Arama

Popüler aramalar

Onlar ve biz

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Fransa Ulusal Takımı Teknik Direktörü, Anelka’yı kadroya çağırmadığında, bizdeki şaşkınlık neredeyse Fransa’yı bile aşmış gibiydi. Cisse’nin sakatlanması ortaya çıkardı ki, meğer Govou da yokmuş bu kadroda.Kim di Govou?Lyon ile ülkesinde üst üste 4. kez şampiyonluğu yaşayan, aynı anda Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale yükselen takımında hayli payı olan bir futbolcu... Ancak Cisse sakatlanınca sıra ona gelmişti. Demek ki, oyuncuların form düzeyleri ve sayısallıkları ne kadar fazla olursa olsun, aynı görev özelliklerini barındıran oyuncuların ailece ulusal takım kadrosunda bulunmaları diye bir zorunluluk yokmuş.Kadrolar da takım mantığı gözetilerek oluşuyormuş.Çok formda ya da yetenekli olsalar da, üst düzey yıldız oyuncular dahi tercih kontenjanına takılıyormuş.Peki, kısa bir süre önce, bizim ulusal takımımız yeni bir kurulumun başlangıcı doğrultusundaki hazırlık maçlarında nasıl çıktı karşımıza?Bırakın total kadroyu, bazı maçların ilk onbirlerinde ben bir ara Tuncay, Necati, Nihat, Gökdeniz, Halil, Fatih Tekke ve Nuri Şahin’i aynı anda oynayabildiği bir düzenin arayışına şahit oldum.Sonra da Fatih Terim’in geleceğe dönük Türk Milli Takımı’na ait mesajlarını dinledim. Vardır bir bildiği herhalde Fatih hocanın diye düşündüm. Kimbilir, iki yıl sonra belki de Dünya Futbolu sürekli gol adamlarının egemenliğinde kurulan takımlardan oluşacaktı. Ve Fatih hoca da şimdiden görmüş olabilirdi!Bir de benim için hâlâ Dünya’nın bir numaralı santrforu Van Basten’in Seedorf’u kadroya çağırmadığı için kendisine yöneltilen eleştirilere verdiği yanıt kafama takıldı: “Beyler, benim için Seedorf büyük futbolcu değil. Artık sadece büyük bir isimdir” diyordu. Aniden Beşiktaş’taki büyük çoğunluğun Tümer ve Sergen gidince nasıl ağıt yaktıklarını düşündüm. Bu iki lider vasıflı yıldız oyuncunun kaybından dolayı Beşiktaş’ın gelecekte işinin çok zor olacağını düşünenler, bu iki oyuncunun varlığında son iki sezonun kaybını nedense hiç umursamamışlardı.