Arama

Popüler aramalar

Bu kanatlarla Aslan bile uçar!

Abone OlGoogle News

Sarı-Kırmızılılar’ın ‘tek’ etkili kanadı, Arda Turan faktöründen ötürü sol taraftı kuşkusuz, ama bu sezona kadar! Keita’nın takıma katılması ve ‘biraz daha akıllanan’ Sabri Sarıoğlu ile her geçen gün artan uyumu sayesinde Cim Bom, sağdan yapılan bindirmelerle rakiplerinin kabusu haline gelmeye başladı. Tabii bu ‘yeni’ artı, ‘rahatlayan’ sol kanadı da daha etkin kılmaya başladı. Bunda Mustafa Sarp’ın, ‘Sabri-Keita ya da Sabri-Aydın bindirmelerinde’ sağ kanadı başarıyla kapatmasının da büyük payı olduğu tartışılmaz. Sonuçta futbol bir takım/sistem/disiplin oyunu... Ve bu nedenle belki çok iddialı ve erken olacak, ama Caner Erkin, Hakan Balta’yı çok yakında keserse kimse şaşırmasın! Çünkü ‘sadece dizilişteki görsel’ kanat savunucularının bu sistemde 90 dakika hücuma destek vermeleri olmazsa olmaz bir gereklilik. Ve Hakan Balta’nın bu yönü, tüm iyi niyetine ve savunmadaki garantisine karşın, ‘yeterince süratli, ısrarcı ve arsız olmadığı için’ sistemin hücum yönünü beslemekten uzak kalıyor!

Haberin Devamı

Bir şeylerin yolunda gitmesinden rahatsız olan ‘malum kulübün milisleri’ ya da başka bir deyişle ‘tişörtlerinin altından formaları gözükenler’, şimdilerde ‘Nonda ile Baros arasında’ tercih yanlışı olduğundan söz etmeye başladılar, sözüm ona Galatasaray’ın iyiliği adına! Ters çividir bunun adı arkadaşlar! Bir kusur bulamıyorlar, ama yine de karıştırmak zorundalar ya Galatasaray’ı, yazık onlara da, böyle besleniyorlar çünkü! Aslında bunu söyleyenler futboldan bihaber kişiler olsa gülüp geçilebilir. Ancak düpedüz ‘şeytanlık’ yapıyorlar! Çünkü Nonda ile Baros’un tek benzer noktaları var, Galatasaray forması giyen forvet olmaları, o kadar... Baros delici, yıpratıcı, yanıltıcı, yorucu, bir an önce sonuca gidici özellikleri barındırıyor.

Haberin Devamı

Nonda ise sakin, topu tutan, kaptırmayan, arkadan gelen arkadaşlarını bekleyen, yani hücumu daha rölantide düşünen biri, zıt kutuplar yani. Onlar da biliyor bunu bal gibi ‘hangisi ile başlarsan başla, doğrudur/yanlıştır, ama karıştıracaklar ya Galatasaray’ı, tek dertleri bu çünkü, bir kez daha yazık onlara! Baştan bu yana söylüyorum, Galatasaray belki en iyi değil, ama en heyecan vereni, hep de öyle olacak... Bu da hücum futbolu sayesinde... Ve tanık oldum ki, malum takımın ‘gerçek futbolsever’ taraftarları bile, ‘şu maçımız bitse de Galatasaray’ınki başlasa’ diye sabırsızlanıyor televizyon başında! Birilerinin kulağına küpe olur umarım!

Rakiplerimizi tanıyalım
Bir Allah’ın kulu çıkıp desin ki, ‘Panathinaikos’un, Sturm Graz’ın, Dinamo Bükreş’in bu kadar maçını izledim ve Galatasaray’ın UEFA Avrupa Ligi grubu hakkındaki yorumumu da o gözlemlerime dayanarak yaptım!’ Hani her televizyon kanalının her canlı yayınladığı herhangi bir spor yayınında karşımıza çıkan Ömer Üründül var ya, o dahi, bu üç takımın bir maçını bile izlememiştir/izlemez de, eğer bir final yoksa ortada ya da ağabeyimiz ruh hastası değilse! O zaman yorumları Galatasaray’ın rakipleri üzerinden değil, Sarı-Kırmızılı ekibin eksi ve artıları üzerine kurmalıyız ‘öncelikle.’ Gerisini laf kalabalığı, ukalalık ve kişisel pazarlama!

Haberin Devamı

Diyarbakır olayları
Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçında ve sonrasında yaşanan olaylar, bir başına futbol fanatizmi ile açıklanılmaya kalkışıldı. Yanlış. Bu, bir grup tarafından, ‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’ üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilen mesajlardan biriydi. ‘Açılımı’ da sanki, ‘Bugünkü Diyarbakırspor bir TC ürünüdür. O nedenle hizmet getiren bir iş makinesi gibi yakılabilir!”

Emekçilere biraz saygı
Birileri ‘muhabirlik öldü’ dedi ve anında herkes sallamaya başladı meşlektaşlarımıza. Bunu savunanlar ya gazetecilik yapmamıştır ya da o yıllarını çok geride bırakmıştır! Değişen şartlardan belli ki haberleri bile yok bunların! Her kulübün televizyonu, gazetesi, dergisi, internet sitesi var artık. Ve bunların üzerinden para kazanıyorlar. O nedenle habercilik eskisi gibi yapılamaz zaten. Hani geceleri, yöneticilerin kafası ve keyfi iyiyken telefonla bir şeyler alınırdı ağızlarından ya, onlar da en tepedekilerin tekeline girdi! Tesislere girmek yasak, futbolcunun konuşması... Bu şartlara rağmen muhabirler mucize gerçekleştiriyor bence!

İçimizdeki mart kedileri!
‘Dünya vatandaşı’ Bilgin Gökberk’in Türkiye günlerinin sıkıntılı geçtiği anlaşılıyor, hepimiz gibi. Ama Bilgin, gerçek basın emekçilerini ‘5 kuruş kazanamayacak eblehler’ potasında eriterek çizmeyi aştı. Aynı mantıktan yola çıkarsak birileri de der ki kendisine, madem bulunmaz hint kumaşısınız, neden buralarda sürtüyorsunuz. Mart kediliği yapmayın bari!