Bir kulübün dirilişi: Türk Ocağı Limasol
Türk Ocağı Limasol Kulübü’nün Başkanı Fahri Altınör, Kıbrıs Harekâtı yıllarında zor şartlarda Limasol’dan Girne’ye taşınan kulübün hikayesini anlattı: “FIFA bizi tanımıyor. Tanımadığı için de uzun yıllardır Türk takımlarıyla bile maç yapmamız yasaklanmış durumda. Bu şartlar altında nasıl büyüyelim?”

Öncelikle kupa şampiyonluğunuz için tebrik ederim. Yeni sezon öncesinde başarıyı daha ileriye taşımak adına hedefleriniz nelerdir?
“Bu sene elimizdeki kadroyu koruyarak önemli bir başarı gerçekleştirdik. Transfer konusuna da değinecek olursak, Kıbrıs Rum Kesimi’nden 1 futbolcu kontenjanı vardı. Rum Kesimi’nden bir futbolcuya Ay-Yıldızlı formayı giydirebilmek, parayla bile yapılamayacak kadar kıymetliydi ve bizim için de büyük bir başarıydı. Maalesef bazı kesimler tarafından bu hak elimizden alındı. İki toplumun birbirleriyle kaynaşmasını da bu vesileyle engellediler. Kontenjan kalktıktan sonra Rum futbolcuların da yabancıdan sayılması, futbolumuzu ne yazık ki olumsuz anlamda etkiledi. T.C. vatandaşı futbolcular da yabancı statüsünde yer alıyor. Biz yine de tüm bu engellere ve ambargolara rağmen tüm zorlukların üstesinden gelebilecek güçteyiz.”
Maçlarınızı takribi 10.000 kişi kapasiteli bir statta gerçekleştiriyorsunuz. Kıbrıslı vatandaşların maçlara ilgisi ne düzeyde?
“Nasıl ki Türkiye’de Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray arasında oynanan maçların yeri ayrıdır. Bizde de gelmiş geçmiş en büyük derbi “Türk Ocağı Limasol-Doğan Türk Birliği” maçlarıdır. Son dönemdeki sayılar bizi yeterince tatmin etmese de her geçen dönem rakamlardaki artış bizi de mutlu ediyor. Yeni bir oluşum içerisindeyiz. Başbakanımıza da ayrıca teşekkürlerimi iletmek isterim ki, spora ve sporcuya her zaman gereken değeri verdikleri için... Adanın dört bir yanındaki statlarımızın yenilenmesi de sağladılar. Artık gece maçları da oynanabiliyor. Başbakanımız, sporun önemine her zaman vurgu yaparak desteğini de hiç bir zaman esirgememiştir.“
1974’teki Kıbrıs Harekatı’nın ardından takımın Limasol’dan Girne’ye taşınmasının hikayesini biraz anlatabilir misiniz? Bu dönem, özellikle sportif anlamda neler değiştirdi?
“1963-1974 yılları arasında bir iç savaş yaşandı. O yıllarda futbol oynamak da neredeyse imkansızdı. Takımın Limasol’dan Girne’ye taşındığı dönemde, eski başkanlarımızdan Hasan Halil Karagözlü önderliğinde Ayandon mahallesinde direniş gösteren çok sayıda Ocaklı, kişisel eşyalarından bile feragat ederek, kulübün kupalarını ve tüm değerli eşyaları zor şartlarda kamyonetlerle İngiliz üslerinden geçerek Türk askerinin kontrolündeki bölgeye ulaştırarak Girne’ye getirmiştir. İşte Maunacılar (Liman işçileri), böylesine zor şartlarla bugünlerine geldi. Bu vesileyle kahramanlarımızı bir kez daha saygıyla anıyorum.”
KKTC futbolu, seviye olarak Avrupa futbolunun bir hayli gerisinde. Ülke futbolunun daha iyi yerlere gelmesi adına sizin önerileriniz, düşünceleriniz ya da fikirleriniz nelerdir?
“K.K.T.C. sporundaki ambargolar önümüze taş koyuyor. Türkiye’deki takımlarla bile maç yapmamız FIFA tarafından yasaklıyken, buradaki sporculara bir kariyer imkanı sağlamak da bir hayli güçleşiyor. Bu yüzden de çoğu sporcu, erken yaşta futbolu bırakıp farklı meslek dallarına yöneliyor. Merhum başkan İlhan Cavcav, yasağa rağmen FIFA’dan ceza yemeyi de göze alarak 1988 yılında Gençlerbirliği-Türk Ocağı maçının oynanmasını sağlamıştı. Gençlerbirliği o dönem tam 4 yıl Avrupa kupalarından men edilmişti. 34 yılı aşkın süredir faaliyette olan bu yasak, gelişmekte olan futbolumuzun karşısındaki en büyük duvardır.“
Türkiye’den ya da uluslararası olarak rol model aldığınız bir futbol kulübü var mı? Varsa hangisi?
“Renktaş olduğumuz için ve forma tasarımlarını da takip ettiğimiz için Borussia Dortmund diyebilirim. Ama illa bir rol model göstermek gerekirse, çok uzaklara gitmeden bu sezon harika işlere imza atan Başakşehir Kulübü’nü gösterebilirim.”
Belki Türkiye’de uzun yıllar forma giymiş, deneyimli bir futbolcuyu kadronuza katabilirseniz takımınızın reputasyonu daha da fazla artacaktır. Buna yönelik bir çalışmanız ya da kafanızda düşündüğünüz isimler var mı? Görüştüğünüz isimler oldu mu?
“Ümit Karan için bir temasımız olmuştu. 2011 yılında da Gökhan Ünal tavsiye edilmişti. Fakat her iki isimle de dönemin şartlarından dolayı anlaşma sağlayamamıştık.”
‘Şike yasası acilen çıkartılmalı!’
Ligin yapısı ve konumu itibariyle, kulüplerin de büyük ölçüde gelir elde edilebileceği kaynakları kısıtlı. Buna istinaden transfer dönemlerinde nasıl bir hareketlilik yaşanıyor? Ayrıca kulüplerin gelir modelleri tamamen devlet ve KKTC Futbol Federasyonu’nun kontrolü dahilinde midir?
“Piyango biletleri çıkartıyoruz, yemek organizasyonları düzenliyoruz. Bu şekilde gelir yaratıyoruz. Kıbrıs’taki spor kulüplerinin belirli branşlar dışında maddi gelir elde etmesi kanunen yasak. Kulüplere tahsis edilen tesislerde, sportif faaliyetler dışında maddi gelir üretemezsiniz. Bu nedenle yurt projemizi askıya alarak, sporcu yetiştirme merkezine hazırlanıyoruz. Fenerbahçe’nin de mevcut sponsorlarından olan Astra Group’la bir sponsorluk anlaşması gerçekleştirmek üzereyiz.”
Ülke futbolunun mevcut tablosu, sizleri muhakkak yeterince memnun etmiyordur. Ülke sporuna yön veren en önemli spor adamlarından birisisiniz, size göre gelişimi engelleyen unsurlar var mıdır, varsa nelerdir?
“Kıbrıs futbolu, Spor Toto oyunları bünyesinde yer alsaydı ligin tanınırlığı daha önemli bir boyutta olurdu. Burada şike yasası da yok! Acilen çıkartılması lazım. Şampiyonluk yolundaki takımlar, her hafta yarıştaki takımların rakiplerini teşvik primleriyle besliyor. Bunun artık önüne geçmemiz gerekiyor.”
‘Yeni projelerimizle büyümeye devam’
Galatasaray S.K. yakın zamanda Kıbrıs’tan çok sayıda genç futbolcuyu denemeye aldı. Kıbrıs futbolunun gelişimi açısından yetenekli gençleri kaybetmek sizler açısından parlak bir görüntü olmaz. Bir kulüp patronu olarak genç sporcuların ligde kalıcı olmalarını sağlamak için nasıl bir yol izlersiniz?
“Futbolcuların daha iyi bir kariyer için Türkiye’yi tercih etmelerinde bir sakınca yok, fakat oyuncular kulüplere hiç bir bedel kazandırmadan gittikleri için bize bir yarar sağlamıyor. Hayatını futbola adayan bu gençleri kazanmamız için de maddi-manevi tüm destekleri sağlayıp, en cazip ortamı kendilerine sunmamız gerekiyor. Ben de bunun için çabalıyorum. Benim oyuncularım başarılı bir sezon geçirirse, primler konusunda da bonkörlükten taviz vermem.”
Hem kulüp başkanı hem de başarılı bir iş adamı olarak gazetemizin nezdinde Türkiye’deki okurlarımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mıdır?
“Türk Ocağı Spor Kulübü, zamanında Fenerbahçe ile maç yapmış bir kulüptür. Ambargoları kırıp Dinamo Bükreş’le de oynamışlığımız var. Şu an gazozuna bile olsa, bir Türk takımı ile maç yapmamız engellenmektedir. Tüm yetkili kurumlar ve kamuoyunun vicdanına sığınarak, hep birlikte bu engelleri aşmayı ümit ediyorum. Önümüzde bir Kosova gerçeği var! Biz niye başaramayalım?”
Daha önceki demeçlerinizde transfer piyasasındaki yükselen fahiş rakamlara tepki göstermiştiniz. Bu konuda etik dışı usulsüzlükler yaşanıyor mu?
“Kulüp bütçeleri kısıtlı, sabit gelirler ortada ama transferlere harcanan rakamlar yüksek! FFP kriterleri uygulansaydı, neler yaşanırdı düşünemiyorum...”
Caner İşbeğendiren