Ahmet Tezcan: Arda Turan yuhalanmak için her şeyi yapıyor
24 Mart 2018, Cumartesi 06:00Güncelleme Tarihi:
Profesör Doktor Ahmet Ertan Tezcan'ın (Psikiyatrist) haber müdürümüz Zafer Büyükavcı'ya verdiği özel röportaj serisi devam ediyor. Ünlü profesör bu kez Arda Turan ve Milli Takım hakkında önemli sözler söyledi. İşte o röportajın devamı...

Atletico’lu Arda’nın fanatik bir seyircisiydim. Çünkü kimliği orayla bütünleşmişti. Sık sık İstanbul’a gidip gelmiyordu. Ruhsal açıdan, sosyal açıdan tam hazır olmadan bir transfer yaptı. Barcelona’ya geçti, egosuarttı, özel hayatı çalkantılı bir hale geldi.
Barcelona’da barınmak istiyorsan,sosyal yaşamda da dostluklar kurmalıydın. Mesela, Barcelona’dan ayrıldığında kaç arkadaşı uğurladı? Neden böyle oldu? Çünkü Barçalı futbolcular İspanya’da birlikte gezerken;Arda, Bebek Sahili’ndeydi.
Şimdi Başakşehir’e geldi. Bakın, takımıyla bütünleşemezse, aynı hataları yapmaya devam ederse, takım arkadaşları da ona pas atmaz. Onun yaptığı hiçbir hatayı hoşgörmez. Bu, ‘bilinçdışı bir eğilim’dir.
"ARDA TURAN YUHALANMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPIYOR"
Arda’nın ‘psikodinamik örgütlenmesi’ nasıl? Bundan 9 sene önce bir tanım yapmıştınız. Öngörünüz birebir tutmuş sanki...
Şimdi Arda Turan, “9 yıl önce beni tanımadan böyle bir yorum yapmış” dese, haklı. Fakat ben, futbolcu psikolojisinden anlayan bir psikiyatrist kimliğiyle söylemiştim. Ben, Atletico Madrid’li Arda’nın fanatik seyircisiydim ve O’nun doğduğu ülkede doğmaktan gurur duyan biriydim. Çünkü kimliği orayla bütünleşmişti, İstanbul’a bu kadar sık gidip gelmiyordu. Fakat Arda, daha sonra sosyal yaşantısını, arkadaş ilişkilerini, hayatıyla ilgili her şeyi Türkiye üzerinden kurdu. Basından takip ettik sürekli. Oysa ki, İspanya’ya gitmişsen, görev yaptığın sürece o ülkenin toprakları içinde kalmalıydın. Orada kendine bir arkadaş çevresi oluşturacaktın. O ülkenin lisanını öğrenecektin.
‘Ben Atleticolu Arda diyecekti’
Mesela şunu diyebilirdi: “Ben, Atletico’da kalıcı olacağım, Türk futbolunun bekası için kalacağım ve burada böyle bir kimlik geliştireceğim.” Düşünsenize, Arda, Atletico Madrid’de emekli olmuş. Forması, stadın bir köşesine, duvarlarına asılmış. Sonra Atletico şunu derdi: “Gel, altyapımızda çalış, yeni Ardalar çıkart...” Yıllar sonra Türk Milli Takımı’nın kapısını çalacaktı; “Ben Atleticolu Arda Turan. Geldim. Türkiye’ye hizmete, altyapılarda yeni Arda’lar yetiştirmeye hazırım.” Olması gerekenler bunlardı. Fakat Arda, kariyerini yönetemedi. Ruhsal açıdan, sosyal açıdan hazır olmadan bir transfer yaptı. Barcelona’ya geçtikten sonra egosu arttı, özel hayatını çalkantılı hale getirdi. Bunları yaparsan, Milli Takım’a çıktığın zaman seni de yuhalarlar, bunu kabul edeceksin. Arda, ‘Atletico Madrid’li kimliğini kaybederek, çok büyük bir zarara soktu hem kendini hem ülkemizi.
‘Galacticos Sistemi’ne uyacaksın’
Sorun şu olabilir mi? Atletico deyince aklınıza direkt Simeone geliyordu ve futbolcular hem onu hem de Atletico’yu ödüllendirmek için mücadele ediyordu. Barcelona’da ise başrol oyuncuları değişti. Yıldızlarla dolu ve egoların zirveye çıktığı bir ortam. Burada artık ‘kendini ödüllendirme’ olgusu ortaya çıkmış olabilir mi?
Evet... Barcelona öyle bir yapı... Bakın, olağanüstü yetenekli olan Pedro’yu bile, kendi bünyesinde yetişmiş olmasına rağmen elde tutmadılar. Çünkü Barcelona, ‘Galacticos sistemi’ne göre kurulmuş bir takım. Herkes Real Madrid için ‘Galacticos’ diyor ama, bence o takım artık Barcelona. Tek tek inceleyin Barcelonalı futbolcuları. Takımın içindeki bütünlüğe dikkat edin. Püf noktasını göreceksiniz. 1-2 tane Portekizce konuşan futbolcu vardır, kalanların hepsi İspanyolca konuşur. Böyle kulüplerde, sadece saha içinde iyi ilişkiler kurman yetmez. Orada barınmak istiyorsan, bu adamlarla sosyal yaşamda da dostluklar, arkadaşlıklar yapmalısın.
‘O bütünlüğün içine girmezsen...’
Arda şunu düşünmeli: Barcelona’dan ayrıldığında kaç takım arkadaşı uğurladı kendisini? Neden böyle oldu peki... Çünkü Barcelonalı futbolcular İspanya’da birlikte gezerken, Arda Bebek Sahili’nde geziyordu. Bu, büyük bir sıkıntıydı O’nun için. Başakşehir’de aynı hataları yapmamalı.. Barcelona’da yapmadığını burada yapmalı, takımıyla bütünleşmeli. Takımı maç oynuyorsa, O da arkadaşlarının yanında olmalı. Böyle yapmazsa; takım arkadaşı da O’na pas atmaz. Hatalarını hoş görmezler. Bu, ‘bilinçdışı bir eğilim’dir. Futbol takımı aslında nedir, biliyor musun? Saha içinde birbirinin hatasını telafi etmeye çalışmaktır, hatalarını görmezden gelmektir. Kendini, o bütünlüğün içine sokamazsan, hem kendine hem takımına zarar verirsin. Arda Turan’ın bu mantaliteyle devam etmesi halinde, Başakşehir’de de oynayamayacağını düşünüyorum.
Tezcan, 9 yıl önce Arda hakkında şunları söylemişti.
Arda böyle giderse ‘bilinçdışı kendini cezalandırma dürtüsü’ çok fazla olacak. Geçen sene Belediyespor’da çalıştım. Arif’i (Erdem) çok severim, dünyanın en dürüst insanlarından biridir. Dedi ki; “Abi seninle futbolcuyken çalışsaydım, Madrid’in Real’inde oynardım. Gidip bir senede dönmezdim. Çünkü bunun kendine güvensizlik olduğunu öğrendim. Fobilerim nedeniyle uçağa binmemek için sakatım dediğim bile olmuştu...” Arda, birkaç ay önce Türkiye’ye gelmiş bir Brezilyalı’nın üzerine parmağını sallayıp gidiyor. Oysa ki o adamın söylediklerini anlamayacağını biliyor. Neden bunu yapıyor? Çünkü hazırlanmamış maça. Fiziksel olarak hazır olmanın bu durumda pek önemi kalmıyor. Arda son dönemde bilinçdışı kendini cezalandırıyor.
Milli Takım’ın başarılı olması için yeniden bir Galatasaray şart!
Türkiye Milli Takımı, Rusya’ya gidemiyor. Neden başaramadık?
Bu mantaliteyle, 2030’lara 2040’lara kadar Türkiye Milli Takımı’nın herhangi bir arenada kendini toparlaması, başarı olması mümkün değil.
Yeni jenerasyonlar gelse bile mi?
Ben, yeni bir jenerasyon yetiştiğini kabul etmiyorum. Eskiden görüntüde yetişiyordu. İşte Ümit Milli Takım seviyesinde derece alan takım, bir üste çıkıyordu falan. Bakın, Türkiye’de ya da Dünya’nın bir başka ülkesinde, Milli takımların başarılı olmasının yolu tek.... Herhangi bir takımın üzerine kurulmalı Milli Takım. Mesela Almanya’da Bayern Münih, atıyorum İngiltere’de Tottenham gibi. O kulüp daha çok yerli oyunculardan kurulu olacak. O yerli oyuncuların hepsi de milli olacak. Onların yanına, eksikler tamamlanıp milli takım oluşturulacak.
UEFA Kupası’nı almış Galatasaray gibi mi? O takımın eksikleri giderildi, Dünya 3.’sü olduk.
Evet, tam da bu... Düşünün, 11 ayrı yerden gelmiş 11 adamın senede 3-4 kez biraraya gelerek başarılı olması mümkün mü? Bir de şu sorun var bizde: Son yıllarda milli takımımız, insanların ülkesine hizmet ettiği bir alandan çıkartıldı, futbolcuların kendilerini uluslararası alanda gösterecekleri bir yer olarak algılanmaya başladı. Milli takıma seçilen futbolcular ile milli takıma destek veren seyirciler arasındaki uçurumun nedeni bu... Eskiden futbolcular milli takım için oynuyordu, seyirciler de milli takımı destekliyordu. Şimdi futbolcular kendileri için oynuyor, seyirci de buna isyan ediyor.
‘Avcı, koltuğa oturduğu gün bitti’
Zaten futbolcular kendileri için oynamasa; bir futbolcu, aleyhinde küfürlü tezahürat yapılıyor diye ısınma hareketleri yaparken sahayı terk etmez... Bütün mesele bu... Ülkenin yetişmiş en iyi hocalarından biri olan Abdullah Avcı’yı da yine bu nedenlerle kaybettik biz... Ayşe Arman, Abdullah Avcı’yı berber koltuğuna oturttuğu gün bitti her şey... Futbolcu ya kendi için oynar ya da hocası için! Yaptığı iş budur. Bir futbolcu; berber koltuğuna oturmuş bir milli takım antrenörü için oynamaz.
Röportaj: Zafer Büyükavcı
YARIN: RÜŞTÜ REÇBER BARÇA’YA GİDERKEN, VOLKAN DEMİREL NASIL GİDEMEZ? KADIKÖY BOŞ KALIYORSA, AZİZ YILDIRIM BAŞKAN AYNAYA BAKSIN... KÖFTECİLER GİTTİ, SEYİRCİ BİTTİ! 9 YIL ÖNCE “SAMUEL ETO’O TÜRKİYE’YE GELECEK” DEMİŞTİK, GELDİ! ÇÜNKÜ... BU ALTYAPILARDAN YILDIZ ÇIKMADI, ÇIKAMAZ...