Arama

Popüler aramalar

‘’Daha yazılacak hikayesi var‘’

Yusuf’la tanıştığımızda A takımla antrenmanlara çıkmaya yeni başlamıştı. Daha ilk gün hedefler konusunda iki temel prensip üzerinde anlaşmıştık; önce A Milli Takım sonrasında Avrupa... Bu hedefler için de gereken çabayı fazlasıyla ortaya koydu. Öyle ki her hafta mental antrenmanlar, diksiyon, beden dili ve iletişim çalışmalarıyla ekstra gayret gösterirken hep istekli ve heyecanlıydı. Mental dayanıklılık ve duygusal çeviklik konusunda da gelişimini destekleyecek kitapları yanından hiç eksik etmedi.

Bir ilke imza attı

Takım arkadaşlarının gelişimini de önemseyen Yusuf, edebiyat ve futbol üzerine düzenlediğimiz etkinliğe 17 genç sporcuyu getirerek bir ilke imza atmıştı. Yusuf; kurduğu hayalleri tek tek gerçekleştiren bir futbolcu. Alt yapıda attığı golleri internet kafeye gidip kendi başına klip haline getiren, top toplayıcılık yaparken bile büyük coşku yaşayan özel biri... Pes etmeyen, yenilgiyi kabullenmeyen, kesinlikle değerleri olan, vefalı, yardımsever bir isim. Daha gidecek çok yolu, yazılacak çok hikayesi var.

08 Ağustos 2019, Perşembe 12:23
YAZININ DEVAMI

‘’Geçmiş olmasın!‘’

Bursaspor öyle bir sezon geçirdi ki, kendinde izleme gücü bulamayan binlerce kişi son maç saatinde telefonlarını kapatıp sokaklarda dolaştı.
Normal olmayan bir sezondu… Ve bu normal olmayan sezonun normalmiş gibi değerlendirilmemesi gerekiyor şimdi…
Tam 12 ay önce “Bursaspor geride kalan sezonu doğru analiz etmeli” şeklinde bir paylaşım yapmıştım. Türkiye kupasında Amed’e elenen ve ligde hayal kırıklığı yaratan tablonun bir bedeli olmalıydı. Olmadı…

Korkarım ki bu seneki faturanın (54 yılın en ağır faturasıdır) bedelini de ödeyen çıkmayacak gibi.
Faturanın detaylarına girelim dostlarımızı üzme pahasına. Çünkü bu noktada hakkedenlerin üzülmesi daha mantıklı.

Hamza Hoca’nın sihri!

Öncelikle, vedalaşmak için bir araya gelinen Hamza Hoca ile sırf sözleşmesinde indirim yaptı diye devam etmek büyük bir hataydı.
Camiada oyun anlayışı kabul görmeyen ancak karakter açısından da hiç kimsenin eleştiremeyeceği Hamzaoğlu’nun en önemli numarası futbolcularla kurduğu duygu bağı. Zaten meşhur 27 puanın altında bu bağın gücü yatıyor. İşin tehlikeli kısmı ise o süreçte takım motivasyonunun “memnuniyetsiz” taraftara yönelik olması. Henüz ikinci haftadaki protestolar sonrası başlayan bu planın işe yaradığını ve 27 puanın bu duygu yoğunluğu ile elde edildiğini söyleyebiliriz.
4 kez istifa eden ama her seferinde futbolcuların devam ettirdiği Hamza Hamzaoğlu ile yollar ayrıldığında felaketin ayak sesleri duyulmaya başlıyordu.

Mutlu Topçu anlaşılamadı!

Mutlu Topçu’nun göreve başlaması 10 gün gecikince zaten kırgın olan oyuncu grubunda ciddi bir güvensizlik yarattı. Çok sevdikleri “Hamza Hoca taraftar baskısı ile gönderilmiş” ve daha soğuk, ciddi, başka bir karakter başlarına gelmişti…
Batalla’nın Kasımpaşa yenilgisi sonrası stadyumda “demek ki sorun Hocada değilmiş” ifadesi ıskalanmayacak kadar önemliydi.
Otobüs olayında ise futbolcuların tepkisi taraftardan daha çok kendilerini taraftarla karşı karşıya getirenlereydi. Sahipsiz olduklarını düşündü bütün takım. Ve yoğun bir değersizlik hissi öfkeye dönüştü… Futbolcular İki gün sonra tesislerde kendi aralarında yaptıkları toplantıda, artık hiçbir otoriteyi tanımadıklarını belirterek, süper ligde aldıkları formayı şerefleriyle oynayarak süper ligde bırakacaklarına dair söz verdi.
Saha içinde işler en az saha dışı kadar karmaşıklaşıyor, Mutlu Hoca’nın “hücum” takımı yaratma isteği kafası karışık oyuncu grubu tarafından bir türlü anlaşılamıyordu. Her şey kontrolden çıkmış ne taktik anlayış ne de oyun disiplini ortaya koyulamıyordu.

Adnan Örnek “biz” diyemedi!

Mutlu Hoca’nın ayrılması sonrası Adnan Örnek hamlesinin de sonuç vermeyeceği ilk basın toplantısında anlaşılmıştı. Adnan Hoca adeta bir taraftar gibi konuşuyor, kamuoyuna futbolcuları şikayet ediyordu. Sezona başlanan yaklaşımın tam tersiydi bu. Kısa süreliğine de olsa “biz” olgusunu yaratamadı Adnan Örnek… Futbolculardan “onlar” diye söz ediyor bu da takımda büyük rahatsızlık yaratıyordu.
Maçlar kaybedildikçe futbolcu grubu özgüven ve inanç anlamında çöküş yaşadı...
Her şey kontrolden çıkmış, mutlaka kazanılması gereken puanlara bir türlü ulaşılamıyordu.
Gençlerbirliği maçı sonrası Adnan Örnek de çözümsüzlüğe boyun eğdi. Ve iş ağabeylik pozisyonu için Mustafa Er’e kaldı.

Mustafa Er önce güvendi!

Sakin, tutarlı ve inançlı bir tarz benimsedi Mustafa Er… En çok ihtiyaç duyulan şeyi biliyordu; güven… Tek atışlık barut için iyi hazırladı takımı Er… Futbolculuk günlerinden içinde kalan bir şeyler vardı ve bunu tamamlamak için çok zamanı yoktu. Gançev ve diğer ekip arkadaşlarıyla Ordu kampını iyi geçirdiler. Eski futbolcular, kulüp çalışanları da motivasyon için çok gayret etti…
Er ve ekibi sezon başından bu yana çok az bakılan yere, saha içine baktı. Trabzonspor çok detaylı şekilde analiz edildi. İyi alan savunmasıyla 60 dakikaya kadar gol yemeden gelmek ve ikinci yarıda oyuna girecek Sercan ile gole gitmek temel stratejiyi oluşturuyordu. Ve yenen gol dışında plan işe yaradı. Bilal hamlesi ile risk alınsa da Batalla“son” vuruşunugidebilecek en iyi yere yaptı.
Trabzonspor mücadelesinde deplasmana giden 2 bin taraftarın gücü, bütün şehrin dualarıyla birleşince de tarihi bir gün geride kaldı.
Tabi ki satır aralarında yaşanan çok şey var. Ve bütün hikâye bu kadar değil. Sadece bir özet niteliğinde yazdıklarım.
Takım kurmak ve bu kurulan takımı yönetmek aynıymış gibi görünen iki ayrı iş…
İkisi de yapılamadı…
Bursaspor’un bu sezonu için tek cümle isteseler “ne saha içi ne de saha dışı planı ve güveni yoktu” derim… Çözüm de burada saklı; plan ve güven…
Plansızlık, güvensizlik doğurur.
Tekrar gibi olacak ama bu planlamayı kimlerin yapamayacağını öğrenmiş olmalıyız.Ve son olarak; ülkenin 5 büyük takımından biri olan Bursaspor’da kümede kalmaktan mutlu olan varsa… Gitsin…

05 Haziran 2017, Pazartesi 17:55
YAZININ DEVAMI

‘’Gerçeklerle Yüzleşmek!‘’

Önceki hafta Karabük karşılaşması Bursaspor için ne denli önemliyse Bursaspor maçı da Akhisar takımı için aynı derecede önemliydi. Yani Bursaspor nasıl geçen hafta alınan galibiyetle ligi bitirdiğini düşündüysekarşısında pamuk gibi bir takım bulan ev sahip ekip de daha istekli, daha odaklanmış ve daha coşkulu futbolla 3 puanı alıp güvenli bölgeye ulaşmak istedi. İki tarafın maça farklı bakış açılarıyla hazırlandığı da çok net ortadaydı.

Elinde sadece pirinç varken, portakallı ördek yapmaya kalkmamak lazım… Mutlu Hoca’nın anlayamadığı nokta burası. Bu takımda oluşumdan kaynaklanan doğal bir uyumsuzluk var. Bu takım hücum futbolu oynayamaz, oynamaya çalışamaz. İşin tuhafı savunma da yapamaz. İstediği puanları ancak rakibinden daha fazla mücadele ederse toplayabilir. Sezonun ilk yarısında da böyle olmuştu. Mutlu Hoca’nın geldiği günlerde beklentiyi yukarıya çeken ifadeleri kuşkusuz kulağa hoş gelmişti ancak bu “saldırgan/hücumcu” yaklaşım sahada karşılık bulamadı. “Karabük maçına da aynı kadroyla çıkmıştık” açıklaması ise bir tespitten öte itiraf niteliğinde. O maça rakibin ve kendi takımının bakışı ile Manisa’daki durum bambaşkaydı.

Teoride hücum futbolu oynatmaya çalışan ama pratikte tarihe geçen bir hayal kırıklığı ile camiayı yüzleştiren Mutlu Hoca’nın göreve devam etmesinin başta kendisi olmak üzere kimseyi mutlu etmeyeceğini düşünüyorum. Zira Bursaspor’un hiçbir yaş kategorisinde Akhisar takımından 5 gol yemesi doğal/normal karşılanamaz, olağan değerlendirilemez. Bir bedel gerektirir…

Taraftarın tribünü tamamen terk etmesi ise çok tarihi bir hareket. Kesinlikle bu durumu ciddiye almak lazım. Camianın ne istediğini doğru okumak zorunda karar vericiler.

Evet asıl mesele karar vermek…

Bugüne kadar verilen yönetsel kararların neredeyse tamamı hayal kırıklığı yaratmışken aynı yaklaşımlarla yeni kararlar almak mantık dışı. İyi niyete rağmen kimsenin yeni bir hataya tahammülü kalmadı. Finansman anlamındaki çabalar maalesef sportif yetersizliklerin gölgesinde kalıyor.Kulübün temel sorunu olan iletişimsizlik nedeniyle Başkan aslında ne yapmak istediğini camiaya anlatamıyor. Evet sorun bu, camia Ali Ay’ın ne yapmak istediğini tam olarak anlayamıyor.

Zaman gerçeklerle yüzleşme zamanı. Bu finansal durum ve mevcut bakış açısıyla Bursaspor’un en az bir sezon daha yarışmacı bir takım oluşturma şansı yok.Çıkıp bunu dürüst bir şekilde anlatabilmek de kolay değil.

Yeteneğin yanı sıra karakter ve tavır sorunu olan çok sayıdaki yabancı oyuncu ile yolların optimum şartlarla ayrılması öncelik olmalı. Ve sonrası için de bir planlamaya ihtiyaç var. Bu planlamayı kimin yapabileceği ise muamma. Ama en azından kimin yapmaması gerektiğini artık biliyoruz...

23 Nisan 2017, Pazar 16:30
YAZININ DEVAMI

‘’Özgüven bir seçimdir!‘’

Bursaspor’un Osmanlıspor karşısındaki 11’i, ne yapabileceklerini kendilerinin de merak ettiği bir 11’di... Saha dizilişi ve beraber oynamaktan bahsediyorum. Pek alışkın olmadığımız ikililer vardı... Sağ kanatta Aziz ve Mert, sol kanatta Onur ve John gibi… Mutlu Hoca’nın da beklentisi özellikle iki kanatta çok açık vermemek ve oyunu tutabildiği kadar tutmaktı. Kısmen bu düşünce başarılı da oldu. “Oyunu sen yap” anlayışı ve doğru “duran” bir takım dizilişi ile ilk yarıda rakibine şans tanımayan Bursaspor penaltıyla sadece skoru değil, uzun süredir kaybettiği özgüveni de buldu. Kaleciyi köşeye gönderdikten sonra vuruşunu yapan, bu yüzden de “kötü” gibi görünen penaltısıyla Deniz herkesi rahatlatmış oldu…Özgüven varsa, endişe azalır. Ve bu aslında bir seçimdir. Bursasporlu futbolcular işte bu seçimi yaptıktan sonra daha keyifli bir oyun ortaya koydu.

Temmuz ayından bu yana yoğun maç temposunun fiziksel ve zihinsel yorgunluğunu her geçen gün daha da hisseden Ankara ekibi ise bulduğu 2-3 net fırsatta Bursaspor’da “yılın oyuncusu” Harun Tekin’i geçemedi. 1-1’lik sonuç iki takımda da büyük sevinç yaratmasa da Bursaspor özgüven kazanmış olmanın getirilerini ilerleyen haftalarda daha net görecektir.

Bursaspor’da sezonun kazançlarından olmaya aday bir ismi de izledik 9 yabancılı Osmanlı karşısında; Mert Örnek…Genel olarak 1997 jenerasyonunun kıymeti çok bilinmese de Kubilay ve Ertuğrul’un ardından kalan haftalarda şans bulmaya devam etmesi halinde Mert’in özellikle hücum anlamında daha iyi işler yaptığına tanık olabiliriz. Bu sezondan geriye hiç olmazsa Kubilay, Ertuğrul, Onur ve Mert gibi gençlerin umut veren enerjileri kalsın. Yoksa önümüzdeki yılda da yabancı pazarının elde kalanlarını izlemeye devam ederiz…

11 Mart 2017, Cumartesi 19:15
YAZININ DEVAMI

‘’Düşmemeye oynamak!‘’

23. hafta maçını 33.hafta karşılaşması gibi izlemek hiç keyifli değildi.Üstelik maçın yorumcusu Ümit Kayıhan Hoca da olunca ister istemez negatif başladı mücadele… Bazı bölümlerde ciddi ciddi gerildiğimiz bir korku filmi gibiydi… Ancak film Bursaspor adına iyi değil, “çok iyi” bitti.

Taktik anlamda söylenebilecek çok şey de yok aslında. Merter’in her şeye rağmen Faty’den daha toparlayıcı olduğunu bir kez daha görmüş olduk mesela. Ya da Del Valle’nin her maç daha kötüye gitmeyi nasıl başardığını merak ettik yine. Ve uzun yıllardan sonra “şükrederek” izledik son düdüğün çalınışını…

Futbolcuların bu maçın öneminin farkında olduğunu son 15 dakikada da olsa gördük. Birkaç kırılma anından en değerlisi Sefa’nın 69. dakikada direkten dönen topuydu. Bursaspor’un golleri de tartışılacaktır kuşkusuz. Bu sene ilk yarıda Antep’te oynanan maç başta olmak üzere aleyhte o kadar çok hata yapıldı ki, kimsenin laf söyleyecek hali olduğunu düşünmüyorum.

Evet bir kez daha gördük ki kümede kalma mücadelesi başka bir şey… Yıllar öncesine döndük… Dikkat edilmesi gereken nokta şu; “küme düşme ihtimali değil, küme düşmemeye oynama ihtimali” üzdü herkesi. Bursaspor bu saatten sonra küme düşmez ama küme düşmemeye de oynamaz. Oynamamalı… İki durum arasındaki ince çizgiyi bilen herkes bir an önce 2 galibiyet daha istiyor. Ve sonra karnelerin verilmesini… “Bu sene sınıfta kalanlar, sınıfı geçenlerden daha çok” maalesef…

04 Mart 2017, Cumartesi 18:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kırmızı alarm!‘’

Maç için söylenecek çok şey yok aslında. Yine tuhaf bir penaltı, yine tuhaf kırmızı kart… Bursaspor’un canı uzun zamandır bu kadar yanmamıştı. Bursasporlu oyuncular uzun zamandır oyuna ve skora bu kadar tepkisiz davranmamışlardı. Kırılma anı tabii ki penaltı amamesele daha derin…
Son dönemde Bursaspor’un taraftarı olmak zor, başkanı olmak da zor, futbolcusu, teknik direktörü olmak da… Neden mi?
Çünkü kimse birbirini anlamıyor…
Yönetim kanadı, taraftarın sosyal medyadaki isteklerini anlamıyor… Teknik adamlar, Bursa’ya neden geldiklerini, neden gittiklerini anlamıyor… Taraftar, yönetim ve teknik adamlar ne yapmaya çalışıyor anlamıyor… Futbolcular isebu olan biteni hiç anlamıyor…
Bursaspor kaotik camia kabul ama yönetme işini ve sorumluluğunu üstlenmesi gerekenler belli. Karar vermekle, dahası doğru karar vermekle yükümlü olanlar onlar. Gelinen noktada net bir yönetimsel sorun yaşanıyor. Kararların doğruluğu da tartışılıyor, zamanlamaları da…
Mutlu Hoca’nın bir hafta önce göreve gelmesi ile bir hafta sonra sözleşme imzalaması arasında 7 günlük mesafeden daha fazlası var mesela…
Otorite, özgüven ve özsaygı kaybolmuş durumda. Bu sadece takım için değil, tüm camia için geçerli…
Ortalık yangın yeri. Mali yapının düzeltilmesi taraftarın umurunda değil… Hiçbir zaman da olmadı zaten… Şu an olağanüstü kongreye gitmek saha sonuçlarına çok etki etmez, kaçınılmaz olarak görülse de Bursaspor’un önceliği kongre değil, puan almak…
Durum ciddi…Bursaspor küme düşmez ama düşmemeye de oynamaz. Oynamamalı…
Oyuncular sorumluluk almak zorunda. Maalesef, futbolcuya dayalı düzen geri geldi... El mahkûm “onlar ne istiyorsa” o olacak. Taraftarınyapması gereken; birkaç ay daha yutkunmak, hesaplaşmayı sezon sonuna bırakmak ve iç saha maçlarında armanın yanında olmak…
Kırmızı kartlar olsun olmasın, Bursaspor’un durumu “kırmızı alarm”. Kasımpaşa maçıyla seferberlik ilan edildi…
Yıllar sonra, yeniden, şimdi herkes görev yerine…

25 Şubat 2017, Cumartesi 00:05
YAZININ DEVAMI

‘’Cesaret Gerekiyor‘’

Bazı futbolcuların mesleklerini yani yaptıkları işi sevmediğini düşünüyorum. Mesela bir fabrika çalışanı kurumunun 100 Bin TL kaybı ile sonuçlanacak hata yapsa ertesi gün bedelini öder. Üstelik aldığı maaş 1500-2000 TL iken. Futbolda bu olmuyor işte. Yılda 3-4 Milyon TL kazanırken, yaptığın hata koca bir şehrin kimyasını bozarken (manevi zarar) ve kulübün 1.5 Milyon TL’den olurken (maddi zarar) bedel ödemiyorsun genelde.Yazık oluyor, ayıp oluyor…

Ülkenin herhangi bir halı sahasında top koşturan bir gence“Bursaspor’u nasıl durdurursun?” diye sorsan; “Batalla’yı tut yeter” cevabını alırsın. Bu sezonun rakamlarına göre en iyi 5 pas bağlantısının 4’ünde Batalla var… Sizce bu istatistikten Sergen Yalçın’ın haberi olmayabilir mi?

Lawal ve Rotman ile tehlikeli bölgeyi iyi kapattı Kayseri. Bursaspor’un 10 numarası 1 kilit pas ile oynarken, Kayserispor’un 10 numarası 8 kilit pas attı. Bu rakamlar maçın özeti aslında.

Peki ne yapmalı?

Bazen kalıpların dışına çıkmak lazım Mutlu Hocam; liderler verdikleri cesur kararlarla fark yaratır. Bu kulübün eski tüzüğünde de yeni tüzüğünde de “4-2-3-1’den başka bir format kabul edilemez” gibi bir madde yok bildiğim kadarıyla. Maalesef 3’lünün kenarlarındaki isimler ne sıfıra inme, ne arkaya koşu atma, ne de içeriye kat edip şut deneme üretkenliğinde değiller. Dün de değillerdi, bugün de değiller… Dolayısıyla bu yemek tat vermiyor, olmuyor, kimseyi kesmiyor…

Bu takımı sen kurmadın Mutlu Hocam, dolayısıyla sorumluluğun maç stratejisi ve oyuncu tercihleri ile sınırlı.

Yani…

Yani, korkma Hocam…
Kimle olmayacağı belliyken, babalarının bile oynatmayacağı isimlerde ısrar etme artık.

Fark yarat…

“Benim oyun anlayışım budur arkadaş” de… 4-3-1-2 dene, 4-4-2 dene, ne bileyim 3-4-3 dene… Dene yeter ki, farklı bir şey dene…
Puan kaybetmekten daha önemli konular var. Yıllar önce aynı stadyumda 3-0 da yenmişti Kayserispor Bursaspor’u. Ama pozisyon vardı, hırs vardı, coşku vardı, adanmışlık vardı. Sonuç ne olursa olsun, sahadan “başı dik ayrılmak” değerliydi…

Belli ki Bursaspor formasının kıymetini anlayamayan arkadaşlar var. Ve yine belli ki işlerine de hiç saygıları yok. Uyar Hocam, anlat… “Böyle olmaz” de…
Böyle olmaz…

17 Şubat 2017, Cuma 22:20
YAZININ DEVAMI

‘’"Can Suyu"‘’

Ne Bursaspor ne de Fenerbahçe'nin iştahı maçı izlemeye gelen taraftarları tatmin etmedi. Konuk ekip bir hafta önceki derbide başarıyla uyguladığı "rakibi bozma" oyununu Bursaspor karşısında da denemek isteyince sıkıcı bir futbol ortaya çıktı. Aslında Hollandalı teknik adamın Topal-Alper-Josep'li orta sahayla, tüm hücum planını Batalla üzerine kuran ev sahibi ekibi istediği gibi durdurma planının işe yarayacağı 3. dakikada anlaşıldı. Bu "Batalla'yı kilitleme" harekatını bekleyen Mutlu Topçu ise Arjantinli'nin kenarlara gelerek onun boşluğunda Stancu ve Del Valle'nin yer değiştirmeleriyle üretken olmayı planlamıştı. İşte Bursaspor için tutmayan plan bu oldu. Ne Stancu, ne de Del Valle bu hücum aksiyonu için yeterli değildi. Deniz Yılmaz yalnızlığı da eklenince yeşil beyazlılar ilk yarıyı pozisyonsuz kapattı. Biresyel kalite farkıyla başlayan Fenerbahçe atağı, penaltı golüyle noktalandığında dahi ciddi bir reaksiyon verilemedi. Bence asıl önemli olan bu hissizlik haliydi.

Maçın kırıma anı ise kesinlikle Joviç'in kırmızı kart ile oyundan atılmasıydı. Sahadaki 22 ve tribündeki 36 Bin kişi bu kırmızı kart sonrası maçı Fenerbahçe'nin kazanacağına nedense tuhaf bir şekilde "ikna" olmuş gibiydi.

Ne tribünler, ne de Bursasporlu futbolcular ikinci yarıda maçın çevrilebileceği inancını taşımıyorcasına son düdüğü beklemeye başlamıştı ki, sarı lacivertli ekibin Volkan ve Ozan hamlesi "herkesi" uykudan uyandırdı. Biraz kıpırdanınca da penaltı pozisyonu yaşandı ve tam ümidin kesildiği anlarda 1-1'lik skor yakalandı.

Bu bir puan Bursaspor için moralden öte, çok şey ifade etmeyecek kuşkusuz. Ancak kabul edelim ki 2010'un ardından bu sezon iki maçta Fenerbahçe'den alınan 4 puan taraftarı kesinlikle keyiflendirir. Ve tabi Mutlu Hoca ve ekibinin de bu "can suyu"na ihtiyaçları vardı. Net şekilde görüldü ki işleri hiç kolay olmayacak...

Maçta Bursaspor adına, Şamil ve Sercan'nın performansları ve gösterdikleri "kabullenmeme" tavrı diğerlerine de örnek olmalı. Özellikle bu iki futbolcuya yönelik "tahammül eşiği"ni yeniden gözden geçirmekte fayda var düşüncesindeyim. Zira Bursaspor ruhunu, aidiyet duygusu ile yakından tanıyan herkese bu sezon çok ihtiyaç var. Maalesef Bursasporun yenileri bu duyguyla yakın gelecekte tanışamayacak gibi...

11 Şubat 2017, Cumartesi 23:05
YAZININ DEVAMI