Arama

Popüler aramalar

Sağlık olsun

Abone OlGoogle News

İki takım arasındaki kalite uçurumu ve Galatasaray’ın bu sezonki durumu düşünüldüğünde her makro ve mikro planın en ince detayına kadar düşünülüp bunlar hakkında sıfır hata ile doğru kararların alınması rakibi yenebilmenin tek yoluydu. Galatasaray bunu ilk maçta yapabilmişti ancak bu maçta makro planda hata olmasa da mikro planlardaki küçük hatalar turun Barcelona’ya kaymasına sebep oldu. Ancak bu sebepten dolayı ne Torrent’e ne de oyunculara bir kabahat bulmak haksızca olur. Çünkü kimse mükemmel olmadığı için eleştirilmeyi hak etmez. İmkânsız bir görevi yerine getirme konusunda 180 dakika boyunca oldukça iyi bir iş çıkarıp, Barcelona’yı eleme ihtimalini sürekli canlı tutmak bile bu takım için oldukça büyük bir başarıdır.

Haberin Devamı

Detaylar sonucu belirledi

Yazının başında da belirttiğim gibi makro planda çok büyük hatalar olmasa ufak tefek mikro hatalar mevcuttu. Bunlardan ilki Gomis’in ilk 11 başlamasıydı. Bu kadar savunma odaklı çıkılan bir karşılaşmada topun rakipte olduğu her an savunma yapması gerekecek, gerektiğinde top saklayarak takımını rahatlatabilecek bir santrafora ihtiyaç vardı. Ayrıca Gomis’in yaşı ve şu anki fizik kalitesi düşünüldüğünde de kısa periyotlarda rakibin yorulmuş savunmasına karşı daha etkili olabileceği de aşikar. Her iki açıdan bakıldığında da Gomis yerine Mohamed kadroda olmalıydı.

Haberin Devamı

İkincisiyse Babel’in görevlendirmeleriydi. Sağda savunma görevlerinden takıma göre daha muaf ve biraz daha ileride oynayan Babel, Gomis’in yapamadığı ilerde top tutarak takımı rahatlatma görevini üstleniyordu. Ancak bunu total savunma yaptığınız bir oyunda kanat oyuncunuzdan beklerseniz aynı kanatta savunma zafiyetleri de yaşarsınız. Çünkü ters kanatta Kerem’in yaptığı savunmaya baktığınız zaman orada Van Aanholt, Kerem’in geriye yaptığı destekle kenara çok fazla açılmayarak daha küçük bir alanda hatasız savunma yapmayı başardı. Hatta o kanatta Adama Traore o kadar etkisiz kaldı ki devre sonunda yerini Dembele’ye bıraktı. Sol tarafta ise Babel’in savunmaya olan yardımının azlığı Boey’nin kenarda savunması gereken alanı genişletti. Bunu kullanan Barcelona Torres’i kenara çekip Boey ile Marcao arasında kullanılabilecek bir boşluk yaratmayı başardı. Ne tesadüftür ki rakibin belki de en tehlikeli oyuncusu olan sol içteki Pedri de ilk golde tam olarak o bölgeden ceza sahasına girerek skor yaptı.

Geriye düşülmemesi gereken bir maçtı

Aslında bu maçta Galatasaray’ın en büyük sorunu toplu oyun oynayamayacak bir kadroyla sahada olmasıydı. Bu tamamen kadro planlaması ile alakalı bir durum olsa da bu maçla ilgili kısımlarından söz edelim. Toplu oyun oynanamıyor oluşu asla geriye düşmemeyi zorunlu kılıyor. Bu da Galatasaray’ın Avrupa Ligi macerasını özetliyor aslında. Bu maçta gol atması için ya mükemmel bir kontraya ya da bir duran top organizasyonuna muhtaç Galatasaray, o golü bulup rüya gibi bir başlangıç yapsa da daha sonrasında çok zayıf bir kontra tehdidinin olması Barcelona’nın iyice üstüne gelmesine yol açtı. Bir takım bu kadar üstünüze gelince de illa ki birkaç ufak tefek hataya zorluyor. Marcao’nun ilk golde ayakta kalamayışı da ikinci golde savunmanın Barcelona’ya üç kere şut attırması da bu yüzden. Barcelona’nın şansı da golleri paniklemelerine gerek kalmayacak kadar kısa sürede bulmaları oldu. Galatasaray en azından ilk yarıyı gol yemeden kapatabilmiş olsa maçın havası çok farklı olabilirdi.

Haberin Devamı

Barcelona elenmeyecek bir takım değildi

Galatasaray belki de sezon sonunda Avrupa Ligi’ni kazanacak bir ekibe karşı 180 dakika boyunca tur umudunu koruyarak elendi. Sezon başında biraz daha iyi bir kadro mühendisliği yapılsa, Kerem dışında bir hücum silahı olsa şu mücadele ve oyun disipliniyle Barcelona elenmeyecek takım değildi. Ancak kaliteli takımlar kalitelerini küçük detaylarda gösteriyorlar. Dolayısıyla şans da onların yanında olmaya meyilli oluyor. Bu sebeple Galatasaray için ne söylenirse söylensin en sonunda ‘sağlık olsun’ demek şart oluyor.