Polat'ın özrü...

Haberin Devamı ›
Sen gel, henüz başkanlığının 6. ayında ölü toprağı serpilmiş bir kulüpte umut ışıkları saç, meteliğe kurşun atarken kaynak yaratıp, zengin rakibinin bile gıpta ettiği (riskli, ama bir o kadar da akıl dolu) transferler yap, sonra takım Şampiyonlar Ligi’ne kalamadığı için özür dile! Hem de bunu UEFA’da yoluna devam edecekken ve Milan Baros’un imza töreninde yap. Yanlış üstüne yanlış.
İlkin açıklamanın bir yönetim özrü olmadığı ortada. Hedefte Skibbe ve Lincoln’ün olduğu net. Bir yönetici, hiçbir çalışanını acımasız futbol eleştirmenlerinin ve taraftarların önüne böylesine savunmasız biçimde atmamalı.
İkincisi, hadi özür dileyeceksiniz diyelim. Bunu da, kelimeleri çok iyi seçerek ve hiçbir yanlış anlaşılmaya izin vermeyecek bir kurguda yapmanız gerekir. Ki, ‘örneğin’ camianın övünç kaynağı, rakiplerinin ise gıpta ettiği UEFA şampiyonluğu, Devler Ligi’nde gruplara kalma ya da çeyrek final oynamalarına kurban edilmesin! Bunları söyledikten sonra, “Hedefimiz Kadıköy’de final oynamak” demeniz ise artık işi kurtarmaz. Ben bu açıklamanın, sadece kaçan milyonlarca Euro’nun acısından kaynaklandığına inanıyorum. Yoksa bu kadronun futbolseverlere çok keyifli maçlar izleteceğine eminim.
Komplekse gerek yok
Gelelim, transfer edilen her futbolcuya karşı takınılan şu ‘mükemmelliyetçi’ tutuma! Daha önce yazdım, Avrupa’nın ünlü liglerinde vitrinden indirilmeyen hiçbir yıldızı, hiçbir bedel karşılığında alamazsınız. Yaşı, psikolojik durumu, sakatlıkları vs gibi nedenlerden ötürü ‘outlet’e düşmelerini beklemenizden başka şansınız yoktur. Hagi, Popescu, Taffarel, Jardel, Simoviç, Carlos, Kezman, Saunders, Schumacher, Ortega, Anelka, Kewell, Baros gibi ‘ne çıkarsa şansıma’larla yetinmek zorunda kulüplerimiz. Bir başka yol, pilot bir ligin iyi ekibiyseniz, Ferdinand gibi geleceğin yıldızlarının pişmesi rolünü oynarsınız. Ribery istisna gibi gözükse de, onun da sözleşmesinde ‘belirli bir bonservis bedeli karşılığında çekip gitme’ maddesi olduğuna eminim. Eto’o’lar, Ronaldinho’lar, Messi’ler, hatta hâlâ alıcısı olan Shevchenko’lar bile hayal! Komplekse kapılmaya gerek yok. Biraz zahmetli olacak ama, Afrika ile Güney Amerika pazarları ile alt yapılarımız keşfedilmeyi bekliyor. Avrupa’nın ünlü kulüplerinden önce davranıp Alex’ler bulabilir, Arda’lar yetiştirebiliriz.