10 numara-santrfor uyumu

Haberin Devamı ›
İddia sahibi bir takımınız, o takımda da üst düzey bir virtüözünüz varsa, iş dönüp dolaşıp sonuçta santfor meselesine takılır. Alex’in öncesinde Nobre, sonra da Semih’le olan müthiş uyumu nedense Güiza’yla hiçbir zaman aynı frekansta seyretmedi. Bu santrforların yüksek kalitesinden çok, niteliğiyle ilgili bir konu.
Geçen yıl Alex’in gittiğini ve Fenerbahçe’nin de onun yerine Guti’yi aldığını varsaysak, Güiza performansı ve bugün içinde bulunduğu noktanın çok ötesinde tartışılabilirdi. Aynı şekilde şimdi Guti ve Quaresma’nın üstüne Niang’ı da Fenerbahçe’nin yerine Beşiktaş transfer etmiş olsaydı, Kartal tüm rakiplerinin bir adım ötesine geçmiş olacaktı.
Quaresma ve Nihat gibi hem taşıyıcı, hem de gole dönük iki oyuncunuz olup da, arkalarında Guti gibi dikine ve derin oynayan bir pasöre sahipseniz, cezaalanı içinde rakip savunmanın önünde top saklayacak, defansın yerleşimini zorlayacak bir santrfora da kesin ihtiyaç hissedilir.
Daha önce de belirtmiştim. Dünya Kupası’ndaki Alman Milli Takımı’nda Mesut ve Müller’e kanal açan, onları alabildiğine topla atak oyununun içinde tutan Klose’ydi. Beşiktaş’ta Bobo bu özelliklere sahip değil. Quaresma ve Nihat’ın koşu alanları, rakip savunmalar tarafından kademeli olarak kapatılırsa, Beşiktaş ofansif yönde yine sıkıntı yaşayacaktır. Galatasaray’da tüm yükün Arda’nın bireyselliğine terkedilmesi gibi, Beşiktaş’ta da Quaresma’nın adam eksiltmelerine umut bağlanacaktır.
Türkiye’de henüz rakipleri tanımadığından bahseden Schuster bir anlamda dezavantajlı olduğunu dile getirse de, bu durumun avantajlı bir tarafı da var. Hiçbir rakibi tanımadığın için vargücünle kendi takımına ait en iyi formatta oynayabilecek saha içi düzeniyle uğraşmak... Eğer Beşiktaş yönetimi son bir hamleyle aranan nitelikte bir santrfor transfer ederse, Schuster elindeki kadro ve oynatacağı düzen açısından derin bir nefes alır.
Olmadan koparmayın!
Genç futbolcular, hele de altyapıdan yetişmişse daha çok cazibe odağı oluyor. Olayı daha ileriye itmek için, etraflıca destek vermek güzel. Elbette pohpohlama ile karıştırmaz, üstüne üşüşmezsek... Şimdi gözler Necip’in üzerinde. Yağmur gibi yağıyor övgüler. Sonrasında röportajlar, söyleşilerle didik didik edilecek. Hedeflerinin ne, idolünün kim olduğu ve benzeri beylik sorularla yorulacak.
Sakın kimseyi örnek aldığını söyleme Necip. Kendin ol, sonra borçlu çıkarsın. Her sorulan soruya masumca verdiğin cevapların acısını, gün gelir çekersin. Oynadığın futbol dili nasılsa, ağzındaki dili de benzer kullan... Sadece işini yap, kozmetik dünyadan uzak dur. O zaman gelebileceğin yere daha kolay ulaşırsın.