‘’Egemen'in emeğine saygı...‘’
Tayfur Havutçu’nun hatası, yengi değil de eşitlik üzerine kurguladığı oyun sistemi oldu.
Aykut Kocaman ise Alex’ten yoksun derbide oyuna çift golcü ile başlamayarak Fenerbahçe’nin yengisini zora soktu. Tartışmasız Volkan gecenin yıldızıydı, elbette ki yaptığı kurtarışlar nedeni ile değil!.. Beşiktaş için söyleyecek söz, yazacak cümle bulmak fazlaca zor. Egemen diğerlerine örnek oldu, savunmadaki açıkları ustalıkla kapadı, yetmezmiş gibi Siyah-Beyazlı ekibin unuttuğu gölü atıverdi. Ancak Beşiktaş’ın coşkusu sadece üç dakika sürdü, Stoch’un eşitliği getiren usta vuruşu nedeni ile... Görüldü ki, Beşiktaş’ın mevcut kadrosu ile kalan maçlarda sahadan yengiyle ayrılma olasılığı yok.Gecenin sürprizi ise Beşiktaş’ın en iyisi Egemen’den geldi, kendi kalesine attığı golle! Altını çizmeli, üretkenler hata yapar, dolananlar bu şansa sahip değildirler! Kaldı ki Egemen o tapu pas geçseydi de pozisyonun sonucu değişmeyecek gibiydi. Beşiktaş’ı bu durumdan çıkarmak nasıl mümkün olacak?
Boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor! Beşiktaş önüne gelene yenilmeye devam ediyor. İyi oynayan Fenerbahçe’ye yenilse yandaş grubu tepki göstermez de, böylesine kötü oynayan Fenerbahçe’ye boyun eğmeleri sınırları zorluyor! ‘Yönetim istifa’ desen adamlar yeni geldiler en az iki yılları var, gösterdiği kartların sayısını unutan hakemi yersen, adama, ‘sen ne oynadın ki’ diye sorarlar. Gerçekten Beşiktaş ne oynuyor, ya da oynuyor mu?
‘’Quaresma'yı satın!‘’
Siyah-Beyazlı ekibin rakipleri karşısında kazanma olasılığı hızla zayıflıyor, eşitlik artık başarı!
Kaleci Tolga’nın hatalı çıkardığı topu Quaresma gole çevirseydi, Fernandes’in direkten dönen topu içeri girseydi de değişen çok şey olmayacaktı! Trabzonsporlu oyuncuların hatası, Volkan’ın İsmail Köybaşı’yı her pozisyonda ‘saf dışı’ bıraktığı dakikalarda golü bulamaması oldu. Volkan öylesine ortalar
yaptı ki ‘adrese teslim’ enleminde, Trabzonsporlu ileri uç elemanları sadece bakmakla yetindiler.
Elbette sadece bakan onlar olmadı... Quaresma tribünlere baktı, saçlarına jöle sürdü! Diğerleri için de maçlar artık ağır gelmeye başladı! Artık Beşiktaş’ı anlamak olası değil! İstemlerini yitirmiş oyuncu topluluğu, söz birliği etmişçesine ‘kazanmak’ adına olumlu gelişme göstermediği gibi eriyip, tükeniyor. Beşiktaş’ı gelen de, giden de rahatlıkla yeniyor. Tayfur Havutçu hiçbir şey yapamıyor, Carlos Carvalhal’in ne suçu vardı? Önerim,
hedefini yitiren ve hedefsiz kalan Beşiktaş’ın kalan maçlara genç oyuncular ile çıkması. Ancak bundan önce yapılması gereken Quaresma’nın ivedi olarak satışa sunulması. Elbette sırada çok daha fazla oyuncu var ancak onun bir ayrıcalığı var! En fazla ‘parayı’ kazanması, buna karşın sahada hiç bir şey yapmaması, diğerlerinin de sinirlerini fazlası ile geriyor ve bu nedenle de Beşiktaş sezon başından bu yana takım olamıyor! Sezon bitse de rahat etsek!
‘’Figüran Beşiktaş!‘’
“Felipe Melo ‘ofsayt’ pozisyonunda mıydı, golü öncesi?” Tartışmak yersiz, yanıtı oldukça net, ancak elden ne gelir? Karşılaşmanın orta hakemi Hüseyin Göçek santra noktasını gösteriverdi bir kere, geriye dönüş söz konusu olamaz... Abesle iştigal yerine sezon başından bu yana ‘takım olmayı’ başaramayan Beşiktaş’ın durumunu mercek altına almak, daha yerinde olur. Ekiplerin başarıları, ya yıldız elemanların bireysel yetileri ya da takım oyunu ile bağıntılıdır. Beşiktaş’ta ikisi de mevzubahis değil ne yazık ki.
Tayfur Havutçu, sahada kaldığı süre içinde ‘saklanan’ Holosko’nun yerinde Quaresma’yı oynatsa, sol kanatta da Edu görev yapsa değişen fazla şey olmazdı. Zira, Beşiktaş ‘takım’ olmaktan fazlası ile uzakta. Yardımlaşma salt ‘İstanbul geceleri’nde söz konusu! ‘Bireysel yeti’ dediğimizde de iki isim ön plana çıkıveriyor. Birisi tanımlama ile bütünleşen Fernandes, diğeri ayakları yere basmayan, sorunlu oyuncu Quaresma... Fernandes ayaklarından geleni yaparken, Quaresma sadece canı isterse oynuyor ve oynatıyor! Genç Aydın’ın golü ‘ofsayt’ tartışmasının üzerine ‘sünger’ çekiverdi. Galatasaray oturmuş kadro ve oyun sistemi ile çok da zorlanmadan galibiyetin sahibi oluverdi. Beşiktaş artık dörtlü finalin figüranı! Sezon boyunca debelenen Siyah-Beyazlı ekibin kısa periyotta canlanması, zaten mümkün olamazdı. ‘Sürpriz yengi’ üzerine kurgulanan ‘pembe hayaller’ de sona erince, sinirler gerildi! Kendine hakim olamayan Beşiktaş yandaşlarının sahaya dalması, Hilbert’in ikinci kartla oyun dışında kalması, tribünlerden atılan yabancı maddeler ve yükselen küfürler tuz biber ekiverdi, geceye de yenilgiye de. Beşiktaş ve yandaşı bu mudur?
Ligin başarılı, tribünlerin ‘en centilmen’ yandaşına sahip Beşiktaş’ı tanınmaz hale geliverdi. Gidene de, gelene de yazıklar olsun!
‘’Ertuğrul'a yıldızlı pekiyi!‘’
Bu kadar çok golün kaçtığı 90 dakikaya uzun yıllardır tanıklık etmemiştim. Her iki ekip de zorunlu olarak ‘açık futbol’ tercihi yapınca, topu alan yürüdü! Bireysel beceriler ve de becerisizlikler çok rahat gözlemlendi. Murat Yıldırım’ın şutuna geçit veren genç kaleci Cenk, sonrasında öyle iki top çıkardı ki, skoru belirleyen isim oldu. ‘Sahanın en iyisi’ tartışılır ancak ilk bölümde Veli Kavlak’ın şutunu ayağı ile çelip karşılaşmanın kaderini değiştiren Samsunspor kalecisi Ertuğrul ön plana çıkıverdi. Veli Kavlak, Beşiktaş’ın Uğur Boral ile golün sahibi Murat Yıldırım da Samsunspor’un iyileriydi. ‘Kötüler’ saymakla bitmez ancak karşılaşmayı izlerken kahkahalara boğulduğum anı es geçmemem gerekli! Sakatlanan Quaresma’nın aksayarak ‘beni çıkarın’ işareti yaptığı anda önünde bulduğu topa vururken aniden kendine gelmesine, uzun süre güldüm. Beşiktaş yeniden yapılanmak zorunda. Hem kurumsal, hem sportif olarak tabii ki. Beşiktaş salt futbol takımından oluşmuyor.
Gündüz gözü ile Beşiktaşlı futbolcuları izlerken nedense aklıma Orhan Veli Kanık’ın dizeleri geliverdi! Siyah-Beyazlı formayı giyen oyuncular, söz birliği etmişçesine sahada Orhan Veli’nin dizelerini mırıldandılar sanki!
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum; yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
‘’'Hamal' Fernandes!‘’
Beklentim, erken gol sonrası Belediye’nin oyuna ağırlığını koyması ve ilk bölümü iki farkla önde kapamasaydı. Beşiktaş kanıksattırdığı ‘saç-baş yoldurtan’ futbolu ile takım olarak vasatı dahi bulamazken, Fernandes’in bireysel yetisi bir kez daha ön plana çıkıverdi. Fernandes yoktan var ettiği pozisyonda eşitliği sağladı, ikinci bölümün başında da Simao’ya verdiği pasla Mustafa’ya Beşiktaş’ı öne geçirten golü kaydettiren isim oluverdi.
Tartışmak yersiz dün gece Fernandes olmasaydı Beşiktaş’ın hali tek kelime ile ‘harap’ oluverirdi. Beşiktaş savunması için de parantez açmalı. Egemen yerinde oynamayınca rakip takımların her gelişi tehlike yaratıyor, İbrahim Toraman da sıkça aksıyor. Bu nasıl oyun taktiği anlamak olası değil! Orta alanla, gerideki elemanlarından oluşan savunma bloğunu ortadan oynayarak aşmak mümkün mü?
Futbolunuzu istediğiniz oyun sistemi ile sergileyin, ortadan sonuca gitmek istediğiniz sürece işiniz şansa kalır, şayet kadronuzda Lionel Messi yoksa! İleri uç elemanlarının minyon fizikleri kanatlardan yapılacak ortalar için elbette dezavantaj Beşiktaş’ta ancak skoru zenginleştirmenin de başka alternatifi yok.
Her iki taraf da o kadar çok gol pozisyonunu hovardaca harcadı ki dün gece, saymakla bitmez. Gecenin sürprizi ise sezon başında transfer edilen Bebe’nin sezonun sonunda forma giymesi oldu. Beşiktaş’ın işi kolay değil, diğerleri dolanırken Fernandes nereye kadar ‘hamallık’ görevini üstlenecek? Mutlak Fernandes’in de ‘yeter’ diyeceği gün gelecek!
‘’Kiraz ve Ayva...‘’
Ferhat Kiraz attı Beşiktaş ‘ayvayı’ yedi ve sonuç ‘sürpriz’ niteliği taşımadı! Beşiktaş’ın Ziraat Türkiye Kupası’na dramatik vedasını futbolcuların istemsizliği ve de gayriciddiliği ile bağdaştırmak olası ancak kanımca teknik direktörün iş bilmezliği, Boluspor’un ekmeğine yağ sürdü! Ev sahibi ekibin oyun mantığı maç başlamadan belliydi ki, zaten başka alternatifleri de yoktu. Kontrataklar için ileride tek adam bırak, orta saha ile savunma top şişirsin ve rakibi oynatmasın. Özellikle ilk bölümde Boluspor taktiğini kusursuz sergileme olanağı buldu. Beşiktaşlı futbolcular oynamak isteseler dahi bunu beceremediler. Bireysel beceri düzeyi yüksek oyuncuların, Bolusporlu meslektaşlarını alt etmelerinin tek yolu, kanatlardan yapılacak ortalarla gol aramaktı. Burada da Beşiktaş’ın karşısına fizik problemi çıkıyordu. Yapılacak olası ortaları minyon fiziği ile Mustafa Pektemek’in yere indirmesi pek olası değildi! Ortadan gelmeleri de mümkün olmadı ve oyun kilitlendi. Beşiktaş, Mustafa’nın direkten iki kez dönen topu sonrası turu zora soktuğunun bilincine de varamadı. Holosko’nun uzatma dakikalarında yararlanamadığı pozisyon da belleklerde kaldı. Boluspor’u kutlamak gerekli; direnci, oyuncularının kazanma istemi nedeni ile. Ya Beşiktaş? Manisaspor maçı sonrası Quaresma’ya ‘düzenbaz’ yakıştırması yaptığımda ‘acaba çok mu haksızlık ettim’ demiştim, kendi kendime. Hayır, hata yapmamışım, katıksız doğruyu yazmışım! Kuşkusuz Carvalhal, çok iyi insan ancak kötü teknik direktör! Beşiktaş’ın artık yitirecek fazla şeyi kalmadı, tek umudu; dörtlü final.
‘’Sahtekar Quaresma!‘’
Radikal değişim bu olsa gerek... Sonunda üzerlerindeki ‘ölü toprağını’ atan Beşiktaşlı futbolcular geri döndüler ve uzun aradan sonra oynamaları gerektiği gibi oynadılar. Öncelik Veli Kavlak’ın. Beşiktaş’a 1 değil, 11 Veli gerekli. Benliğini tümüyle sahaya yansıtan Veli, ilk yarıda tek kelime ile ‘muhteşem’ oynadı. Almeida’nın golü ve sonrasında Beşiktaş öylesine pozisyonlardan yararlanamadı ki, yazmakla bitmez! Ligde ‘can çekişen’ konuk Manisaspor ise Isaac ile iki önemli pozisyonu ‘pas’ geçti. Ve ikinci bölümde adalesinde sorun yaşayan Almeida’nın yerini alan Quaresma klasını konuşturarak art arda iki gol kaydetti ve yengiyi perçinledi. İşte burada da Portekizli futbolcunun ‘sahtekarlığı’ sırıtıverdi. Değil taraflısı, tarafsızı dahi Quaresma’nın üstün yetisinden hiçbir gün şüphe duymadı. Buna karşın ayrıcalıklı Portekizli futbolcu canı istediğinde oynadı, istemediğinde de sahada dolandı durdu. Dün geceki performansını, klası ile harlamasını ise Beşiktaş yandaşı onun forma giydiği her maçta bekledi, durdu. Quaresma’nın adıyla örtüşecek oyunu sergilemesi için kadro dışı mı bırakılması gerekiyordu? Bunun adı düpedüz sahtekarlıktır ve hiçbir şekilde profesyonellikle bağdaşmamaktadır. Beşiktaş yandaşı attığı goller nedeni ile Quaresma’yı yere göğe sığdırmaya dursun, ben yerin dibine sokmaktan yanayım! Elbette takımın oyun sistemine büyük katkı sağlayan Hilbert’in de hakkını vermeli. Tabii ki harika golle skoru belirleyen Fernandes de büyük alkışı hak eden isim oldu. Carvalhal sezon başında Quaresma’yı kadro dışı bıraksaydı belki de Beşiktaş, Avrupa’da yoluna devam ediyor olacaktı.
Ben Quaresma’nın neyini alkışlayayım? Beşiktaş gol atan elaman her zaman bulur ancak futbolcunun adamı olanı, gitse de belleklerde saygı ve sevgi ile anımsanır!
‘’Averel Dalton ve Hugo Almeida...‘’
Gündüz atıştıran ‘mart karı’ habercisiydi ayaz gece ve de ‘Netice ile Hatice’nin! Kimse ‘mucize’ beklentisinde değildi doğal olarak. Buna karşın Beşiktaş oyuna hızlı, bunun yanında baskılı başladı, Arda’nın Adrian’a attırdığı gole kadar da varlığını fazlası ile hissettirdi rakibine. Siyah-Beyazlı formayı giyen oyuncuların nerede ise tümünün hırsı, istemi üst düzeydeydi. İsmail görevini kusursuza yakın yerine getirirken Ekrem bir kez daha aksayan isim olarak ön plana çıktı ve yerini ilk bölüm sonunda Holosko’ya devretti. ‘Madem Beşiktaş iyiydi de bu neden skor tabelasına yansımadı?’ sorusunun yanıtı, dün gece Daltonlar’ın en uzunu Averel ile özdeşleşen Almeida’nın oyununa bakarak aranmalı! Kanatlar ‘mükemmel’ olmasa da uzun aradan sonra en azından çalıştı, akabinde Atletico Madrid ceza alanına ve çizgi önüne bol sayıda orta yapıldı. O ortaları kimi zaman göğsü, kimi zaman da kafası ile yere indiren Almeida’nın beceri yoksunluğu ise bir kez daha belirginleşti. Portekizli futbolcu sanki ileride kendisinden başka eleman varmış edası ise topu her yere indirişi sonrası Joe Dalton’un gelişini bekledi! Hiç kimse Almeida’dan, Lionel Messi düzeyinde oyun beklentisinde değil ancak bu şekilde beceri yoksunluğu da kariyeri ile bağdaşmıyor. Tabii ki Beşiktaş’ın tek sorunu Almeida’nın yeti yoksunluğundan bağlanmamalı. Falcao aradaki farkı ikiye çıkaran golü atarken ‘başka bahara’ avutmacısına artık kanmadı kimsecikler. Salvio’nun skoru belirleyen sayısının ardından sahaya dalan fanatiğe de anımsatmakta yarar var; sorumlu en son genç kaleci Cenk, yanlış yerdesin! Beşiktaş yandaşı biliyor ki, bahar geliyor ancak onlar için sırada sert rüzgarlar, ayaz günler ve geceler var! İşin kötü tarafı artık ne ‘Yeter Demirören’ ne de ‘yönetim istifa’ bağırışlarının muhatabı var!