarbakırspor-Bursaspor maçı oynandı, o olaylı maç işte... Benim için ‘küfür etti’ diye yazdılar. Evet, çok sinirlendiğim zamanlar olabilir, ben de insanım ve küfür de etmişliğim vardır. Küfür etmişsem çıkar özür dilerim, karşımdaki 5 yaşındaki bir çocuk olsa bile. Fakat o gün ben hiç küfretmedim, bunu hep söyledim. Ama o rapora ‘küfretti’ yazdılar. Hayatımın en acı günlerinden biriydi.

‘Ziya Doğan hepsinden iyi’

Scala’nın yanına yardımcı arıyorlar. Beşiktaş’ta herkesle konuşmuşlar, bir ben akıllarına gelmemişim. Sonra Ersun Yanal’da karar kılınınca, biri çıkıp, “Ya Beşiktaş’tan bir adam yetiştiremedik mi” demiş. Birisi beni söylemiş. En son akıllarına ben gelmişim. Oturduk Yıldırım Demirören ve Ahmet Hamoğlu ile... Hemen Serdar Bilgili’yi arayıp, “Ziya bey hepsinden iyi” dediler. O gece o masada imza attık.

Zafer Büyükavcı

3
Haberin Devamı