Bu topa girmek yürek ister!

Haberin Devamı ›
Derdim futbol yorumcularının kazandığı yıllık 700 ya da 500 bin dolarlar, program başına aldıkları 3-5 bin YTL’ler değil elbette... Asgari ücret konusunu da açmayacağım! Ne de olsa ‘alan razı, veren razı’, ‘ağam-paşam sağolsun’, ‘şimdi sıra bizde’ düzeni söz konusu.
O zaman Hakan Şükür’ün 700 bin dolar istemesine niye karşı çıkılıyor! Onun neyi eksik... Etek de giyer icabında, Türkçe’yi de katleder. Üstü örtülü propagandasını da yapar, Galatasaray’ı da karıştırır. Hiçbirini yapamazsa iki fıkra anlatır. Bir de gazetede yazar, radyoda geyik muhabbeti yapar, yürür gider elhamdulillah!
Sadece televizyonda değil, aynı kişiler, aynı anda gazete, dergi ve internet sitelerinde de boy gösterir hale geldi. Yani aynı fikrin 4-5 kulvarda birden yayımlanması, üstelik farklı patronların kurumlarınca ayrı ayrı ücretlendirilmesi söz konusu. Bu durumda rekabet de olmaz, gazetecilik de yapılmaz. Reyting de artmaz, tiraj da... Hepsi bir yana, bunca gerçek gazeteci işsizlik utancıyla (!) yaşarken, adaletten hiç söz edilmez.
Özellikle dikkat edin, hafta sonu televizyonlardan izlediğiniz futbol yorumcularının ertesi günü gazetelerinde çıkan yazıları noktası virgülüyle, teşbihi kahkahasıyla aynı. Hatta bazıları, hafta boyunca bu papağanlığı yapıyor sıkılmadan. Dört bir koldan yayında olan ve kazanan bu kişiler, haber ya da yorumlarını esirgeyebilir mi kazancını sağladığı bir diğerinden! Öyleyse ortaya çıkan tablo şu, televizyondan izleyen ertesi günü o yorumcunun yazdığı gazeteyi almıyor, gazeteden okuyan o akşam o yazarın katıldığı programı ‘es’ geçiyor! Keriz mi insanlar aynı malı iki, üç, dört kez ücret ödeyerek alsın.
Aslında farklı patronların kurumlarında boy göstermek, (1990’ların ortalarıydı galiba) büyük ekonomik krizler yaşanmaya başladıktan sonra moda oldu! Biri krizden etkilenir de maaş ödemesi yapamazsa, diğerlerinden akmaya devam eder mantığı yani. Çalışan için doğru gibi gözükebilir. Ama ‘tek iş, tek ücret; eşit işe eşit ücret’ ilkesiyle yetişmiş bizler, gerçek anlamda gazeteciliğin yapıldığı ve gerçek gazetecilere değer verilen günleri özlüyoruz. Çok mu şey istiyoruz, çok mu çağdışı kaldık, bilemiyorum!