Arama

Popüler aramalar

Gün bugündür

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Patenti Bilgin Gökberk’e mi ait bilmiyorum, ama ben onun ağzından işittim ve çok da hoşuma gitti; “Takımda 18 yaşına yeni girmiş Uğur Uçar diye bir çocuk forma giyiyor, bir bakıyorsunuz kendisine “ağabey” diye hitap eden bir başka Uğur, K.Uğur olarak oyuna giriyor.” Bugüne kadar bu boyutta hiç rastlanmayan alışık olmadığımız çok güzel bir gelişme değil mi? 17-18 yaşında pırıl pırıl yetenekler sahne alıyor ve küçük yaşlardan itibaren öğrenmeye başladıkları futbolun temelilkelerini, belki de farkında bile olmayan ağabeyleriyle paylaşıyorlar. Üstelik çalışarak okuyan üniversite öğrencisi gibiler... Hem öğrenmeye devam ediyorlar, hem de aktif görev yaparak parakazanıyorlar. Ferhat’ı, Uğurlar’ı, Aydın’ı, Vestel Manisa’da kiralık oynayan Arda’sı, Zafer’i, Cafercan’ı, Mülayim’i, Mehmet Güven’i, hepsi birer pırlanta...Şimdi tam da zamanı işte... Kulüp borç batağına saplanmış, yönetim kurtulmak için çareler üretmeye çabalıyor, bir yandan da transfer dönemi kapıya dayanmış. Al sana transfer, hem de birbirindenyetenekli, gelecek vaat eden, sempatik, forma aşkıyla yanan ve kendini kanıtlamak için varını-yoğunu sahaya koyabilen 10 tane aslan parçası... Arkası da mutlaka gelecektir. Ortadaki bu tablo, yerli transfere hiç gerek olmadığını gösteriyor. Yabancı alınacaksa da, ‘biri mutlaka klasik anlamda 10 numara tabir edilen olmak üzere’ 2-3’ü geçmemeli, adam gibi seçersen, çoğu kenarda oturan 6’nın yerini fazlasıyla tutar. Üstelik böylesine borç batağında da, daha çok açılmamış olunur. Ama bu düşüncenin yaşama geçirilmesinde en önemli rol taraftara düşecektir. Bir kaç takviyeli, yüzde yüz Aslanlarla kazanılan her derece büyük bir başarı sayılmaz mı sevgili Galatasaraylılar? Bundan daha mutlu olmaz, gurur duymaz mısınız? O halde destek olun yönetime, teknik kadroya ve bu genç insanlara, yol verin onlara. Ama koca bir sezon takımını yalnız bıraktıktan sonra, bugün gelebilecek olası bir şampiyonluktan nemalanmak için tribünlere koşmak gibi bir destek değil sözünü ettiğim!***Adnan Polat ismi kulislerde dolaşmaya başladığı zaman açık söylemek gerekirse heyecanlanmış, gelecek için umutlanmıştım... Ama benim umduğum Adnan Polat, Fenerbahçe derbisinden sonra ‘ezeli rakibine sert çıkıp zarar verme’ çabası içindeki ‘polemik nedeni olan’, “ortalığın iyice karışmasına çanak tutan’ Adnan Polat değil... Çok iş yapan, fazla konuşmayan... Konuşması gerektiğinde de, haksızların kaçacak delik arayacağı bir Adnan Polat...***Bugünkü Ankaraspor sınavına gelince... Zor bir 90 dakika olacak. 4-0’ın moral bozukluğunu üzerinden atmak öyle kolay bir iş değil. Üstelik Hasan Şaş gibi takımın hücum etkinliğine damga vuran, yenilgiyi hazmetmeyen yapısıyla arkadaşlarını ateşleyen bir yıldızından yoksun. En önemlisi de, sezon başlarken “bu Ankaraspor üst sıralara oynar” deniyordu. Onlar da son haftalarda Giray Bulak’la iyi bir çıkış içindeler. Felaket tellallığı yapmak istemem ama, erken gol stresine girip telaş başlarsa ve savunma güvenliği gözardı edilirse; işte o zaman yandı gülüm keten helva...