Arama

Popüler aramalar

"Milli takım hocası önce adam olmalı"

Fanatik'in usta yazarları Milli Takımı ve menacerlik sistemini değerlendirdi.

SERGEN YALÇIN: Terim döneminde ne yaptık? Bundan kötüsü olabilir miydi? Fatih hocayı kötü lanse etmek için söylemiyorum. Hep başarılı olunmaz, bu doğal. Fakat hep Terim, hep Denizli. Artık yeter! Alttan gelen bir sürü hoca var. ‘Adam gibi biri’ni bulup getirsinler Milli Takım’a...

HAKAN ŞÜKÜR: Futbol Federasyonu Başkanı olsam, en basiti; birileriyle restoranda yemek yerken seçmem Milli Takım hocasını! Zorlanırım elbette. Çünkü en iyisini seçsen de; birileri öküz altında buzağı arayacak. Kim gelirse gelsin, buna hazırlıklı olalım. Ama şunu yapalım: Seçtiğimiz adamın arkasında duralım.


MEHMET DEMİRCAN: Milli Takım’a dönelim. 3 ay oldu, hocamız yok. Maç yok, ama 7 Şubat’ta kura çekimi var 2012’nin. Yerli mi yabancı mı tartışmaları sürüyor. Sergen Yalçın veya Hakan Şükür, Futbol Fedarasyonu Başkanı olsaydı kimi getirirdi?

SERGEN YALÇIN: Bu soruya cevap veremem.

ZAFER BÜYÜKAVCI: Yabancı yanına yerli konsepti doğru mu?

SY: Bence değil. Diyorlar ki kariyerli yabancı teknik direktör. Ne yapacaksın kariyerli yabancı teknik direktörü? Veya getirdiğin teknik adama kaç para vereceksin? Bugün Hiddink gelse kaça gelir?

MD: 8 Milyon Euro.

HAKAN ŞÜKÜR: 8’e gelmez.
SY: 10 milyon Euro ver getir, ne yapacaksın?
MD: 2012’ye katılacağım.
SY: Ne yapacaksın 2012’de?
MD: Şampiyon olacağım mesela.
SY: Bunlara gerek yok. Bu ülkede bir sürü teknik adam var. Getir adam gibi birini.

MD: Mesela?

SY: Kimi koyarsan koy. Yeter ki adam olsun. Etrafta ‘teknik direktörüm’ diye gezinenlerden değil de adam olanlardan birisini koy.

HŞ: Sergen doğru söylüyorsun ama bu sistemsizlik içinde o yerli teknik direktörü tokatlarlar. 3 maç sonra gönderirler. Adamın da değeri düşer.

Bizim hocalar nasıl kariyer yapacak!
SY: Evet, ama hep aynı isimler dönüp dolaşıp duruyor: Fatih Terim, Mustafa Denizli... Artık yeter! Aşağıdan gelen bin tane adam var.

MD: Adam gibi biri gelsin diyorsun.

SY: Ya düzgün birisini koy yani. Şimdi Fatih Terim döneminde ne yaptı Milli Takım? Bundan daha kötüsü olabilir miydi? Takım kendi kendine sahaya çıksa bu sonuç olurdu zaten. Bunları, Fatih Terim’i kötü lanse etmek için söylemiyorum. Tabii ki çok başarılı, değerli birisi, ama her yerde başarılı olacaksın diye bir kural yok ki. Başarısız da olabilirsin ve bu çok doğal. Rijkaard bile Hollanda’da küme düşürmüştü çalıştırdığı takımı.

MD: Genç, adam gibi adam biri gelsin diyorsun.

SY: Sağlam duruşu olabilecek adam gibi birini göreve getirsinler. Gerekirse iki teknik adam olsun. Fakat Yılmaz Vural-Abdullah Avcı ikilisi olmaz elbette. Çünkü genç jenerasyondan, birbiriyle anlaşabilecek birileri olsun. Yabancı birilerini de koyacaksan ‘kariyerli’ açıklamasını yapma. Çünkü senin teknik direktörlerin kariyerlerini İspanya’da Hollanda’da yapmadılar. Fatih Terim ve Mustafa Denizli kariyerlerini oralarda mı yaptı? Ülkemizde teknik direktörler nerede kariyer yapacak, nasıl başarılı olacak? Yabancı ülkede mi çalışacaklar mesela! Bu mantıksız bir açıklama.

Kulüpler, Milli Takım’ın üzerinde
HŞ: Şimdi Sergen’e sorduğun soruya yanıt veriyorum. “Ben, Futbol Federasyonu Başkanı olsam...” En basiti; birileriyle restoranda yemek yerken seçmem Milli Takım hocasını! Fakat bu sistemsizliğin içinde ‘başarısız olursa beni de mahveder’ düşüncesiyle zorlanırım elbette ben de. Çünkü ben ne kadar iyi futbolcu olsam da, ne kadar iyi olanları seçtiğime inansam da; birileri öküz altında buzağı arayacak.. Ve mutlaka senin için ‘iyi değil’ diyenler çıkacak. Kim gelirse gelsin, buna hazırlıklı olalım. Ama şunu da yapalım: Seçtiğimiz adamın arkasında duralım. Bu ülkenin takımı, hepimizin takımı çünkü

ZB: Belki de dünyada sadece Türkiye’de milli takımın seyircisi yok!

HŞ: Ben de onu söyleyecektim. 3 tane büyük takımımız var. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş. Bu takımlar, Milli Takım’ın önüne geçmiş durumda. Neden? Çünkü müthiş bir vitrin oluşturmuş, büyük yıldızlar getirmişler. Fakat bunun ülke futboluna katkısı olmamış. Hatta senin yerli yıldızlarına zararları dokunmuş. Yabancılar yüzünden onları oynatamamışsın. Düşünün, bu ülkede milli takıma yükselmemiş bir futbolcuya 40 trilyon para veriyor Fenerbahçe. Oysa ki milli takım bir kriter olmalı.

Obama’yı getirsen, yönetemez!
ZB: Nasıl bir kriter?

HŞ:
Kazakistan maçından sonra Levent Kızıl’a da söyledim. Milli takımda oynamak cezbedici olmaktan çıkmış durumda. Artık ‘asıl hedef milli takım’ diyenler yok. Şimdi ‘asıl hedef Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş’ diyorlar. Kimse birbirini kandırmasın. Federasyon Başkanı’nı suçlamak değil bu, ama net olarak prim-mrim vermişsen çıkıp oynanıyor. Avrupa Şampiyonası’na bakın. Hangi maçta iyi futbol oynadık? Bir sistemimiz var mıydı? En iyi oynadığımız maç, Almanya maçıydı. Onda da kadro sakatlar ve cezalılar nedeniyle kulübeden oluşmuştu. Herkes iyi olsa, o takım sahaya çıkmazdı. Sahanın en iyisi de Uğur Boral’dı, ama Roberto Carlos gidene kadar kadroya giremedi Fenerbahçe’de. Uğur 300 bin Dolar alıyorsa, Carlos 5 milyon Euro alıyor. Kariyer için mi para harcayacağız, ülke futbolu için mi?

ZB: Türkiye’ye geldikten sonra Milli Takım’a çağrılan oyuncu yok neredeyse!

HŞ: Evet. Bakın göreceksiniz; Dos Santos milli takıma gidebilmek için ikinci yarının sonlarında gösterecek kendini. Adam, akıllı.

ZB: Ne olacak, nasıl düzelecek bu işler!

HŞ: Bırakın futbolu! Aynı durumu siyasete getirin. Kim abi dünyanın en güçlü ülkesi? Amerika... Obama’yı getir, Türkiye’yi yönetsin! Yönetsin göreyim abi, bakalım nasıl yönetecek! Her kafadan bir ses çıkan bir ülkede kolay mı bu iş!

1-2 OLAY ANLATIRIM, SOKAĞA ÇIKAMAZLAR
ZB: Yıllardır Galatasaray’ın mali durumunun kötü olduğu söylenir. Peki bu kadar transfer nasıl yapılıyor?

HŞ: Ben sana 1-2 olay anlatırım, ismi geçenler sokağa çıkamaz. Yok yok, çıkarlar. Çünkü düzen bu ve onlar yine kendilerini haklı çıkartırlar. Sen bunları yazarsın, onlar kahraman olur.

ZB: Galatasaray’da bir iddia var: Cevat Güler ile şampiyon olunurken, bir başkası almış teknik direktörlük primini!

HŞ: Demek ki o yapmış şampiyon! Konuşmayalım bunları. Ben çok iyi biliyorum geçmişi de bugünü de...

ZB: Tamam da ‘borç çok’ diyoruz; Keita, Elano geliyor.

HŞ: En fazla ne yapar bu kadro? Türkiye’de şampiyon olur. Bunlara ne kadar harcadın? 17 milyon Euro. Türkiye’de şampiyon olmak için bu kadar para harcamaya gerek yok. Ben kulüpleri değil, Türk Futbolu’nu konuşuyorum. Keitalar’ı, Elanolar’ı getirirsin; sonra da Milli Takım bu gruptan çıkar mı diye düşünürsün. Oyuncular memnun. Çünkü kontrat bedelleri sağlam. Yerliler de iyi kazanıyor. Yeter ki onlar kazansın, para ülkemizde kalsın. Yabancılar, Monaco’da falan bir bankada teminat istiyor. Adam İstanbul’da yabancı kartla yapıyor alışverişini, para bu ülkede kalmıyor.

GALATASARAY 26 FUTBOLCU ALDI. KİM HESAP SORDU?
SY: Neden hep Brezilya’dan adam alıyor Fenerbahçe.

MD: Menacer Figer’den dolayı olabilir! Hatta Aykut hoca birini beğenmiş, ama kulüp, ‘bunu alırsanız diğerini de alacaksınız’ şartını koşmuş diyorlar!

HŞ: Biz niye bunu yapamıyoruz? Corinthians, Carlos’u alırken biz de “Vederson’u da alacaksın” deseydik! Veya bonservis alabildik mi Carlos’tan?

MD: Bildiğim kadarıyla hayır.

HŞ: Bin tane oyuncu sayarım, gelirken de giderken de para ödediğimiz. Kim hesabını sordu? Ben Galatasaray’dan ayrıldığım sene 26 futbolcu transfer edildi.

SB: Hakan 26 futbolcu etmez mi!

MD: Galatasaray’ın en kötü dönemiydi.

HŞ: Öyle ama kim sorguladı bu paraların hesabını? Herkesin birbirine açığı var.

SY: Herkes kendi dümenine oturmuş gidiyor. Bu işten ekmek yiyenler, para kazananlar. Herkes herşeyi biliyor, ama kimse konuşmuyor. Sorulduğu zaman da “Aaaa! Hayatta olmaz böyle bir şey” diyorlar.

1 liralık adamı 8’e sat, yalıda yaşa!
HŞ: Menacerspor’un etkisi çok Türk Futbolu üzerinde. Bu 2-3 kişi tarafından daha söylendi. Bugün yetkisi olan da var, olmayan da. Yalılarda oturanlar menacerler de var.

MD: Yalılar mı?

HŞ:
Yalılar tabii. Ben bir çok menacer tanıyorum çok büyük paralar kazanıp yalılar da oturan.

MD: Ben tanımıyorum.

HŞ: Ben bir ara söylerim o menacerleri. İçlerinde ‘yönetici kasaları’ olanlar bile var.

MD: Sergen, senin menacerin kimdi futbolculuk döneminde?

SY: Yoktu.

MD: Hakan senin menacerin?

HŞ: Benim de yoktu.

ZB: Galatasaray’dayken vardı sanki?

HŞ: Hayır hayır, yoktu.

SY: Bizim dönemimizde ‘menacerlik sistemi’ bu kadar oturmamıştı. Aslına bakılırsa oyuncular için önemli bir sistem. Biz, boş mukaveleye imza atardık.

HŞ: Ama bu sistemde de bedava oyuncular için 8 milyon Euro ödeniyor!
SY: Tabi canım, o ayrı konu.

Bedava adamı parayla alıyoruz
HŞ: Dikkat edin, bizdeki transferler hep yurt dışında biter! Giderler bitirirler, burada seyirciyle buluştururlar. Oysa ki adam bedavadır, ama... Geçenlerde Milliyet gazetesinde çıktı ya. Elano’nun Brezilya’daki açıklamaları böyle. Açık bakın Milliyet’e. Bu ülkede bazı şeylerin üzerini örteceksek, o zaman kalite bekleyemeyiz.

MD: Peki nasıl düzelir?

HŞ: Çok yakında düzeleceğini zannetmiyorum. Rantlar artar ve işte bu tipler kazanır. Takımlar hep zarar görür, borçlar büyük ve hatta Milli Takım bile bir yere gidemez. Bunları görüp ses çıkartmıyorsa kimse; o zaman kimse Milli Takım hocalığı için ‘onu gönderelim bunu getirelim’ yorumu da yapmasın.

SY: Şimdi antrenörlüğe gelelim. Bizim planlarımızda da antrenörlük var. Hakan’ın da benim de. Ama şunu soruyorum, nasıl yapacağız? Çünkü bugün yöneticiler, başkanlar gidip de futbolcu alıyor yurt dışından.

HŞ: Bülent Korkmaz’a da böyle yaptılar. Mecbur kaldın, çalıştıracaksın. Adamı yediler, bitirdiler.

SY: Teknik direktörlerin de duruşunun biraz sağlam olması lazım. Ben bu şartlarda yapmam hocalık.

HŞ: Sağlam dursalar da fark etmezki!

Rezil olacağıma hoca olmam!
MD: Sergen sen sağlam duracaksın madem, bu şartlarda Türkiye’de teknik direktör olamayacaksın!

SY: Benim için fark etmez. Yapıp rezil olmaktansa yapmamak en iyisi. Bugün transferler nasıl yapılıyor? Menacerler aracılığıyla. Hatta çoğu başkanlar da giriyorlar işin içine. Bu işte öyle bir pasta var ki. Herkes ‘ben ne yerim’ havasında.

HŞ: Pasta hem madden var maneven var. Dışarı çıkın bakın. Yöneticileri düşünün; mesela sanayici, devlet kapılarına kadar istediği yere girebiliyor. Kendi şirketlerini batırıyorlar ama! Türkiye’nin en prestijli yerlerine girerken; Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor etiketlerini kullanıyorlar. Sonra 1 milyon Euro’luk adamı 8 milyon Euro’ya alıyorsun. Para vermeyi çok seven bir toplumuz.

MD: Neden, 1 yerine 8 veriyorlar?

HŞ: Nedenini herkes biliyor! Allahınızı severseniz; biz Dünya 3.’sü, Avrupa 3.’sü olmuş bir ülkeyiz. Bu ülkeye, Katar gibi bakan oyuncuları getirmemeliyiz. Yönetici zihniyetinin değiştiği an, Türk Futbolu bir yere gelebilir. Yönetmek sadece idare etmek değildir! Plansız iş yapmayalım artık.

AZİZ BAŞKAN’ın olduğu yerde Aykut ne yapar?
ZB: Fenerbahçe ve Trabzonspor yeni bir sisteme geçtiler. Sportif direktör olarak, Aykut Kocaman ve Ünal Karaman’ı göreve getirdiler.

HŞ: Faydaları olur, ama etkileri olmaz.

SY: Aziz Yıldırım’ın olduğu yerde, Aykut Kocaman’ın hiçbir etkisi olmaz. Çünkü Aziz Başkan, ‘diktatörlük sistemi’ ile yönetiyor kulübü. Bütün ülke biliyor zaten bunu. Aykut’u göstermelik getirdiler. Aykut benim çok sevdiğim kaliteli bir insan, ama orada ne etkisi var, bana söyleyin? Bir de büyük dedikodu var; “Aykut Kocaman’ın getirdiği yabancıları, Daum oynatmıyor” diye. Aykut beğendi diye oynatmıyormuş Daum.

DAUM ile DENİZLİ değişse ne olurdu?
ZB: Mevcut kadrolar itibariyle Daum’u Beşiktaş’a, Denizli’yi Fenerbahçe’ye koysaydınız, puan cetveli değişir miydi?

HŞ: Hiç bir şey değişmezdi bence.

SY: Büyük takımların başında kim olursa olsun, zaten onlar hep zirvede. Antrenörün takıma ne verdiğine bakacaksın.

HŞ: Alırsın alttan bir oyuncu, çıkartırsın A takıma oynatır ve katkı sağlarsın. Antrenörlük bu değil midir? Üçü de bir şey veremedi takımlarına. Çünkü zaten üçü şu an oldukları yerde olurdu! En kötü halleriyle 4., 5. bitirdi geçen yıl Fener ile Galatasaray. 100 milyon dolarlık takım kuranlar, buna rağmen suçlanmıyor. Biz de burada diyoruz ki, Türk Futbolu nereye gidiyor!

Neredesin NOBRE, Neredesin DEİVİD
ZB: Nobre de süperdi, Deivid de. İstanbul mu yıprattı onları, bize mi benzediler!

HŞ: Brezilyalılar sürekli bir aradalar, sürekli eğleniyorlar. Helal hoş olsun, gez toz eğlen, yılda 2 milyon Euro da kazan. Fakat işini yap. Nobre; Fenerbahçe’ye ilk geldiğinde ne kadar koşuyor, mücadele ediyordu. Şimdi ne yapıyor? En acı olanı da şu; Hangi yönetici Nobre’ye bu durumu soruyor? Mesela Deivid. Yaptığı son sözleşme öncesindeki 5 maça bakın. Harika işler yaptı, gol attı attırdı, sonra da kontratı imzaladı. Peki nerede 2 yıldır? Ortada yok. Şimdi bütün gazeteler yazıyor: “Olympiakos, Deivid’i istiyor...” Yöneticiler de ‘aman kaçmasın’ diye düşünüyordur. Gitse, 300 bin Euro alamayacak.

UEFA kursunda REZALET dedim
HŞ: UEFA kursuna gittim. Adam anlatıyor, ben içimden, “Rezalet bu. Biz bunları oyuncularımıza nasıl söyleriz” diyorum. Adama, “Biz Türkiye’de bunları söylersek, tefe koyarlar” dedim. O gün anladım ki, Türkiye’de eğitmen eksik. Biz oyunculara nasıl, nerede duracak, söylemiyoruz. Hiçbir oyuncu yüzde 100’le her maç oynayamaz. Fakat duruşu, pozisyon alışınla performans düşüklüğünün önüne geçebilir. Benim için hep şu söylenir: “Çok pres yapardı.” Evet, beni at gibi koştururlardı! Fakat arkanda Okan, Emre, Hasan varsa yaparsın bunu. İşte o takım Hagi’yi idare etti. Alex’i idare edeceksen, Carlos ve Santos olmayacak.

KEİTA’ya biraz da geri gel diyemezler
SY: Herkes baksın abi Arsenal’e. Kaç yaşında oradaki oyuncular ve kariyerleri ne?

HŞ: Sergen, Keita’ya söyle bakalım: “Kardeşim, iyisin hoşsun ama geri de gel. Rakibi takip et...” Diyemezler ki! Plansızlıktan bahsettiğim bu. Bunları söyleyip kabul ettirebileceğin oyuncular alacaksın. Fransız, İtalyan, Alman gibi... Adriano nerede şimdi? Neden gitti geriye? Bu oyuncular kendi milli takımlarında o düzeye çıkabilirler, ama burada bizim istediklerimizi veremezler. Fakat biz onların beklediklerini veririz! Yapamadıklarında da ‘aaaa olmadı’ deriz.

Haydi LUGANOcuğum yolun açık olsun!
HŞ: Bakın, Lugano gitti, Avrupa’da uzun süre takım aradı ve bulamadı. Sonra geldi, yine Fenerbahçe’yle anlaştı ve bana göre yine çok büyük paralar verildi. Fenerbahçe Kulübü de demedi: “Haydi kardeşim, haydi güle güle...” İsterse Maradona olsun, diyeceksin. Ama demiyorlar işte.

4
Haberin Devamı