Arama

Popüler aramalar

Yılmaz Özdil yazıyor...

Usta kalem Yılmaz Özdil'in kendine has tarzıyla bu haftanın spor gündemine bakışı...

Yılmaz Özdil yazıyor...

Talihsiz Beşiktaş!
Bir haber:
Galatasaray’ın milli futbolcusu Servet Çetin, Etiler’de, narkotik polislerini taşıyan minibüse çarptı... Servet’in 8’de 8 kusurlu bulunduğu kaza sonucu, gizli operasyon iptal edildi.”
*
Bir başka haber:
“Galatasaray’ın milli futbolcusu Gökhan Zan, Florya Metin Oktay Tesisleri’nin içinde trafik kazası yaptı... Gökhan, basketbol takımının minibüsüyle kafa kafaya çarpıştı.”
*
Ve, bir skor...
Galatasaray: 3
Beşiktaş: 0
*
Mustafa Denizli bir sürü mazeret sıraladı ama... Beşiktaş’ın en büyük talihsizliği, Estonya maçında sakatlandığı için “Servet-Gökhan defansı”nın bozulmasıydı sanırım!

Haberin Devamı


Terim atılmasaydı?
“Düşene vurulmaz” denir ama, düşene vurmak adettir aslında bizde... İşler yolunda giderken herkes yağcılığın daniskasını yapar, işler sarpa sardığında, nankörlüğün daniskasını!
*
Mesela, Fatih Terim.
*
Gene “İmparator” diye omuzları alındı, gene “bu işi bilmiyor” diye hançerleniyor.
*
Maçtan önce “şu kadroyla, şöyle oynamak lazım” diye yazan bir Allah’ın kulu yok... Maçtan sonra herkes “ben söylemiştim” diyor.
*
Ve en çok, “Fatih Terim’in oyundan atılarak, çok vahim hata yaptığı”na vurgu yapılıyor... “Böyle rezalet” olur muymuş, “tam lazım olduğu sırada takımını yalnız bırakmış” filan.
*
Bana sorarsanız...
*
Fatih Terim oyundan atılmasaydı, o maçın 1-1 bitme ihtimali sıfırdı, en az 3 yerdik... Ve, yine bana sorarsanız, en az 3 yeme ihtimalimizi gördüğü için kendisini bile bile attırdı.
*
“Nasıl yani?” derseniz...
*
Beğenirsin beğenmezsin, Fatih Terim çok tecrübeli bir hoca... Sayısız “final” oynadı... “Sinirli” diyebilirsin ama, “Sinirini kontrol edemeyen biri” diyemezsin... Öyle olsaydı, Belçika maçlarında atılırdı... “Fatih Terim bunu hep yapıyor” diyebilmen için, elini vicdanına koyup, UEFA Kupası’nı kaldırdığı gergin maçlardan, Avrupa Şampiyonaları’ndan, sinir harbi derbilerden “örnek” verebilmen lazım... Var mı?
*
Fatih Terim, futbolcularıyla “teknik bağ” kuran biri değil... “Duygusal bağ” kuran biri... Bakın geçmişine, “taktik”ten ziyade, “ruh” verir... 3-5-2 veya 4-3-3’le filan ilgilenmez; cesaret, kahramanlık gibi kavramlara vurgu yapar... “Savaşma gücü” bindirir.
*
Zaten bir milli takım hocasının, milli formayı giymiş futbolcuya verebileceği teknik-taktik sınırlıdır... Hele maç başladıktan sonra, artık konuşursa, futbolcunun yüreği konuşur.
*
Bana göre, o gün de, öyle oldu... Yaptı ilk 11 tercihini, sürdü sahaya, 3’üncü dakikada golü buldu... Sonra? Hepimiz seyrettik... Estonya maçındaki ruh yoktu, golü bulan takımımız geriye yaslandı, “aman yemeyeyim” paniğine kapıldı... Sonra? Bosna tek kale oynadı, hapsetti... En az 5 gol pozisyonuna girdi... Bağırdı Fatih Terim, çağırdı, uyardı, olmadı... Belliydi, 24’te golü yedik... Hem de, hakikaten moralleri sıfıra indirecek şıklıkta bir gol yedik... Sonra? 1-0 ile 1-1 arasındaki dakikalar kabak gibi gösteriyordu ki, Bosna’nın devamı gelecekti... Zaten oynamayan milli takımımız, o şahane golü yiyince, iyice çökecekti.
*
İddiam o ki...
Fatih Terim bunu gördü, o an kararını verdi, durup dururken fırladı yan hakemin üstüne, kendini attırdı... Hata yapmadı, bile bile yaptı. Hocalarının atıldığını gören futbolcularının, ateşleneceğini, mukavemet güçlerinin artacağını, kendilerini zorlayacaklarını düşündü.
*
Devre arasındaki konuşmada, bu konuya vurgu yaptığından da eminim... Kısmen başardı.
*
Arda’nın direkte patlayan topu girseydi, bugün “hata yaptı” diyenler, hiç utanmadan, ayakta alkışlayacaktı Fatih Terim’i.
*
Özetle.
Bugün matematiksel olarak da olsa, hâlâ Dünya Kupası’na gitme ihtimalimiz varsa, Terim oyundan atıldığı içindir... Atılmasaydı, o maçın 1-1 bitme ihtimali sıfırdı, en az 3 yerdik.

Haberin Devamı


Meteoroloji ne diyor?
5’te 5’er...
Şurası belli oldu.
Şampiyonun adını koymak için sadece 2 tane maç kaldı artık...
Fenerbahçe-Galatasaray.
Galatasaray-Fenerbahçe.
İlki ne zaman?
25 Ekim’de.
*
“İstatistiğe inanma ama, istatistiksiz kalma” diye bir laf var... Hadi öyle yapalım.
*
Kaç defa karşı karşıya gelmişler 25 Ekim’de? Sadece 1 defa... Bu, 363’üncü Fener-Cimbom derbisi ama, şaşırtıcı şekilde, 363 maçta sadece 1 defa 25 Ekim’e denk gelmiş... O da yakın değil, taaa 1987’de, Ali Sami Yen’de, 1-1 bitmiş... Başka 25 Ekim yok.
*
Peki, Ekim’in başka günlerinde karşılaşmışlıkları var mı?
Var.
Var da, en son ne zaman biliyor musunuz? Taaa, 14 sene önce, 1995’te... Kadıköy’de oynanmış, Fenerbahçe 3-1 almış.
*
Ekim’in istatistiğine bakarsak...
*
1909’dan beri 27 defa karşılamışlar Ekim’li tarihlerde... 11 defa Fener kazanmış, 4 defa Galatasaray, 12 defa da beraberlik.
*
Ekim, Fenerbahçe’nin ayı... Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Ekim ve Kasım, Fenerbahçe’nin ağırlıklı olarak Galatasaray’ı yendiği aylar... Temmuz, Ağustos’u saymıyorum... Mayıs, Haziran, Eylül ve Aralık ise, Galatasaray’ın ağırlıklı olarak Fenerbahçe’yi yendiği aylar.
*
İkinci maç ne zaman?
Mart.
*
Yani?
100 senelik ezeli rekabete “meteorolojik açıdan” bakarsak, rüzgar Fener’in arkasından esiyor.
*
Ama...
Meteorolojinin istatistiği, bizim AKOM’un tahminlerine benzerse, orasını bilemem.

Haberin Devamı

Bırakın şu mereti...
Efsane Johan Cruyff, tiryaki değil, adeta keşti... O kadar çok sigara içer ve sanki güzel bir şey yapıyormuş gibi savunurdu sigarayı... Hatta, şöyle demişti bir röportajında: “Doktorlar, sigarayı bırakmazsam, futbol oynayamayacağımı söylediler, ben de futbolu bıraktım!”
*
Muğla Üniversitesi’nin yaptığı araştırmayı görünce, Cruyff geldi aklıma.
*
6 farklı lig kategorisinde yapılan araştırmaya göre, Türkiye’deki profesyonel futbolcuların yüzde 25’i sigara kullanıyormuş... Amatör futbolcuların ise, yüzde 54’ü.
*
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’nın Türkiye’nin en büyük tütün ihracatçılarından biri olduğunu düşünürsek, fazla yadırgamamak lazım bu oranları tabii!
*
Şaka bir yana...
*
Alay ederek, “doktorlar, sigarayı bırakmazsam, futbol oynayamayacağımı söylediler, ben de futbolu bıraktım” diyen Cruyff, sigara içmeye devam etti ve iki defa kalp krizi geçirdi...
*
Direkten döndü!
*
Sonra ne dedi biliyor musunuz?
“Hayatımın en önemli iki unsuru, futbol ve sigaraydı... Biri hayatımdaki güzellikleri oluştururken, öbürü hayatımı elimden alıyordu.”
*
Lolipop kullanıyor şimdi Cruyff... Sigarayla mücadele kampanyalarında forvet oynuyor, gönüllü destekçilerin en önünde gidiyor... Ve, sağlıklı yaşıyor.