Herkese merhaba!

Kayak sezonunun başlamasyla birlikte, bana bu fırsatı verdiği için minnettar olduğum FANATİK sayesinde yazılarımla burada olacağım. Önce biraz kendimden söz edeyim...

Kayağa 3 yaşında başladım. Babam, görev için gittiği Kayseri'de kayak antrenörlüğü yaparken, ben de kayak takımlarıyla tanıştım. Çok küçük yaşta başlayan bu macera durmadan sürdü. 13 yaşına geldiğimde Türkiye şampiyonu oldum. 10 yıl boyunca şampiyonluğum devam etti. Dünya Juniorlar Şampiyonası'na ve Balkan Şampiyonası'na katıldım.

Babam beni kayaktan sonra yelkenle de tanıştırdı. Yazın yelken, kışın kayak yaptım. İki branşta da yarışmalara katıldım. Şu an tenis milli takımında, Seniorlar kategorisinde ülkemi temsil ediyorum.

Kayakta ilerledim ve öğretmenlik yapmaya başladım. Yetiştirdiğim sporcular başarılı olunca Avusturyalı iki antrenörden diploma aldım. Bir yarış takımı kurdum ve antrenör oldum. Öğrencilerimden İrem Mimaroğlu; Bulgaristan'daki Çocuk Kupası'nda, slalom kategorisinde 1. oldu. Yine yetiştirdiğim sporculardan İrem Önder ise, Vitosha'daki uluslararası kayak yarışında 3. oldu. Kulüp olduğumuz yık, Türkiye şampiyonu olduk. Takımım, ortalama 25 sporcuyla çalışmalarını sürdürüyor.

Ülkemizde kayak sporu, turizmde katkı hedefleyerek gelişiyor. Çeşitli kayak merkezleri, yurt dışı standartlarını yakalayabilmek için kendini yenilemeye çalışıyor. Kırka yakın kayak merkezine sahibiz. Bunların en aktif ve ziyaretçi çekenleri; Uludağ, Kartalkaya, Palandöken, Kayseri Erciyesi ve Kartepe. Artvin'deki kayak merkezi de bu yıl faaliyete geçecek. Kayak turizminin gelişmesiyle, aileler de bu sporu sevmeye başlayacak ve ülkemizden daha fazla sporcu yetişecek.

Her dönem, öncekinden daha iyiye gidiyor. Ben kayak sporunu; kendi zamanımın şartlarına göre ayrı, sonraki şartlara göre ayrı değerlendiriyorum. Yurtdışında başarı gösteremememiz, organizasyonların iyi yapılamamasından kaynaklanıyor. Mesela İstanbul ili, kayakta Türkiye şampiyonu. Yapılan organizasyonlarla, sporcuların çeşitli dağlarda yaptığı antrenmanlar başarıyı getiren önemli bir etken.

Türkiye'de doğa koşullarına göre kar, yaklaşık 3 ay boyunca dağlarda kalıyor. Bu süre iyi değerlendirilmeli. Her branşta olduğu gini, kayakta da eğitim çok önemli. Dağlara takın olan şehirlere kayak liseleri kurulmalı. Eğer kayakta başarı istiyorsak; iyi antrenörlere, yeterli sayıda malzemeye ve antrenman yapılacak pistlere ihtiyacımız var. Şu an dağlarda, lisanslı sporcuların barınacağı yer ve kullanacağı tesis bile yok. Bunlar organize edilmeli. Takımlar arasındaki sportmence rekabet oluşturulmalı. Bu rekabet, başarıyı getirecektir.

Kayak sporu için hep beraber birlikte güzel şeyler yapmak, çıtayı yükseklere çıkarmak dileğiyle…

Kış sezonu herkese hayırlı olsun.

Fidan Kırbaç Özbakır