'Vana'a destek veren sahaya çakmak atmaz'
“Taraftar genellikle ortak hareket eden 'tek bir kişi' olarak düşünülür. Oysa tribün çeşitli insanlardan oluşur. O nedenle Eboue'yi çakmak yağmuruna tutanla, soyunarak Van depremzedeleri için dayanışma gösteren aynı tribünde olsalar da farklı kişilerdir...”

Beşiktaş sahasında oynadığı ikinci derbiden de beraberlikle ayrıldı. İki maçı da rahat kazanabilecek olan Siyah-Beyazlılar’ın futbolu sizi tatmin etti mi ?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu tip maçlar ‘kolay kazanılmaz.’ Çünkü bu seviyedeki rakipler en kötü günlerinde bile başınıza çorap örebilir. Bu maçlardaki ‘psikolojik etki’, futbolcu yapısı, takım dizilişi, taktik anlayış kadar önemlidir. Benim açımdan iki derbide de Beşiktaş hayli iyiydi. Fenerbahçe maçını oyunu kontrol etmeyi başarmışken bitime az bir süre kala bir ‘baraj hatası’ ile berabere tamamladı. Önceki gün de özellikle ilk devrenin son yarım saaetinde oyunun gidişatını değiştirecek golü bulamamış olması maçın beraberlikle bitmesine yol açtı. Elbette Galatasaray’ın topu daha çok ayağında tutan ancak hücumu pek de düşünmeyen ‘rölanti futbol’ anlayışı da etkiliydi berberlikte. Ve tabii iyi bir kaleci olan Muslera ile bir aksilik olmazsa iyi bir stoper olacağı şimdiden belli olan Semih Kaya faktörleri. Ez cümle, bu iki maçta izlediğim Beşiktaş’tan zevk aldığımı iki maçta da hayli heyecanlandığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Beşiktaş, Galatasaray maçının ardından üst üste iki kritik karşılaşmaya çıkacak: Trabzon ve Maccabi... İki maçtan alınacak sonuçlar, teknik direktör Carvalhal’ın kaderinde belirleyici olur mu ?
Bu saatten sonra Beşiktaş yönetiminin en azından devre arasına kadar Carlos Carvalhal ile ilgili herhangi bir tasarrufta bulunacağını sanmıyorum. Bence takımın sorunu ‘Carvalhal ve taktik’te değil, topla kurduğu ilişkide ipin ucunu kaçıran oyuncularda. Bunlar da Ricardo Quaresma ve Simao Sabrosa. Quaresma sürekli ‘mucizevi bir şey yapma’ arayışında. Başka türlü oynayabilir mi bilemiyorum? Belki de bu onun için mümkün olmayan bir durum! Olabilir. Eğer durum buysa, o zaman en azından iki kanatta benzer biçimde savurgan oynayan oyunculardan birinden feragat etmek doğru olur. Bir takım bir müsrifi taşıyabilir ama iki müsrifin yaratacağı yük için orta saha ve savunmanın çarpı dört koşması gerekir ki, bu takım dengesini allak bullak eder. O nedenle, bu oyunculardan biri son yarım saat sıkışık maçı değiştirecek oyuncu olarak kullanılabilirse Beşiktaş’ın ve Carvalhal’ın işi kolaylaşır. Ama elbette ‘marka futbolcu’ diye çırpınan öte yandan Guti ve Fernndes’i kaybetmiş yönetim için bu ihtimal pek olasılık dahilinde görünmüyor.
Derbide Van için anlamlı bir organizasyon düzenlendi. Ancak çirkin görüntüler de vardı. Maçı kapalı tribünde takip eden biri olarak taraftarın bu davranışı hakkındaki düşünceniz nedir ?
Taraftar genellikle ortak hareket eden ‘tek bir kişi’ olarak düşünülür. Oysa tribün çeşitli gruplardan, farklı ‘fraksiyonlardan’ oluşur. O nedenle Eboue’yi çakmak yağmuruna tutanla, soyunarak Van depremzedeleri için dayanışma gösteren aynı tribünde olsalar da farklı kişilerdir. Sorun futbolun algılanma biçiminde. Şöyle ki, özellikle büyük takım taraftarları kendi takımlarından çok ‘öteki takım’ ya da hakemle meşgul olmayı marifet bellemiş durumda. ‘Yapamayan kendi oyuncusu’na değil de ‘yaptırmayan rakibe’ kafayı takmak gibi hastalıklı bir bakış açısı ne yazık ki tribüne hakim durumda. Pazar günü kapalı tribünün benim de bulunduğum bölümünde Quaresma’ya küfür edenlerle, ettirmeyenler arasında çıkan kavganın temel nedeni de futbola ve takım tutma haline bakıştaki bu açı farkıdır. İkisi de aynı tribünde, ikisi de aynı takımı tutuyor ama farklı davranabiliyorlar. Bütün mesele doğru davranışı övüp diğerini yererek dümeni olması gerektiği rotada tutmaya çalışmaktır. Onun için işe doğru ve kullanışlı kavramlarla yeniden başlamak gerek.
Konuk ekip taraftarının izlemediği derbi sonrasında Ünal Aysal, “Taraftarın selameti için böyle bir karar aldık” diyor. Ancak stat çevresinde olaylar çıktığı biliniyor. Bu tip uygulamalar, ‘işin kolayına kaçmak’ olarak yorumlanabilir mi ?
Eminim bu maçta Galatasaray taraftarı tribünde olsa Eboue, Engin Baytar ya da Kazım çakmaklı saldırıya uğramazdı. Çünkü taraftar kendi arasında marşla, tezahüratla -ve ne yazık ki küfürlü tezahüratla- bu meseleyi tribünde ‘dilsel’ olarak çözerdi. Bu kararı alanların futbolun sosyolojisinden, tribüne giden insanların halinden zerre kadar anlamadıklarını, anlamadıkları gibi oradaki sıkıntıların ne olabileceğini hiç de merak etmediklerini düşünüyorum. Bu ülke yıllardır ‘ayrımcılık/ayrılıkçılık’ kavramlarını tartışıyor. Ülkenin en popüler kültür alanında insanları birbirinden ayırmaya çalışanların bu meseleler üzerine eni konu düşündüğünü söyleyebilir miyiz? Şimdi sorarım, stadın dışında Beşiktaş-Galatasaray taraftarı arasında meydana gelen olayda birinin burnu kanasaydı bundan kim sorumlu olcaktı? 6222 sayılı yasa kimin için işletilecekti? ‘Ayıranlar’ için mi, ‘ayrılanlar’ için mi?
Öte yandan o tribünde Galatasaray taraftarı olsa, maçın atmosferi, o atmosfere bağlı olarak maçın skoru da değişmez miydi? Bakınız, aynı statta oynanan Fenerbahçe maçı...
Cem Dizdar
2