Yılmaz Özdil yazıyor
Usta kalem Yılmaz Özdil'in kendine has tarzıyla bu haftanın spor gündemine bakışı...

Metin Oktay’ın özel hayatı yok muydu?
Günlerdir Arda konuşuluyor...
Söz konusu mevzunun, üzerinde en çok durulan noktası, “özel hayat” kavramı.
*****
Vay efendim, reyting için insanların özel hayatına saldırı yapılıyormuş...
Yok efendim, tiraj almak için mahrem konulara giriliyormuş filan.
*****
Palavra.
*****
Topluma malolmuş, toplumun merak ettiği hiç kimsenin özel hayatı olamaz.
*****
İsteseniz de olamaz...
İstemeseniz de olamaz.
*****
Eğer, kız arkadaşını alıp, toplumun önüne çıkıyorsan, “Toplum niye benim kız arkadaşımı konuşuyor, niye benim kız arkadaşımı haber yapıyorlar?” diye şikayet edemezsin...
*****
Medya, senin kız arkadaşınla sinemaya gitmeni, konsere gitmeni haber yaptığında, gevrek gevrek gülümseyerek poz veriyorsan... Kıyasıya eleştiriye de katlanacaksın.
*****
Yok, katlanmak istemiyorsan, özel hayatını gerçekten “özel” yaşayacaksın... Benim bildiğim onlarca futbolcunun kız arkadaşı var, flört ediyorlar, kimsenin haberi yok. Çünkü, özel hayatlarını gerçekten “özel” yaşıyorlar. Toplumun önünde yaşamıyorlar.
*****
İstesen de, istemesen de, topluma malolmuş biriysen eğer, özel hayatın mercek altındadır, baskı altındadır. Sıradan insanlar gibi yaşayamazsın. Bunun bilincinde olman şart...
*****
“Şöhretin bedeli”dir bu.
*****
Sadece Türkiye’ye özgü değildir. ABD’de, Almanya’da, İngiltere’de, Japonya’da, dünyanın her yerinde, futbolcu, sanatçı, gazeteci, siyasetçi, işadamı, özel hayatı baskı altındadır. Sadece eşleri, çocukları, sevgilileri değil; otomobili, evi, arkadaşları bile merak konusudur.
*****
Uzağa gitmeyin.
Schuster’e gidin.
Yok mu Almanya’da özel hayata saygı? Etik kurallara uymasını bilmiyor mu Alman basını? Neden yıllarca özel hayatıyla manşetlere çıkarıldı Schuster? Haberdir çünkü, çıkarılır.
*****
Eleştiri değil, hakaret olduğunu düşünüyorsan eğer... Mahkemeye verirsin. Hakaret olup olmadığına hukuk karar verir. Hakaretse, cezayı keser. Böylece, hakaret eden, bir daha hakaret edemez. Hakaret etmeye niyeti olanlara da, ders olur.
*****
Ama, mahkemeye gitmek yerine, yani, adalete sığınacağına, gidip ekranlara çıkarsan, kendine hakaret edilen medyadan medet umarsan, üstüne kontr-hakaret edersen... Olacağı budur.
*****
Günlerce değil, aylarca bile konuşulur.
Külleneceğine, alevlenir.
Küçücük sivilce, kurcalaya kurcalaya, kanser olur.
*****
Ve, bana sorarsanız, Arda mevzusunda zurnanın zırt dediği yer, aslında başkadır.
*****
Mesela, Tanju Çolak...
Özel hayatı yok muydu?
Duyguları yok muydu?
“Ben futbolcuyum, futbolumla ilgilenin, özel hayatımla ilgilenmeyin” deme hakkı yok muydu? Özel hayatı didik didik edildiği için yuvası bile yıkıldı... Ne yaptı karşılığında? Çıkıp küfür mü etti? Saldırıya mı geçti? Medyadaki ağabeylerini arayıp, yardım mı istedi? HayırÖ Cevabı sahada verdi, kulağını tıkadı, takır takır topunu oynadı, şakır şakır gol kralı oldu.
*****
Veya, Cemil Turan...
Yaşayan efsane.
Doğma büyüme Göztepeli olmama rağmen, Fenerbahçe İzmir’e geldiğinde, Cemil’i iki saniye görebilmek için Kısmet Otel’in kapısında yatardık adeta... Büyülenirdik onu sahada izlerkenÖ Ama, bir yandan da özel hayatını okurduk. Çünkü, neredeyse hergün iki defa manşete çıkardı Cemil Turan... Biri spor sayfalarında, biri magazin sayfalarında... Özel hayatı, arkadaşlıkları adeta dizi film gibi yayınlanırdı. Eminim, fırtınalar yaşanmıştır ailesi içinde, allak bullak olmuşlardır... Ne yaptı karşılığında? Ağladı mı? Hayır... İsteyen istediğini yazsın, ben hayatımı istediğim gibi yaşarım dedi, çıktı, sahada cevap verdiÖ Gol kralı oldu, milli oldu, milli takım kaptanı oldu, sadece topluma değil, tarihe maloldu.
*****
(Cemil Turan’dan ve Tanju Çolak’tan özür dileyerek, hoşgörülerine sığınarak yazıyorum bu satırları... Amacım, dedikodu nostaljisi yapmak değil çünkü... Varmak istediğim yeri, ne anlatmak istediğimi anlayacaklarından eminim.)
*****
Metin Oktay...
Onun formasını giymekle, kaptanlık bandını takmakla olunmuyor Metin Oktay.
*****
Türk basın tarihinde, özel hayatı Metin Oktay kadar haber yapılmış, kitap yapılmış, hatta sinema filmi yapılmış bir başka futbolcu var mıdır? Kız arkadaşları, sevgilileri, aşkları, hatta nikahlı eşi... Bir kez olsun çıkıp “Bunları haber yapamazsınız, bunları konuşmaya hakkınız yok” dedi mi? Duyan oldu mu? Bakın, duymayan duysun, o haberleri okuduğunda defalarca ağladığına tanıklık etmiş onlarca gazeteci var... Metin’in o haberleri okuduğunda ağladığını yazan tek gazeteci var mı? Yok... Çünkü tek ricası vardı Metin’in, “Yazdıklarınız doğru kardeşim, olmayan şeyi yazmıyorsunuz, ben kendi hatalarıma, kendi yanlışlarıma ağlıyorum, lütfen ağladığımdan kimsenin haberi olmasın, hem suçlu hem güçlü gibi olmayayım...”
*****
Ne yaptı Metin, yazılanlar çizilenler karşılığında? Çıktı, sahada özür dilediÖ Gol kralı oldu, gol kralı oldu, gol kralı oldu... İşi futbolculuktu... İşini en iyi şekilde yaptı.
*****
Güncele dönersek...
Kızmaca darılmaca yok.
*****
İşini iyi yapıyor mu Arda?
Sahada cevap verebiliyor mu?
*****
Elbette futbolculara hakaret edilmesin, elbette eleştirinin dozu kaçırılmasın ama...
*****
“Yazılanlardan etkileniyorum, moralim bozulduğu için oynayamıyorum” diyebilir mi Arda? Böyle derse, “Metin’in Cemil’in Tanju’nun morali bozulmuyor muydu”
demezler mi adama?
Trabson...
Gineli Yattara ve Brezilyalı Alanzinho’dan sonra Hırvat Cale de Türk oldu.
*****
“Trabzonspor taraftarıyım” diyen öz be öz Karadeniz çocuğu Serdar Taşçı, Stuttgart’ta oynuyor bu arada... Üstelik, lütfedip milli takıma almadılar, mecburen gitti, Mesut Özil gibi Alman Milli Takımı’nın formasını giydi.
*****
Hamit Bayern’de, Mehmet Nürnberg’te, Onur Bremen’de, Tunay Hamburg’ta, Burak Leverkusen’de, Tolgay Aachen’de, Nuri Dortmund’ta, Halil Frankfurt’ta, Malik Mainz’da, İlkay Nürnberg’te, Ömer Freiburg’ta...
*****
Mevlüt Paris Saint Germain’de, Gökhan Udinese’de, Serdar Sochaux’da, Serhat Groningen’de, Onur Charleroi’da, Serhat Den Haag’ta, Sinan Standard Liege’de Emre Westerloo’da, Gürkan Bellinzona’da, Veli Rapid Wien’de... Biz Türk bulamıyoruz!
*****
Bundesliga’nın yanı sıra, Almanya’nın 2’nci ve 3’üncü liginde 55 Türk çocuğu profesyonel olarak top koşturuyor. Almanya’nın 19 Yaşaltı Gençler Ligi’nde 120’ye yakın Türk çocuğu ter döküyor. Gol krallıklarında hep bizim evlatlarımız önde gidiyor, Almanlar’ı solluyor.
*****
Bayern’in altyapısında 3 Türk var, Hertha Berlin’in alt yapısında 4... Hannover’de Bremen’de Wolfsburg’ta Hamburg’ta Stuttgart’ta Bochum’da Schalke’de, uzatmayayım, alt yapısında Türk futbolcu olmayan Alman takımı yok neredeyse... Eski Doğu Almanya takımlarından Energie Cottbus’un altyapısında bile Türk futbolcular var.
*****
Biz uyuyoruz, Türkiye’yi rezil eden Azerbaycan çalışıyor. Eintracht Frankfurt’un altyasında yetişen henüz 14 yaşındaki Cem Felek’i astronomik paralarla Azerbaycan Genç Milli Takımı’na davet ettiler; ailesiyle birlikte... Azerbaycan’ın saldırdığını gören İspanyollar uyandı, Barcelona şimdiden sözleşme imzaladı Cem’le... Bizden hala tık yok.
*****
Bakın, Almanya U17 Milli Takımı, Estonya’yı 5-0 yendi geçen hafta... Kadroda 8 Türk çocuğu var, 7’si forma giydi. Aynı Almanya U17 Milli Takımı, pazar günü de Bosna Hersek’i 6-1 yendi.
Yine 6 Türk çocuğu onbirde oynadı.. Ve tabelada 6 golün sahibi şöyle yazılıydı: Samet 3, Emre 2, Levent 1 gol...
*****
Hal böyleyken, Yattara ve Alanzinho’dan sonra Cale de Türk oldu.
*****
“Yabancı olsun, isterse çamurdan olsun” saçmalığının Türkiye’yi getirdiği son noktadır herhalde bu... Trabzonlu futbolcularıyla şampiyon olarak tarihe geçen Trabzonspor, şimdi bırak Trabzonlu’yu, orijinal Türk vatandaşı bile bulamıyor demektir.
*****
Elbette üzüm üzüme baka baka kararır. Elbette Trabzon da oyunu kuralına göre oynamalıdır. Elbette 7 tane takıp sezonun rekorunu kıran Trabzon 7’nci şampiyonluğuna çok yakındır ama... Aynı zamanda, “Öz be öz Anadolu efsanesi”nin sonu,
“Trabson”dur bu.
Dost acı söylermiş; Buca’ya müstahak!
İzmir’den mesaj yağıyor...
“Güya İzmirlisin, niye Bucaspor’u yazmıyorsun?” diye isyan ediyorlar.
*****
Peki, yazayım.
*****
Değerli hemşehrilerim...
*****
Bülent Uygun yarı yolda bıraktı, gitti... İzmir’de Bucaspor’un başına getirecek İzmirli teknik direktör kalmamış mıydı? Neden Bülent Uygun’u aldınız? Yanlış anlaşılmasın, illa İzmirli olsun demiyorum... Ama hatırlatırım, Bülent Uygun Sivas’ı çalıştırdığı dönemde, “Burada Laila yok, lailaheillallah var, onun için başarılı oluyoruz” demiş biri... İzmir’de Laila olmasa bile, çok sayıda eğlence mekanı var... E bu durumda, eğlence mekanları olan modern şehirleri aşağılayan bir teknik direktörün İzmir’de başarılı olmasını nasıl beklersiniz?
*****
Teknik direktörün İzmirli olmasına gerek yok. İsterse Artvinli, Ispartalı, Konyalı, Muşlu olsun... Daha önce İzmir’de veya Ege’de çalışmış biri olsaydı, o bölgenin takımlarını, o bölgenin altyapılarını tanıyan biri olsaydı, daha iyi olmaz mıydı?
*****
Bunu çok önemsiyorum...
Çünkü, Bucaspor’un Genç Takımı, gitti, Avrupa Şampiyonu oldu... Boru değil, Avrupa Şampiyonu oldu. Bülent Uygun o çocuklardan hangisini tanıyor, hangisine emeği geçti?
*****
“Süperlig başka, tecrübe ister” derseniz... Evet, başka... Sadece altyapıyla olmuyor bu iş, doğru... Peki, Süper Lig’de Sivas’tan başka hangi takımı çalıştırdı Bülent Uygun? Süper Lig hocaları arasında tecrübe sıralaması yapsak, Bülent Uygun kaçıncı olur?
*****
Bank Asya’dan çatır çatır geldi Buca, imrenilecek bir ekipti. Komple bozulur mu? Niye bozdurdunuz? Takviye gerekir tabii ama, yanlış bilmiyorsam 26 tane filan futbolcu aldırdı Bülent Uygun... O kadar mı kötüydü Süper Lig’e çıkan Buca? Karabük bozdu mu takımını o kadar? Bakın Karabük nerede, siz nerdesiniz... Beğendiniz mi yaptığınızı?
*****
Özetle, müstahaktır.
*****
Samet Aybaba’ya gelince... Nihayet doğru tercih. Çünkü, hem altyapıya çok önem veren hocadır, hem de Gaziantep’ten Trabzon’a, Ankaragücü’den Bursa’ya, Süperlig’in en tecrübeli hocalarından biridir... Umarım, kadrosu darmadağın edilen Buca için çok geç değildir.
*****
Öte yandan...
Buca’yı bırakıp Rıza Çalımbay’ın yerine Eskişehir’e geçen Bülent Uygun, Etik Kurulu’na sevkedildi. Bu iş etikle metikle olmaz. Türkiye’de olmaz. Kural şart... Sezon içinde bir takımı bırakan hocanın, o sezon bitmeden bir başka takıma gitmesi yasaklanmalı... Başka yolu yok.