Feyyaz Uçar'dan önemli açıklamalar
100. yılında şampiyonluk hedefleyen Altay'ın hocası Feyyaz Uçar, FANATİK'e özel açıklamalarda bulundu. Altay'ın hedeflerine ulaşması için planlı çalışmanın gereğini vurgulayan Feyyaz Hoca, yeterli desteği göremediklerini söyleyerek camiaya sitem etti. İzmir takımlarının ve Türk futbolunun geleceğine de değinen teknik adam, genç oyunculara tavsiyeler verdi, meslektaşlarına eleştirilerde bulundu.

İşte Feyyaz Uçar'ın söyledikleri...
'İZMİR'DE PARA YOK'
İzmir'in basketbol branşında iki takımı en üst klasmanda mücadele ediyor; Aliağa Petkim ve Pınar Karşıyaka. Peki futbolda şehrin kötü kaderi niçin bir türlü değişmiyor?
"İzmir, bu kadar fazla takımı kaldırmıyor. İstanbul'da da çok takım var, doğru ama orada dönen ciddi bir para var. İzmir'de durum farklı. Buradaki çoğu fabrika başka yerlere taşınıyor. Bu şehirdeki kulüplerin destekçileri azalıyor. Gelecekte daha kötüye gidecek gibi. Kötü gidişe dur demek için hamleler yapmaya çalışanlar elbette var. Mesela Göztepe... Amatöre düştüler, kurumsallaştılar ve belli bir ivme yakalamayı başardılar. Altınordu da doğru adımlar atıyor. Bin kadar futbolcuya sahipler ve takıma alttan sürekli oyuncu geliyor. Altınordu, Türk futboluna İzmir'in ihtiyacının da üstünde oyuncular kazandıracak. Tabi asla Karşıyaka, Göztepe, Altay kadar taraftara sahip olamayacaklar. Altay'a gelirsek, eski günleri yakalamak istiyoruz. Sayacak olursak Altay'dan yetişen oyuncularla belki bir milli takım bile oluşturabiliriz. O yapıya dönmek istiyoruz. Önce 1. Lig'e, sonra Süper Lig'e çıkmayı hedefliyoruz."
'HERKESİN TEK YÜREK OLMASI GEREK'
Bu hedef sizce ne zaman gerçekleşir?
"Planlı olunmalı, günü kurtarmakla olmaz. Bu sene 100. yılımız. Sezona şampiyonluk parolasıyla girildi. Beklenti çok yüksek. En ufak kötü neticede taraftar, aşırı tepki gösteriyor. Portföye bakıldığında, daha önce bir kulübün 100. yılında forma giymiş oyuncumuz yok. Bu stresi kaldırabilecek oyuncu sayım az. İyi niyetle parola belirlenmiş ama adım adım yükselmekte fayda var. İstikrar sağlanamadı. Ben geldikten sonra üst üste iki maç aynı 11'le sahaya çıkamadık. Birkaç yılı öngörmeliyiz ve hazırlığı ona göre yapmalıyız. Şu anda camia şampiyonluğa, olmadı Play-Off'a odaklı. Çok istiyoruz, elimizden geleni yapacağız. Ben, futbolcularıma göre daha avantajlıyım. Çünkü daha önce Beşiktaş gibi bir kulübün 100. yılında teknik heyetin içindeydim ve şampiyonluk yaşadım. Bu stresi iyi biliyorum. 100. yılda gelen şampiyonluk; sadece iyi futbolcularla, iyi hocayla ya da iyi lobi yapmakla kazanılmaz. Herkes kenetlenmeli. Altay'ı sevenler, hiç değilse bu yıl muhalefeti bırakmalı ve başarı için üstüne düşen neyse onu yapmalı. Her yerde muhalefet olmalı evet ama bu yıl Altay için muhalefet yılı değil. Herkes 100. yılda bu takıma destek vermek zorunda. Mesela Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın 100. yılında forma satışlarında rekorlar kırıldı. Ne yazık ki aynı şeyi altay'da göremiyoruz. Bizim gibi bütçesi düşük olan kulüpler için bunlar çok önemli. Çok büyük destek vermese bile, içinde Altay'a sevgi olanlar en azından forma satışına katkı sağlayabilirler. İşadamları maddi destek verebilirler. Eski yöneticilerimiz maddi olarak olmasa da manevi olarak yanımızda olabilirler. Gelip burada futbolcularımla bir çay içmeleri bile destektir, motivasyondur. Lütfederlese yemeğe davet edebilirler. Bunlar, takıma 'Biz sizin arkanızdayız' hissi verecektir. Ben bu zamana kadar böyle bir şey göremedim."
Yani herkes Altay'dan büyük bir başarı bekliyor ama bunun yükü sadece teknik heyetin ve futbolcuların üzerinde öyle mi?
"Evet, herkes sportif başarı bekliyor. Haklılar ama destek vermek için iyi skor gerekmez. Bunu camianın içindeki herkes için söyleyebiliriz. Taraftarlar, sadece maç kazanıldığında izlemeye geliyor, destek veriyor. Maç kazanmanın garantisi olur mu? En azından bu yıl böyle olmamalı. 100. yılını yaşayan bir kulübün parçası olmanın keyfi çıkarılmalı. Destek, sportif başarıya endeksli olursa sıkıntı olur."
İzmir'de olmanın hiç avantajı yok mu peki? Mesela İstanbul takımlarına transfer olan yabancı futbolcular, hep şehrin ne kadar güzel ve canlı olduğundan söz ediyor. Transferinde İstanbul'un ciddi etkisi olduğunu söylüyorlar. İzmir de çok güzel ve canlı bir şehir. İnsan profili oldukça düzgün, futbola ilgi de yüksek. Bunlar, İzmir takımları açısından avantaj değil mi?
"İzmir, kesinlikle mükemmel bir şehir. Yaz aylarında gidilecek çok güzel yerleri var. Ancak bu durum bizim için dezavantaj. İzmir takımlarına dikkat ederseniz, sezon başlarında çok başarılı olamadıklarını görürsünüz. Çünkü oyuncuları motive etmek biraz zor oluyor. Ayrıca İzmir'de 'Kariyerimin zaten sonuna geldim. Biraz daha para kazanıp İzmir'e yerleşirim' diye düşünen oyuncu sayısı çok. Bu güzel şehir, ne yazık ki güzelliğinin tam karşılığını alamıyor. Süper Lig'de bir takım olmadığı için önemli oyuncuları İzmir'e getiremiyoruz. İzmir, belki en az İstanbul kadar güzel bir şehir ama futbolcu açısından kıyaslarsak, İstanbul'un önde olması çok doğal."
'HEDEF PLAY-OFF'
Ligin ilk yarısı nasıl geçti?
"İstediğimiz başarıyı yakalamadık. Sezona Ümit Hoca (Kayıhan) ile başlandı, kötü skorlardan sonra değişiklik oldu. Ben geldikten sonra skorlarda durum değişmedi. 7 maçta 8 puan topladık. Hem benim için, hem de Altay için gerçekten çok düşük. İyi bir devre arası geçirdik. Fizik kondisyon olarak ciddi eksiğimiz vardı, hâllettik. Teknik-taktik çalışmalar yaptık. İkinci yarı çok daha iyi olacağız. Daha güçlü, daha dirençli, daha dinamik bir takım izleteceğiz. 4 yeni oyuncu aramıza katıldı. Onlardan da yararlanacağız. En azından Play-Off'a girmeyi başarırsak üst lige çıkmak için mücadelemizi sürdüreceğiz."
'HAKAN ÇALHANOĞLU, DÜNYA YILDIZI OLACAK'
U-20 Milli Takımı'nın başındaydınız. Türk futbolu için en fazla gelecek vaadeden oyuncular kimler?
"Hakan Çalhanoğlu çok büyük, dünya çapında bir oyuncu olacak. Hatta bana göre Hakan, Mesut Özil kadar önemli bir oyuncu olacak. Ancak öncelikli şart Hakan'ın Türkiye'ye gelmemesi. Buraya gelirse oyun anlayışımız, sistemimiz, futbola bakışımız onun yerinde saymasına yol açabilir. Hakan'ın devamlı üst seviyede rekabete ihtiyacı var. Avrupa'dan birçok üst düzey kulüp ona talip. Oralarda mutlaka başarılı olacağını düşünüyorum. İnanılmaz bir futbol zekâsı ve top kullanma becerisi var. Serbest vuruşlarda çok etkili. Mesut'la kıyaslarsak, duran toplarda en az onun kadar başarılı olabilir. Hakan, Mesut'a göre biraz daha dinamik ve oyunda. Türk Milli Takımı'nı tercih etmesi bizim için çok büyük bir şans.
Salih ve Okay'ı da söyleyebilirim ama onlardan hâlâ beklediğim randımanı göremedim. Ben, bu çocukları U-20'de oynattım. Niye forma giydikleri takımlarda oynamıyorlar anlam veremiyorum."
'SALİH NEDEN OYNAMIYOR?'
Ersun Yanal, Salih konusunda isyan etmişti. Oyuncunun bütün milli takımlara davet edildiğini, yaş kategorilerindeki milli takımların maç kazanmak için değil, oyuncu yetiştirmek için var olduğunu belirterek eleştiride bulunmuştu. Salih'in de her milli takımda oynamak zorunda kaldığı için sezon başı kampına katılamadığını, şimdi de fiziksel eksikliği yüzünden Fenerbahçe'de oynayamadığını açıklamıştı. Sebep sizce bu olabilir mi?
"Bu tip yorumları hayret ve endişeyle dinliyorum. Ben, Salih'i, U-20 Dünya Kupası'na çağırdım. Bu çocuk belki de bir daha böyle büyük bir turnuvada oynayamayacak. Ne yapsaydık, çağırmasa mıydık? Ben, U-19'dayken Salih'i çağırdım diye tepki gördüm. Biz o takımla 1. olduk, Avrupa Şampiyonası'na gitme hakkı kazandık. Her zaman oralara gidilmez. Sormak lazım kaç kere o turnuvaları gördünüz diye. Beni affetsinler ama Dünya Kupası'nda, Avrupa Şampiyonası'nda oynamak Türkiye Süper Ligi'nde oynamaktan çok daha önemli. Böyle açıklamalar yapmadan önce şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri lazım. Kendileri hiç Dünya Kupası'nda oynamışlar mı? Bir takımın başında o turnuvada bulunmuşlar mı? Bunun bile farkında değiller. Bakın, Milli Takımımız yine Dünya Kupası'na gidemedi. Bu çocuğu elbette çağıracaktık. Bir daha belki bu deneyimi yaşayamayacak."
'AVRUPA ŞAMPİYONASI BENİM HAKKIMDI'
U-19 Avrupa Şampiyonası'na gitmek için hak kazandınız ama turnuva öncesi görevinize son verildi. Niçin böyle bir durum yaşandı?
"Bilmiyorum. O takımla Rusya'da ben şampiyon oldum ve Avrupa Şampoiyonası'na gitme hakkı kazandık. Sonra bana görevden alındığım bildirildi. Neden böyle bir şey yaptılar, kim yaptı bilmiyorum. Teknik heyetten herkes turnuvaya gitti sadece ben gidemedim. Ben o takımın hocasıydım ve gitmek de benim hakkımdı. Bana görevden alındığımı bildirenlere bunu böyle söyledim. "Ben U-19'un hocasıyım, o turnuvaya gitmek istiyorum" dedim ama faydası olmadı. Bu konuda gerçekten çok kırgınım."
A Milli Takım'ın durumu için ne düşünüyorsunuz? Abdullah Avcı vardı, istenen sonuçlar bir türlü gelmedi. Ardından Fatih Terim geldi, umutlandık ama son maçta yenildik. Önümüzdeki Avrupa Şampiyonası'na katılmamız adına ümitli misiniz?
"Abdullah Hoca, genç milli takımlarda önemli başarılar elde etti. Fırsat bulduğunda bu başarıları tekrarlayacağını biliyorum. Fatih Hoca'nın başarılarını zaten anlatmaya gerek yok. Ayrıca Fatih Hoca'nın insanları bir davaya inandırabilme yeteneği var. Bu, bir teknik adam için çok büyük bir avantaj. Başarısız olması için sebep göremiyorum. Fatih Hoca, diğer teknik adamlar gibi işin sadece istatistiğinde, oyuncu seçiminde, teknik kısmında ortaya çıkmıyor. Motivasyon anlamında da takıma etki ediyor. İşin motivasyon tarafını onun kadar önemseyen başka bir teknik adam yoktur herhalde. Türk futbolcusunun da buna ihtiyacı var. Emin olun, bizim oyuncularımızla devamlı idman yapabilirsiniz, fizik kondisyonlarını en üst seviyeye getirebilirsiniz ama onları bir davaya inandıramazsanız, motive etmeyi başaramazsanız istediklerinizi yapamazsınız."
Sizce oyuncu motivasyonu koşu mesafelerinden, istatistik bilgilerden, bilgisayar verilerinden, idman programından daha mı önemli?
"Milli seviyede kesinlikle daha önemli. Lig gibi düşünmemek gerek. Şimdi milli takım araları var ve hocalarla oyuncular uzun süre birlikte idman yapabiliyorlar. Bu çok güzel, eskiden durum böyle de değildi. Hâliyle ksıa sürede zaten oyuncunun fizik kondisyonunu yükseltmek mümkün olmuyor. Milli takımların oynadığı maç sayısı da yükseldi ama ne olursa olsun milli takımlarda, o formaya olan inancın önüne hiçbir veri geçemez."
'LUCESCU GERİ DÖNSE YİNE BAŞARILI OLUR'
Türkiye'de çalışan ve çok başarılı olan Mircea Lucescu'nun, Beşiktaş'ta yardımcılığını yaptınız. Büyük takımlarda ne zaman hoca değişikliği söz konusu olsa hemen akla Lucescu geliyor. Onun için neler dersiniz? Lucescu'nun başarısının ardında da motivasyona verdiği önem mi var?
"Lucesu ve Fatih Hoca'nın özellikleri farklı. Lucescu, çok detaycı. Bu işe futbolculuğu döneminde başlamış. Otomobiliyle takım arkadaşlarını evinden alıp, onlara idman yaptırıyormuş. Hayatının her bölümünde çalışmış. Bir maçın öncesinde; maçı kimin yönettiğine, hangi şehirde, hangi statta oynanacağına, rakibin eksiklerine, kendi oyuncularının durumlarına, kısacası her şeye dikkat ediyor ve ona göre hazırlanıyor. Her maçtan önce mutlaka yalnız kalır. Maç için stratejisini belirler ve maçı kafasında oynar. Onun maç esnasında yaptığı her hamle düşünülmüş, planlanmıştır. Lucescu, özellikle Avrupa maçları öncesinde rakiplerle ilgili çok detaylı istatistikler toplardı. 8-10 sayfalık bu istatistikleri değerlendirir ve oyun planını tamamen ona göre kurardı. Zaten bakıldığında, gittiği her takımda başarılı olmuş bir teknik direktör. Yine gelse yine aynı şeyi yapar. Dört büyük takımdan hangisine gelirse gelsin aynı başarıyı yakalar."
Şike davası hakkında ne düşünüyorsunuz?
"Türk futbolu açısından çok önemli bir sorun. İnşallah en az hasarla atlatacağız. Ceza alan aslında sadece Fenerbahçe ve Beşiktaş değil, Türk futbolu."
Özellikle Fenerbahçe camiası, şikenin karşılıklı yapılan bir eylem olduğunu ve ortada böyle bir durum varsa niçin karşı taraftan hiç kimsenin ceza almadığını sorguluyor. Hak veriyor musunuz?
"Davada geçen maçlarda Fenerbahçe'nin şike yaptığı iddia edilen rakiplerden ceza almayanlar oldu. Ancak seyircinin şevki kırıldı bir kere. İzleyici sayısı düşecek, sponsor bulmakta sıkıntılar olacak. Umarım bu kâbus bir an önce sona erer."
Alt liglerde oynayan oyuncuların kazançlarının az olmasının ve güvencelerinin olmamasının, takımları ve oyuncuları şike yapaya daha elverişli hâle getirdiği yorumları sizce doğru mu?
"Ben, şikeye hiç şahit olmadım ve olacağımı da düşünmüyorum. Bu çirkin işleri yapan insanlar varsa, bunlar uyum içinde çalışacakları kişileri zaten bulurlar. Dediğiniz konuya gelirsek; alt liglerdeki play-off uygulamaları bence olası şikeyi büyük ölçüde engelliyor. Çünkü her takımın hedefi var. Mesela şu an Altay olarak biz play-off'u hedefliyoruz. Bizden daha alt sıralarda bulunan takımlar ligde kalmayı hedefliyor. Yani hedefi olmayan bir takım yok. Dolayısıyla satılacak bir maç yok. Bu play-off uygulamasını kim düşündüyse gerçekten iyi düşünmüş. Ancak şunu söylemeliyim; İddaa denen oyun var olduğu sürece, böyle çirkin durumlar da olacaktır. İşin içinde para olunca ne yazık ki mutlaka bunlar geçkeleşiyor."
'SEBA'YI ÖRNEK ALSINLAR'
Beşiktaş'ın efsane kadrosundan takım arkadaşınız Gökhan Keskin'le bir röportaj yapmıştık ve bize Başkan Süleymen Seba için çok güzel şeyler söylemişti. Seba'nın ne yaptıysa Beşiktaş için yaptığını anlatmıştı. Siz, kulüpten ayrılırken sorunlar yaşadınız. Seba konusunda Gökhan Keskin'e katılıyor musunuz?
"Süleyman Seba, örnek bir başkandır. Ben Sayın Seba'yla 12-13 yıl kadar çalıştım, başkanı en fazla 10 defa görmüşümdür. Televizyonlarda da çok az yer alırdı. Bugünkü yöneticiler bunu dikkate almalı. Başkanlık sürekli ortada olup açıklamalar yapmayı gerektirmiyor. Başkan denetler, kulübe yön verir. İyi bir ekip kurarsınız ve işler yürür. Süleyman Seba ve yönetimi, bir kulübün mütevazılığıyla, gençleriyle bir şeyler yapabileceğini Türk insanına ispat etti. Beşiktaş camiası Süleyman Seba gibi bir futbol adamına sahip olduğu için çok şanslı. Seba da Beşiktaş gibi büyük bir camiaya hizmet edebildiği için çok şanslı. Seba ismiyle Beşiktaş birbiriyle örtüştü. Beşiktaş'tan tam ayrılırken Seba'yla bir sıkıntı yaşadım. Bunun aradaki diyalog kopukluğundan olduğunu düşünüyorum. Sanırım kendisini yanlış bilgilendirdiler. Ardından da ayrılık geldi, Fenerbahçe'ye gittim. Aslında insnalar hep benim ayrılışımı konuştular ama zaten benden önce Metin, Van'a; Ali, Kayseri'ye gitmişti. O dönemin futbol anlayışı bitmişti. Ben Fenerbahçe'ye gittiğim için olay çok daha büyüdü."
'ÖNDER ÖZEN ÖNE ÇIKMALI'
Fikret Orman yönetimi Beşiktaş'ta söz ettiğiniz gibi bir yapıyı yeniden oluşturmaya çalışıyor. Orman, profesyonel isimleri başa getirerek iyi bir ekip kurup uzun vaadede başarıyı yakalamak istiyor. Siz Beşiktaş'ın hamlelerini doğru buluyor musunuz? Slaven Bilic'in ve Önder Özen'in başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?
"Gördüğüm kadarıyla ortada henüz bir başarı yok ama bu zaten hemen olacak bir şey değil. Biraz zamana ihtiyaç var. Fikret Orman ve yönetimi, eğer Önder Özen'i söylendiği gibi yetkiyle donattıysa Önder'in biraz daha ortalarda olması gerek."
'FENERBAHÇE AVANTAJLI'
Süper Lig'de kim şampiyon olur?
"Fenerbahçe'nin büyük bir avantajı var. Galatasaray'ın üç kulvarda birden mücadele etmesi onların bu yarışta geri kalmasına yol açıyor. Ayrıca Roberto Mancini'nin bir sistem arayışı var. Üçlü defansı oturtmaya çalışıyor. Bizim oyuncularımız sistem değişikliklerine çok fazla adapte olamazlar. Biz, 3'lü defanstan 4'lü defansa geçmek için 8-10 yıl harcadık Türk futbol adamları olarak. Mancini'nin sistemi yeniden kurması için zamana ihtiyacı var. Şampiyonlar Ligi onlar için önemli. Oyuncuları Avrupa maçlarından sonra bizim lige motive etmek biraz zor oluyor. O maçlardan önce ve sonra puan kaybı yaşamaları muhtemel.
Beşiktaş'a bakınca kulübün stat gibi, 'feda' gibi geçmişten kalan ve hâlâ tam olarak çözülemeyen sorunları var. Onlara da zaman lazım.
Trabzonspor, Avrupa'daki başarısını ligde yakalayamadı.
Hepsini göz önünde bulundurunca Fenerbahçe önde."
Siz, çok büyük bir golcüydünüz. Süper Lig'de en beğendiğiniz golcü kim?
"Golcülük artık yetmiyor. Baskı yapabilen, hava toplarına hâkim, arkadaşlarına pozisyon hazırlayabilen bir forvet gerekli. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman Burak Yılmaz ön plana çıkıyor. Süratli, adam eksiltebiliyor, şut atabiliyor, serbest vuruş atabiliyor, kafa golü atabiliyor... Futbol artık böyle bir adam arıyor. Çok yönlü bir forvet oyuncusu olmak gerek. Sonra Umut Bulut var. Takımı içinden yapabileceğinden fazlasını yapmaya çalışıyor. Onu da çok takdir ediyorum."
Beşiktaş'ın başına geçmek ister misiniz?
"Ben, Beşiktaş tarihinin en önemli noktasında, 100. yılında orada görev yaptım. Lucescu'nun yardımcısıydım ve görevim 2 yıl sürdü. Bunun mutluluğu zaten bana yetiyor. İlerde şartlar oluşursa elbette olabilir ama şu an kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Benim başarılar yakalamam gerek. Dediğim gibi olsun isterim ama 100. yıl şampiyonluğunun maneviyatı da bana yeter."
Gökay Akgün / [email protected]
2