Arama

Popüler aramalar

Kırdık, döktük!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Dünya’ya da rezil rüsva olduk. İlk maç sonrası yaşananların ardından, Kadıköy’deki rövanşın intikam saati olarak algılanmasını önüne geçecek hiçbir gücün olmadığını biliyorduk. Seyircisi ve futbolcusu ile böylesi çirkinlikler sergileyeceğimizi yine de ummuyorduk. Oysa futbolun içinde hertürlü şey vardı. Ve daha birinci dakika dolmadan hayatımızı söndürdüğünü sandığımız penaltıya benzer, ikinci bir penaltı, ikinci yarının başlarında da bize hayat öpücüğü sunmuştu. Bir anlamda da 52. dakikadan sonra bizim maçımız başlamıştı. Çok erken buldukları gol rehavetlerinde neden değilse dışarıda daha etkili oynuyor denilen İsviçre’nin Bern’deki görüntüsünden eser yoktu. Biz de belki 52 dakikaya 3 gol sığdıracak planlı bir oyun gücünde değildik ama, olağanüstü motivasyonumuz ve kan davası diye nitelediğimiz hislerimiz sahanın her yerinde bizi etkili gösteriyordu. Belki de yıldırmıştık İsviçreliler’i. Ve pek de tahminlerde olmayan bir skora getirmiştik işi. Ancak 3-1’den sonra bizim bir planımızın olmadığı ortaya çıktı. Çünkü artık kaybedeceğimiz çok şey vardı. 3-1’e gelene dek sergilediğimiz gözükara savaşın yerine planlı programlı ve doğru tercihli oyuncu değişiklikleri ile beslenen bir oyun kurgusu gerekiyordu. Olmadı. Maç boyu vermediğimiz pozisyonları ve yapmadığımız hataları yapmaya başladık. Sinirlerimiz gevşemiş ve işi koparmaya olan inancımız tükenmişti sanki. Abuk subuk bir sürü hata yaptıktan sonra nihayet ikinci golü de kalemizde gördük. Hemen akabinde Tuncay’ın golünden sonra son 5 dakikaya bir umut daha sığdırdıysak bile olmadı. Maç sonunda ise yaktık, yıktık! Zaten bu zihniyet ile gidecekseydik, iyi ki de olmamış.