‘’Uçan Türk!‘’
Fenerbahçe ilk 20 dakikada, özellikle orta alanda oyunkurmakta büyük sıkıntı çekti. Fenerbahçe adına yaşanan bu sıkıntı, rakibe ise büyük avantaj sağladı, onları cesaretlendirdi. Oysa kimaçın öncesinde ben, Fenerbahçe’nin çok daha atak oynayacağını düşünüyordum. Neden geriye çekildiklerini inanın ki hiç anlamadım. Karşılaşmanın henüz 30. dakikasıydı ve Plzen’in 3 gol pozisyonu vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse, Plzen de ilkmaçtakine oranla çok daha etkiliydi. 33. dakikada, o ana kadar Fenerbahçe’nin sahadaki en iyi oyuncusu olarak gördüğümMehmet Topal’ın sakatlanması gerçekten de büyük şanssızlıktı. Fakat hemTopal hemde Fenerbahçe adına büyük şanssızlık olarak kayıtlara geçecek olan bu dakika, gencecik bir yıldızın parlamasına şahitlik etti. Evet, Salih Uçan oyuna girdi ve her şey baştan aşağıya değişti. Salih’in oyuna girmesiyle ofansif gücü artan Fenerbahçe, önce Sowile gole çok yaklaştıama sonucu bulamadı. Bu atakta Sow’un önüne topu bırakan Salih Uçan, daha sonra müthiş bir top takibi yaparak Fenerbahçe’yi öne geçiren golü attı. Salih’in oyuna girişinden itibaren, ilk yarım saattaki kötü görüntü tamamen ortadan kayboldu.
Dünya çapında, kendi yaşıtları arasında en yetenekli 5 futbolcu arasında gösteriliyor Salih Uçan...Dün gece Kadıköy’de ortaya koyduğu performansla, bu gerçeğin altına ıslak imzasını da attı. MilliTakımlar Teknik Direktörü Abdullah Avcı’nın, yeni yapılanma sürecinde Salih’e de önemli bir rol biçmesi gerektiğini düşünüyorum. Deplasmanda elde ettiği avantajlı skorun üzerine Salih ile Kadıköy’de de bir gol bulan Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nde çeyrek final kapısını zaten aralamıştı. İkinci yarının hemen başlarında da Fenerbahçe kendi benliğine bürününce; topu tutan, pas yapan, dikine oynayan ve pozisyonlar bulan taraf oldu.Ancak Bekir İrtegün’ün gereksiz top kaybı ve hemen sonrasında Volkan Demirel’in büyük hatası, Plzen’e golü ve elbetteumudu getirdi. Eşitliğin biraz sonrasında Volkan’ın koruduğu kalenin direğinden dönen top, Fenerbahçe adına ciddi bir uyarı, tur adına ise kırılma anıydı. Fenerbahçe öyle ya da böyle turu geçti, Avrupa Ligi’nde çeyrek finale yükseldi. Fakat bu arenada hedef finale yürümek ise oyun anlayışının değişmesi şart. Bundan sonrakimaçlarda tribünlerde taraftarın olacağı ve bu itici gücün saha içindeki oyuncuları da olumlu açıdan etkileyeceği düşünülürse, bu hedef çok da uzakta gözükmüyor. HemFenerbahçe’yi hemde bir gün önce çeyrek finali gören Galatasaray’ı kutluyorum. Darısı, Milli Takımımız’ın başına...
‘’Kocaman Alkış‘’
Fenerbahçe belki de tarihindeki en önemli maçlarından birine çıktı dün akşam. Gerçek anlamda Avrupa’da nasıl oynaması gerekiyorsa o şekilde sahada mücadele etti. Gerek oyun sistemi, gerekse oyun anlayışıyla Viktoria Plzen karşısında çok iyi organize olmuş bir Fenerbahçe vardı. Maçın başından sonuna kadar kontrollü bir şekilde oyunu götürüp neticede istediği sonucu almayı başardı. Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ı burada özellikle kutlamak gerek. Rakibini çok iyi analiz etmiş ve her türlü önlemi almış. Taktiksel oyunlarda da rakibin iyi taraflarını, aldığı yerinde önlemlerle engelleyip, deplasmanda önemli bir galibiyet almasını sağladı
Sarı-Lacivertliler’in.
Yönetimin başarısı
Şunu da unutmamak lazım; Türkiye’de yönetimler hocaların arkasında sağlam bir şekilde durduğunda, hocalar da ne kadar hata yaparsa yapsın bunlar sonuçta bir avantaja dönüşüyor. Fenerbahçe Yönetimi yaptığı bu doğru davranışın karşılığında Avrupa’daki başarıda pay sahibi oldu. Ancak şunu da unutmamalı Fenerbahçe... Viktoria Plzen belki de şu ana kadar Avrupa’da oynadığı en kötü maçı dün gece sergiledi. Aslında çok iyi kontratağa çıkan bir takım... Rövanşta seyircisinden yoksun olarak çıkacak Fenerbahçe’nin çok dikkatli olması gerekir.
Webo faktörü
Fenerbahçe’nin dün akşam elde ettiği galibiyette Webo’nun takıma katılması çok büyük bir etkendi. Webo ile birlikte Emre’nin de gelmesi, Fenerbahçe’nin takım oyunu oynamasında uğradığı demoreliziyi de ortadan kaldırdı. Deplasmanda kazanmasını bilen Fenerbahçe çok büyük bir avantaj elde etti.
Fenerbahçe oynaya oynaya Avrupa’da nasıl oynanması gerektiğini öğrenmiş oldu. Bu da bence başarıyı getiren unsarların başındadır.
‘’İşte buna derbi denir‘’
En çok puana ihtiyacı olan fakat tarihinin en zor sürecini geçiren Fenerbahçe ilk yarıda sahada ne yaptığını bilen ve nasıl oynaması gerektiğini gösteren bir futbol sergiledi. 50 bin taraftarının büyük coşkusunu iki muhteşem golle süslemesini bildi. Alex organizasyonunda, Sow’un dikine koşuları ve Emre’nin gayreti Fenerbahçe’nin ilk yarıda skoru kendi lehine çevirmesi için yetti de arttı. Fenerbahçe derbiyi kazanmak için istediği skoru elde etmesine rağmen skoru koruma içgüdüsüyle yediği gol şok yaşamasına neden oldu. Bu sezonun en derli toplu takımı olan Galatasaray topa sahip olarak Fatih Hoca’nın da yerinde değişiklikleriyle 2-0’dan gelip beraberliği kurtaran taraf olmasını bildi.
Özellikle Alex’in çıkması, Sow’un sola geçmesiyle Fenerbahçe’nin bocalaması ve rakibine pozisyon vermeye başlaması olası bir mağlubiyete ve Sarı-Lacivertliler’i çıkılması zor bir sürece götürecek gibiydi.
“Ölsem de ölmeye değecek tek şey vardır: Fenerbahçe” diyen Aziz Başkan sözleşmesini üç yıl uzatarak ödüllendirdiği Aykut Kocaman da başkanının acısını dindirmek için elinden geleni yaptı. Kocaman’ın bu zor süreçte bile gerek taktik, gerek psikolojik olarak takımı en iyi şekilde hazırlayıp Yıldırım’a üç puan hediye etmek istediği aşikardı.
Maçtaki oyun sistemi açısından baktığınızda Fenerbahçe’nin alternatif isimlerinin verim sağlayamamış olması en büyük eksiklikleriydi. Galatasaray’ın ikinci yarıda kazanmak için yaptığı hamleler fazlasıyla etkili oldu. Kalan haftalardan ziyade Play-Off’un daha zevkli geçeceği kesinleşmiş oldu. Bileği, yüreği, taktiği ve bireysel yeteneği daha çok olan Play-Off sonu şampiyonluğu kazanacaktır.