Arama

Popüler aramalar

'Kasap Havası!'

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Galatasaray’da son yıllarda ‘kaderi’ haline gelen sakatlık belasının son kurbanı, yeni transfer Jo oldu. Etti 7 yani... Gökhan Zan dışında 7’nin 6’sı sistemin vazgeçilmezi durumunda... Bu tablo karşısında her kafadan bir ses çıkıyor. Biz körü körüne gürültü kirliliğine katılmayıp, sakatlıkların olası nedenlerini ve tedavi sürelerinin uzamasını inceleyelim, sorular eşliğinde bir sonuç çıkartmaya çalışalım. Herkes kendi cevaplarını versin, böylece kendi doğrusuna ulaşsın! Çünkü kimsenin bu konuda bildiği net bir şey yok, herkes sallamakta!

A) Yönetim, sağlık kurulunun bir yanlışını/eksiğini görseydi, görevden almak için iki yıldan bu yana sabreder miydi?

B) Hadi geçen sezon, Galatasaray’ı karıştırma adına birileri diş geçirilebilecek Skibbe hakkında sürekli atıp tutuyordu. Bu sezon Rijkaard ve ekibi de takımı yeterince çalıştırmıyor mu?

C-1) Bugüne kadar düzgün yaşamları ve duruşlarıyla tanınan Hakan Balta, Harry Kewell ve Mehmet Topal, kendilerine iyi bakmadıkları için sakatlanmış olabilir mi?

C-2) Peki o haylaz Sabri! Hani boğa gibi güçlü Sabri! Onda bir düşme görüldü mü sakatlanana kadar?

C-3) Ağustos başında evlenen, 1 ay sonra da baba olan Baros, Ekim ayı sonuna doğru Emre Belözoğlu’nun ağır darbesiyle sakatlandığı ana kadar gece alemlerine mi takıldı? Babalıktan 1,5, evlilikten sadece 2,5 ay sonra bıkmış, mutluluğu dışarıda aramaya başlamış olabilir mi?

C-4) Geriye kalıyor Gökhan Zan! Bir futbolcu omzundan sakatlanıyorsa, bu bitiklik, gece yaşamı, kendine bakmamak gibi gerekçelerle açıklanabilir mi?

C-5) Ve son olarak Jo Alves. Daha dün geldi. Oynadığı sürelerde diri ve istekliydi. Bu kadar kısa sürede İstanbul gecelerine akmış olabilir mi?

D) Sakatlıkların büyük bir çoğunluğu darbelere bağlı. Bu 7 futbolcu ve bundan öncekiler mazoşist bir tarikat üyesi olabilir mi? Başmazo’nun verdiği emirler doğrultusunda, sakatlanmak için üstün bir çaba mı harcıyorlar?

E) Hakemler topa sertlikle, direkt rakibe atılan tekmeler arasındaki farkı süzemiyor mu?

F) Süzüyorlarsa, maçların denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçmesi, böylece futbolun albenisini ve ürün değerini artırma kutsallığı(!) yolunda zayıfın yanında mı yer alıyorlar?

G) Bazı futbolcular lisanslarını Kasaplar Federasyonu’ndan alıyor olabilir mi?

H) Bazı teknik adamlar, ‘rakibini durdur da, nasıl yaparsan yap’ talimatını vererek, ‘büyüklerin belalısı’ lakabıyla anılmanın ve kısa yoldan şöhret olmanın peşinden mi koşuyor?

J) Bir erkek oyunu olarak nitelendirilen futbolun doğası gereği bu biçip-kesmeler doğal sayılabilir mi?

K) Takdir-i İlahi mi?

******

Enseyi karartmaya gerek yok

Sağ bekte stoper Emre Güngör’ün, sol bekte ters ayaklı Uğur Uçar’ın, sağ önde ‘daha dün bir bugün iki’ Gio’nun, sol önde yapayalnız bırakılan Caner’in görev yaptığı düşünüldüğünde... Bunlar yetmezmiş gibi, iki kanat arasında dönüşümlü rol alan ve çok verimli olan Arda, Jo Alves sakatlandıktan sonra Baros’un alternatifiymiş gibi ‘tek santrfor’ oynadıysa, o Antalyaspor maçı ölçü olmaz! Bu sistemin ana damarı kanatlar. Bunca sakata karşın, yakın bir zamanda Sabri-Keita ikilisinin yeniden buluşması ve Hakan Balta’nın da dönmesiyle işler kısa sürede düzelme yoluna girecektir. Balta’nın katılımıyla Caner yeniden sazı eline alacaktır. İşin bir iyi yanı da, bu kabusun kupanın ilk maçına denk gelmesiydi. Çünkü rövanşta 1-0’lık galibiyet bile bunu telafi edecektir. Önümüzdeki hafta sonunun bay geçilecek olması da avantaj. Enseyi karartmaya gerek yok.

******

Bırak taraftar içeri girsin!

Galatasaray’ın önünde üç kulvarda birden çok kritik sınavlar var. Kadronun durumu ortada... Burada gerek yönetim ve teknik heyet, gerekse de taraftarlarca atılacak birlikte adımların büyük önemi var. Öncelikli olarak, takımın taraftarın desteğine/sevgisine/kucaklamasına ihtiyacı olacak. Bu nedenle şubat ayı boyunca tüm idmanların açık yapılması iyi bir motivasyon olur. Tabii zamanı olan tüm Sarı-Kırmızılılar’ın Florya’ya akın etmesi şartıyla... Alınacak sonuçlar ne olursa olsun, varolan şartlarda tek gerçek, hep ve tam destek zamanı!