Arama

Popüler aramalar

Şifre kırıldı

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Beşiktaş takımının ait olduğu futbol gerçeğine oynadığı son iki maçın analizini doğru yaparsak, belki daha kolay ulaşabiliriz.
Temel eksik, takım olarak vücut dili cengaverliği yansıtsa da kolletkif bütünlük adına henüz bir kimliğin varolmaması...
Karakterli mücadele bu takıma sürpriz puan kayıpları yaşatmadı. Hatta 2009’da yenilgi yüzü görmemenin nedeni de, belki bu boyutta saklı. Ancak aynı anda Kartal’ın kazanırken nasıl zorlandığı atlandı sanırım... Daha da ötesi, Yusuf ile Ernst’in katılımı ile direnç ve çözüm noktasında sorunlarını tümden giderdiği sanılan kadro da bilinen tıkanıkları aşamadı. Zira Beşiktaş’ta çarkın dönmesi iki özel oyuncunun performansına endeksliydi. Forvette Nobre’nin savaşçılığı, orta alanda da Tello’nun teknisyenliğiydi sonuç alıcı olan. Nobre sakatlanıp, Tello da girişimci gücünü kaybedince Beşiktaş tıkanma noktasına geldi. Nobre’nin rakip savunmaya yüklenme gücü, sırtı dönük olarak top saklama becerisi, organize olmasa da Kartal’a pozisyon kanalları açıyor, bir arkasında da Tello’nun kavisli servislerini davetkâr kılıyordu. Onun harmanladığı ceza alanı içi diğer arkadaşlarına da aktif alana katılma şansı tanıyordu.
Forvette Bobo ile Holosko eşleşmesini zorunlu kılan Denizli’nin, Kocaeli’deki sıkıntıyı da yaşadıktan sonra format değiştirmesi gerekiyordu aslında. Bu ikili savunma arkasına koşular yaparak sonuca gidebilecek türden oyuncular olduğu için, bir fazla hücumcu ile rakip savunmayı meşgul edebilirdi. Savunmanın sağına geçtikten sonra işe yararlılığı tartışılan Ekrem, Delgado’nun yerine orta alanın solunda ileriye dönük görev alsa, özellikle de Holosko’ya açılacak alanlar dahil hücum alternatifleri genişleyebilirdi.
Denizli, Nobre’sizliğin fazla sorun yaratmayacağını düşündü, ama Nobre varken kullandığı orta alan düzenini hiç bozmadan Holosko-Bobo ikilisine uyarlamaya çalışınca Beşiktaş’ın kısıtlı ofansif verimi dip noktasına yaklaştı.