Ticaretzede Beşiktaş'ın sponsoru

Beşiktaş’ın sırtına Türk Kızılay’ını yazdırması, onur verici bir hamle oldu. Ancak, bu durum kısa bir süre önce “Futbol artık tümüyle bir ticaret oldu, biz de ticaret yapıyoruz” diyen, başkan Demirören’in sözlerini havada bıraktı. Kızılay’ın sırtta taşınmasına, tek bir karşı sözümüz olamaz. Hatta ülkenin ona pay ayıracak güçteki her insanının sırtına, olanağınca bir sorumluluk yüklemesi de gerekir. Neyse, biz dönelim Beşiktaş’ın ticari faaliyetlerini... Geçen yılki transfer Zapotocny’nin bonservisi ve kendi ücreti dahil, yıllık maliyeti 5 milyon Euro... Bursa’ya kiralık gidişinin getirisi ise; yok gibi... Bu sezon yerine alınan Ferrari’nin aynı kapsamda maliyetinin toplamı 7 milyon Euro...
Haberin Devamı ›
Gelecekteki getirisi de muamma... Milli Takım stoperi Gökhan Zan’ın ülke içindeki değeri enaz; 3 milyon Euro olmalı... Oysa, gidişi bedava... Zan’ın gidişi ile ihtiyaç hasıl olan bedava kaptırılan İbrahim Kaş’ın dönüşüne ayrılan ücret ise 1 milyon 700 bin Euro... Üstüne Nihat... Onun da bonservis ve ilk yıl ücreti toplamı: 7.5 milyon Euro... İleriye dönüklüğü, artık konuşulamaz bile... Zira evlat emekli oldu, ocağına döndü...
Haberin Devamı ›
Sonuçta Beşiktaş’ın ticaretinde yaklaşık 24 milyon Euro’luk bir harcama var. Giriş, sıfır... Bu harcamaların bazısına, yatırım olarak da bakabilirsiniz... Ama beni ilgilendiren; bilanço. Bu ticaret anlayışına benim iyimser bakmam ise imkansız... Hatta karamsar tarafını da belirteyim; böyle giderse, sosyal fazilet adına, sırtına yeni aldığı Kızılay’ı, yakın gelecekte “Ticaretzede Beşiktaş”ın ana sponsoru olarak görebiliriz...
Rahat- hazırol!...
“Nihat, biyonik bir adam değil” demiş, Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli... “Arkadaşlarından 1.5 ay sonra başladığı için şu an hazırlıksız olması da çok normal” diye devam etmiş... Tek sorun, Nihat Kahveci ve onun hazır olmayışı değil. Esas problem, ondan 1.5 ay önce mesaiye başlayan, hemen hemen tüm arkadaşlarının, teknik direktörleri ile birlikte, hazır olmayışı... Tek yetersizlik Nihat olsaydı, o da Galatasaraylı Milan Baros gibi, arada kaynar gider ve en azından tabelada 1-1 sayısı olurdu.
Dolce Vita!
Beşiktaş ne yaptıysa olmadı, Delgado ile Bobo’yu gönderip önünü açamadı. Bobo ve Delgado, ısrarla Beşiktaş’ta kalmak için bastırdı ve kaldı. İkisi için de, kariyer filan palavra. Burada yakaladıkları konforu ve kazandıkları paranın yarısını bile başka yerde bulamazlar. İstanbul muhteşem. Küçük bir Güney Amerika kolonisi de burada. Ailecek, çoluk-çocuk güzel bir ortam var. Kısaca Delgado ile Bobo’nun yaşadığı Dolce Vita. Kovsan da gitmezler...
Bilim ve sanat...
Muhteşem bir goldü, Gökhan Gönül’ün Diyarbakır ağlarına gönderdiği ilk gol... Son vuruştaki zerafeti geçtim, öncesindeki bileşke hareketlere takıldım. Bir bütün olarak, harika idi... Hız ve ritmin yanısıra içinde hem geometri vardı hem de şiir...
Kargalar....
Mustafa hoca şükretmeli. Kargalar, Beşiktaş’ın futboluna karşılık gevezelik hakkını kullanıyor. Haddini aşıp, kılavuzluk yapanlar da vardır içimizde tabi ki... Ama yine de düşünmeli, kargaların aslında bu oyuna verecekleri tepki, gülmek olmalıydı... Gülmediklerine göre...