Arama

Popüler aramalar

Queen Hayranları Teyakkuzda

Haftanın filmlerini Abbas Bozkurt Yazdı

Queen Hayranları Teyakkuzda

Gençliğini Queen dinleyerek geçirmiş olanlar için bu filmi önermemize gerek yok. Onlar zaten, Freddie Mercury’yi kimin oynayacağını, projenin başına kimin geçeceğini, kısacası filmin tüm aşamalarını yakından takip etmiştir. Aylardır merakla beklenen ‘Bohemian Rhapsody’ sonunda sinemalarda. Yorumlar muhtelif. Genel kanı, sıkı Queen takipçilerinin filmden grubun performanslarından birini izliyormuşçasına zevk alacağı. Zira film de, Freddie Mercury ve Brian May başta olmak üzere, efsanevi rock figürlerini canlandırmak için muazzam bir emek harcanmış. ‘Olağan Şüpheliler’ ve ‘X -Men’ gibi filmlerin usta yönetmeni Bryan Singer, detaycı, titiz bir iş çıkarmış. ‘Mr. Robot’ adlı diziyle milyonlarca hayran edinen Rami Malek ise Freddie Mercury rolünü tümüyle özümsemiş, belli ki dersini iyi çalışmış. Gelgelelim, Queen’in performansları ve filmin ışıltılı dünyası dışında, bu biyografik hikayede özel bir dokunuş bulmak zor. Havalı replikleri, enerjisi, anlattığı renkli dünyasıyla tam bir rock filmi bu. Rock müziğin düşüşte, hiphop’un yükselişte olduğu bir dönemde, iflah olmaz rock hayranları için bulunmaz bir nostalji fırsatı. Filmden çıkışta kendinizi ‘Bohemian Rhapsody’ adlı Queen başyapıtını bağıra bağıra söylerken bulabilirsiniz... Zengin bir film yelpazesine sahip olan bu haftanın bir başka ilgi çekici filmi Türkiye’ den. Küresel olarak müthiş bir ekonomi yaratan e-spor alanının beyazperdeyi de cezbetmesi gecikmedi. Bir grup gencin bilgisayar başında oturup rekabet ettiği müsabakaları spor olarak adlandırmaya pek çok itiraz olsa da, bu alanın benzersiz bir potansiyel barındırdığında herkes hemfikir. Umut Aral’ın yönettiği ‘İyi Oyun’ ülkemizdeki spor kulüplerinin de el attığı e-spor dünyasını, Amerikan tarzı bir başarı hikayesiyle anlatıyor . Kerem Bürsin gibi popüler isimlerin de boy gösterdiği film milyonlarca genci kendine çeken bu yeni alanı tanımak için güzel bir vesile.

Haberin Devamı

Climax

Gaspar Noe ismini duyunca, adrenaliniz yükselmeli, kalp atışınız hızlanmalı, göz bebeklerin iz büyümeli. Fransız sinemasının uçlarda gezinen yönetmenini ‘Dönüş Yok’ ve ‘Enter the Void’ gibi her bünyeye gelmeyecek kışkırtıcı filmleriyle tanıyoruz. Kabusların sinemadaki ressamı Noe, bu kez Paris’te bir grup dansçının provasına götürüyor seyirciyi. Dansçıların hareket halindeki bedenlerinin arasına bir kez girince, baş döndürücü bir hızla koreografinin içine dahil oluyoruz. Bedende hissedilen, kameranın hiç yerinde durmadığı özel bir deneyim arıyorsanız, filminizi buldunuz!