‘’Tebrikler Burak Yılmaz!‘’
Görüldü ki futbol fazlası ile eksantrik oyun! Zira; Süper Kupa mücadelesinde Fenerbahçe’yi, ligin ilk haftasında da göze hoş gelen futbolu ile Kasımpaşa’yı yenen, bu nedenle de yanlısının-yansızının beğenisini kazanan Galatasaray, ‘Sorunlu Beşiktaş’ karşısında çaresiz kalıverdi, yardımına ise hakem koşuverdi! Beşiktaş iyi mi oynadı? Elbette ki hayır, ne var ki çok iyi mücadele etti ve rakibine oranla bireysel yetenekleri sınırlı kadrosu ile yılmadan çabaladı. Derbi mücadelesini başlatan düdük çalmadan favori doğal olarak Galatasaray’dı. Ancak İnönü’nün büyüleyici atmosferi Beşiktaş’ı kusursuz motive etti. Melo’nun kalesine gönderdiği top, sonrasında Elmander’in eşitlik golü heyecan katsayısını yükseltti. Kısa geçmişte gözden çıkarılan Holosko’nun beceresi ile gelen gol Beşiktaş’ı bir kez daha öne geçirirken Siyah-Beyazlılar’ın coşkusu sadece bir dakika sürdü Umut durumu eşitledi. Holosko takımını bir kez daha öne geçirince de Siyah- Beyazlı formayı giyen futbolcular aynı yanılgıya düşmemek için çırpındılar. Sakatlanan Mustafa Pektemek’in yerini alan Batuhan beklenenden uzak olsa da özgüven pekiştirdi. Hakem Bülent Yıldırım, oyuna sonradan dahil olan Burak Yılmaz’ın ceza alanına girerken kendini yere bırakmasını ‘penaltı’ olarak değerlendirdi ve kazanılan atışı Selçuk gole çevirip skoru bir kez daha eşitledi. Beşiktaş 3 defa öne geçtiği karşılaşmada 2 kez kendi, bir kez de hakem hatası ile eşitliğe razı oldu zorunluluktan! Futbol böylesine ilginç oyun ancak emek de kutsal! Bülent Yıldırım’ın kararını ‘normal’ şeklinde değerlendiremediğim için üzgünüm, emeği çalınan Beşiktaşlı futbolcular gibi! Gecenin utancı kendini ustaca yere atıp hakemi yanıltan Burak Yılmaz’a ait... Tebrikler Burak Yılmaz sana da bu yakışırdı!
‘’Evde kalan kız: Quaresma!‘’
Çocukluk, sonrasında mesai arkadaşım, eski apartman komşum İsmet Berkan’ın Beşiktaş Kulübü’ndeki görevinden istifanın nedenini bilmiyorum, merak edip sormadım da... Ancak tahmin etmek hiç de güç değil! Nedense ‘bir süredir’ Beşiktaş’a karşı duyduğum ilgiyi yitirdim. Pazar günkü derbi sonucu üzerine ahkam bile kesmek gelmiyor içimden. Oysa gençlere yönelik politikayı benimseyip, geride kalan sezon; ‘maçlara gençlerle çıkın’ önerisini de sunmuştum. Ne var ki gelinen nokta, farklılık içermeye başladı. Özel yaşamı ile ön plana çıkan başkan, ekrandaki her spor programına telefonla bağlanıp birbirinden tutarsız açıklamalar yapan yönetici topluluğu, söylemlerine anlam yüklemekte zorlandığım asbaşkan... Beşiktaş zoru başarıp sahadaki kaotik ortamı aşsa bu kez gündemdeki yerini ‘yönetim kargaşası’ ile alacak hiç kuşkusuz.
Yönetici olarak tanımlanan ve kulübün tutarsız ‘politikasını belirleyen ekip’ işin içinden çıkamadığı anlarda, topu direkt Samet Aybaba’ya atıyor, deneyimli teknik adam da sesini ya şimdilik çıkarmıyor ya da çıkartamıyor! Dışarıdan görünen; ‘Samet-yönetim el ele tribünlere...’ Bir yanda ‘Bırakın gideyim’ diyen ve inandırıcılıktan uzak sakatlığının ardına sığınan Hugo Almeida, diğer yanda; ‘Ölsem ücretimde beş kuruş indirim yapmam’ açıklamasını menajeri aracılığı ile sunan Ricardo Quaresma, diğer yanda sahada ‘cılız’ kalan Beşiktaş...
Bu işin içinden kim çıkacak? Belleğindeki sorunu aşamayan, aşması da zor gözüken Quaresma’yı Galatasaray’a karşı sahaya sürmemek mantıklı mı? Artık kabul etmek gerek; Querasma, Beşiktaş’ın evde kalan kızıdır! Üzülmek neye yarar, isteyeni yok, ufukta imza gözükmüyor. Genelde Anadolu’da bu gerçeği kabullenen aileler evlatlarına sahip çıkar ve evin işlerini de ‘eş adayı’ bulamakta güçlük çeken kızlarının üzerine yıkarlar! Evde kalan kızlar da konuklar geldiğinde tüm maharetlerini sunarlar... Galiba bu olanağı Quaresma’ya da sunmak gerekli, olur ya belki kısmeti çıkar!
‘’Sevgili Samet‘’
Ne var ki, hatalarınızı da yüzünüze söyleme hakkına sahip olduğumu sanıyorum, eski arkadaşınız olarak! Ütopyan gerçekleşti, artık Beşiktaş’ın teknik direktörüsün ancak işine hata ile başlıyorsun.
Hugo Almeida geride kalan sezon ne yapmış ki sen onu Beşiktaş’ın gol umudu, son adam olarak sahaya sürüyorsun? Siyah-Beyazlı ekipten gitmek için debelenen ve her yolu deneyen kafası karışık Manuel Fernandes’e bel bağlıyorsun? Sen ki, futbolcu psikolojisini gayet iyi bilen deneyimli ağabeysin bu yanılgıya nasıl düşüyorsun, alternatifin mi yok? Almeida’ya forma verdiğin sürece takımın geri kalanı sana asla güvenmez bilesin! Bu takımda ‘Portekiz Hegemonya’sı sona erdi ancak inat edersen ne yazık ki, beşinci haftada seni eleştirme şansını yitiririz, tabii ki Beşiktaş teknik direktörü olarak! Almeida’nın Cihan’ın sayısına kafa vuruşu ile yanıt verip skoru eşitlemesi öngörümü kesinlikle değiştirmez. ‘Haylaz’ Batuhan çok daha iyisini yapardı emin ol! Beni sinirlendiren sanıyorum Portekizli iki oyuncudan çok, ‘geleceğin yıldızı’ dediğimiz Necip Uysal’ın giderek sıradanlaşan futbolu ve de istemi oldu. Beşiktaş’ın şimdilik oturmuş oyun düzeni yok. Gol gelecek ise bireysel becerilerden gelecek! Kanatlar suskun bu nedenle orta yok. Orta alan üretkenlikten uzak bunun için organize atak yok. Forvette Almeida tek başına bu nedenle de gol yok. Sevgili Samet, dikkate almanı istediğim; bundan böyle Portekizli futbolcuların ruh hallerini bilinçli irdelemen! Benden çok daha iyi bilirsin; seni pek fazla sevmeyen Beşiktaş yandaşı bir puana sevinmez!
‘’Kazım Kanat ve Samet Aybaba...‘’
Ütopyalaşan istemi gecikmeli de olsa gerçekleşti. Samet Aybaba, Beşiktaş’ta teknik patronluk görevini üstlendi, üzücü olan kısmı ise Kazım Kanat’ın buna tanıklık edememesi oluverdi. Samet Aybaba’nın göreve gelişindeki sancılı süreç Beşiktaş’ın taze yönetimine eleştiri oklarının yönelmesine neden oldu ki, doğrusu çoğu da yerindeydi. Görünen o ki, Beşiktaş yönetimindeki ‘Aybaba yandaşları’ ile karşıtları, önümüzdeki süreçte sıkça karşı karşıya gelecek! Samet Aybaba’nın Beşiktaş’ın başına geçmesini saplantı haline getiren, bunu da saklamadan, gizlemeden uluorta dillendiren Kazım Kanat ile ‘tutucu’ Beşiktaşlı fanatikler arasındaki gerginliğin benzerinin yönetimin içinde yaşanması kaçınılmaz gibi gözükmekte. Beşiktaş’ın taze yönetiminden beklentim, ‘Samet Aybaba maddi sorunlar nedeni ile göreve getirildi’ haberleri üzerine, bir açıklama yapmasıydı! Ve, “Beşiktaş kulübü istediği teknik direktörü transfer eder, biz Beşiktaşlı Samet Aybaba’da karar kıldık. Hocamıza sonuna kadar güveniyoruz” bildirisini (inandırıcı olmasa da) yayınlamasıydı! Kanımca, benzeş açıklama Beşiktaş yandaşının yaşadığı ‘ikileme’ bir nebze yardımcı olurdu! Samet Aybaba için tribünlerin tepkisi hepimiz için şimdilik muamma! Bir yanda Aybaba’yı sevmeyenler, bir yanda ‘kötünün iyisi’ diyenler, diğer yanda da destek verenler. Yönetim kurulunun tam anlamı ile kanıksamadığı teknik direktörü tribünler nasıl sahiplenecek açıkçası bende fazlası ile merak etmekteyim! Kazım Kanat huzur içinde yatsın, Samet Aybaba artık Beşiktaş’ın teknik direktörü... Ne var ki, Beşiktaş’taki huzursuzların sayısı yabana atılmayacak kadar fazla!
‘’Fikret Orman'ın hatası!‘’
Borç batağındaki Beşiktaş’ı ‘küçülme’ politikası ile düzlüğe çıkarma istemleri akılcı ve saygı duyulur nitelikte. Ne yazık ki, bununla birlikte yadırgadığım yaptırımlara ve de söylemlere tanıklık ediyorum. Deneyimli kaleci Rüştü Reçber’i beğenirsiniz, beğenmezsiniz ancak profesyonelliğini eleştiremezsiniz. Siyah-Beyazlı kulüp, ecnebi futbolcularının transfer taksitlerini aksatmadan öderken, Rüştü ve diğer Türk futbolcular aylarca ‘tek kuruş’ almadan çabalayıp, durdular. Fikret Orman’ın Rüştü ile ilgili açıklaması ise düşündürücü!
“Ben 39 yaşında bir oyuncuyu takımda görmek istemiyorum. Rüştü’nün Beşiktaş’ta devam etmesi doğru değil. ”Rüştü Reçber kalkar, “Ben bankada gerekli yatırımı olmayan sadece ‘renk aşkı’ diyerek kulüp başkanı olanların futbola, futbolculara zarar verdiğini düşünüyorum” açıklamasını yapar ise Fikret Orman’ın yanıtı ne olacak? Bir diğer rahatsızlığım da, başkan Fikret Orman’ın “Fernandes’i satmayacağım ” şeklindeki son derece ‘itici’ açıklaması oldu. Sanırsınız Fikret Orman, bir galerinin sahibi ‘Hacı Ağa.’ Portekizli futbolcu da parlatılarak galerinin önüne konmuş otomobil! Öncelikle Fikret Orman fazlaca büyük bir camiayı temsil ettiğini, tek başına hareket etmemesi gerektiğini, bunu da söylemlerinde belirtmeyi öğrenmeli. “Yönetim kurulu olarak Fernandes’i satmama kararı aldık” cümlesini kurmuş olsaydı bende anımsatmayı yapmak zorunda kalmazdım, doğal olarak! Elbette biliyorum sadece menacer borcunun 26 milyon Euro olduğunu, üstüne üstlük ödenmiş gibi gösterildiğini de!
Kuşkunuz olmasın işinizin ‘zor ötesi’ olduğunun bilincindeyim. Ancak, Beşiktaş halkın takımı ve sizde halktan bir elemansınız. Emin olunuz, ‘ben’ yerine ‘biz’ doğrusu olacaktır!
‘’Havutçu kendi ipini çekti!‘’
Neyse ki dün gece İsmail Köybaşı sayesinde sorunun köküne inmeyi başardım. Beşiktaş’ın mevcut kadrosu ile başarıya ulaşma olasılığı yok. Beşiktaş’ın oyun sistemi eşittir İsmail Köybaşı! Önce Olcan, sonra Halil ayaklarına aldıkları her topta İsmail’i sorunsuz aşmaya başardı. Elbette olur, futboldur...
İsmail ileri çıktığında ise birkaç kez orta yapmayı başardı. Ne var ki kafasını kaldırsa dahi ayağındaki topun nereye gideceğini hesaplamadan vurup, durdu. Futbol, fizik ve kondisyona dayalı bir oyun olsa da üretken, hızlı düşünme yetisine sahip ‘beyin’ istiyor! Bir diğer odaklandığım da sol sonra da sağ kanadın işlemesi oldu. Holosko, Quaresma ile yer değiştirene kadar fazlaca varlık gösteremese de Simao’dan kat be kat iyiydi. Kaldı ki, sağ kanada geçtiğinde golü atan isim oldu. Koca sezon geride kaldı, teknik kadro sonunda Simao’nun Beşiktaş’ın ‘prangası’ olduğunu kavradı, ancak Porekizli yine de sahada yer aldı! Burak’tan yoksun sahada eksik Trabzonspor’un bitime az kala Olcan ile eşitliği sağlaması, doğal olarak şaşırttı. Bir önceki maçı iyi analiz edip yerinde değişimler yapan Tayfur Havutçu, bu kez Simao’yu sahaya sürüp takımın dengesini bozdu ve kendi ipini çekiverdi! Kuşku yok ki Beşiktaş’ın mevcut kadrosu, teknik adamları, eski ve de yeni yöneticileri tarihe geçecek! Kimse başaramazdı harcanan astronomik rakamlara, yapılan bunca transfere karşın, ligi dördüncü sırada bitirmeyi. Sahada 9 kişi kalan rakibini yenemeyen takım için fazla bile yazdık! Sezon sona erdi Beşiktaşlılar rahat nefes alsın!
‘’Düşman başına Simao!‘’
Beşiktaş kimselerden çekmedi Portekizli futbolculardan çektiğini! Hele bir tanesi var ki, tek kelime ile ‘düşman başına!’ Futbolcu ‘kötü gününde’ olabilir, uyum sürecini aşmakta zorlanabilir, profesyonel sözleşmesine karşın sorunlarını sahaya yansıtabilir, bunların tümü de anlayışla karşılanabilir. Ne var ki Simao Sabrosa, Beşiktaş’a geldiği günden bu yana ‘tek maç’ dahi oynamadı, oynuyormuş gibi yaptı. Dün gece sahada kaldığı 45 dakika boyunca sol kanattan bir kez topu önüne alıp süremedi, orta yapamadı. Top ayağına geldiğinde ya rakibine kaptırdı ya da kendini yere bıraktı. Simao’nun yerini alan Holosko ise Beşiktaş’ı canlandırırken, Portekizli oyuncunun takımını tökezlettiğini herkese algılattırdı. Cenk’in hatalı çıkışını iyi değerlendiren Melo’nun golünü, Almeida’nın kalesine gönderdiği vuruşu... Holosko’nun kafa sayısını, Ujfalusi’nin dokunuşu ile ağlarla buluşan top geçip, direkt hakem Bülent Yıldırım’a geliverdim. Hakemleri yermek kolay ki yersiz eleştirilere karşıyım. Ancak dün gece Yıldırım’ı anlamakta güçlük çektiğimi itiraf etmeliyim. Beşiktaşlı oyunculara gösterdiği kart sayısını acaba kendisi anımsıyor mu? Vardır mutlak bunun da bir nedeni! Tayfur Havutçu’nun oyuna erken ve yerinde müdahalesi doğal olarak fazlaca işe yaradı. Fenerbahçe yengisi ile yitirdikleri özgüvenleriyle buluşan Beşiktaşlı futbolcular iki farklı skordan eşitliği yakalarken genç kaleci Cenk, skor tabelasını belirleyen isim olarak ön plana çıktı. Sezon sona erdi Beşiktaş oynamaya başladı! Galatasaray ise bizlere unutulmayacak bir derbi izleme olanağını sundu. Her iki takıma da teşekkür etmeliyiz, hakem hariç!
‘’Beşiktaş farkı kaçırdı‘’
Fenerbahçe, karşılaşmanın başında Mehmet Topuz’un sağ kanattan yaptığı ortada Alex sonra da Semih ile öne geçmeyi öylesine hovardaca harcadı ki, sanırsınız pozisyonun şablon art arda gelecek. Gökhan Gönül sadece iki dakika sonra tekrarladı da gerçekten! Ancak ileri uç elemanları bundan da yararlanamadı. Beşiktaş ise bu dakikalarda ne kanatları kullanabildi, ne de ‘organize’ diyebileceğimiz ataklar gerçekleştirdi. Bunun yanında top kayıpları da rekor seviyeye ulaştı. Ayakta durmakta güçlük çeken Quaresma ilk yarının son dakikasında kafasını kaldırdı ve topu Almeida’ya çıkardı, Beşiktaş da golü buldu. İkinci bölümde ise oyun farklılık içerdi. Mutlak puana gereksinim duyan Fenerbahçe, oyunu kontrolü altına almaya, rakibine pres yapmaya çalışırken sayısız kontra atak yedi. Topa daha çok sahip olan Fenerbahçe, gole yakın ekip ise Beşiktaş olup çıktı.
Öyle ki, Almeida ile Veli ayaklarına gelen fırsatı değerlendirebilmiş olsalardı Beşiktaş oldukça farklı skorun sahibi olurdu. Tayfur Havutçu bu kez ‘uyumadı!’
Yetersiz kalan Almeida’yı dışarı alıp sürati nedeni ile Holosko’yu sahaya sürdü. Bir kalede Volkan diğerinde Cenk skor tabelasına etki eden isimler oldu. Her iki takımdaki etkisizlerin isimlerini yazmaya ise yer yok! Karşılaşmanın ilk bölümünde vasatı dahi bulamayan futbolu ile yandaşını kızdıran Beşiktaşlı futbolcuların, Fenerbahçe’yi farklı yenme olasılığını ayakların tersi ile itmesi gecenin sürpriziydi tartışmasız. Bir de Quaresma ‘kendisine’ oynamasaydı acep neler olurdu?