Arama

Popüler aramalar

Terim ve Öztürk meselesi değil

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Muslera ve Melo transferlerini (yüksek maliyeti nedeniyle) eleştiren yönetici Adnan Öztürk size göre haklı mı?

Öncelikle kulüplerin transfer stratejileri belirlenir. Bunu da takımın teknik sorumlusu ile yönetim kurulu birlikte yaparlar. Teknik adamlar işin teknik kısmını, planlarını ve oyun şablonlarını ortaya koyarak yönetime yol haritası verir. Yönetim de kulübün gelir-gider dengesine göre bu yol haritasına ya onay verir ya da kulübün yapısına göre şekillendirir. Galatasaray’da anladığım kadarıyla sorun burada başlıyor. Başkan ‘hocanın her istediği transferi yapacağım’ dediği için hoca istiyor, fakat yönetim de neye göre bu istekler karşılanacak onu bilmiyor. Ve Adnan Öztürk gibi çıkışlarda bulunuyorlar. Yönetici açısından bakarsanız yönetim biçimi olarak Adnan Öztürk haklı görünüyor. Teknik adam tarafından bakarsanız da ona verilmiş sözler gereği o da istemekle haklı görünüyor. Biraz Nasrettin Hoca’nın işine benziyor. Her konuşan bu koordinasyonsuzlukta Nasrettin Hoca’nın fıkrasındaki gibi haklı oluyor. Galatasaray Yönetimi’nin medya üzerinden, kendi profesyoneline yani çalışanına mesaj göndermesi temel prensip olarak neresinden bakarsanız bakın yanlıştır. Ünal Aysal’ın hem kulüp içinde yeni olması, hem spor ailesini çok tanımaması, hem de futbolun diline yabancı olması onun önüne zor bir tablo çıkarıyor. Başkan’ın, bir an önce herkesin yetki alanı içerisinde, Galatasaray’ın menfaatleri çerçevesinde hareket etmesini, demeç vermesini disiplin altına alması gereklidir. Başarılı olacak yönetim kurulları öncelikle takım olmayı, sonra aynı hisseleri paylaşıp ortak hedefe sırt sırta vererek dayanışma içinde yürüyenlerdir. Cim Bom yönetimi şu anda bu görüntüyü maalesef vermiyor. O zaman Adnan Öztürk de konuşuyor, Ali Dürüst de konuşuyor, Abdurrahim Albayrak da konuşuyor, Refik Arkan da konuşuyor, Sedat Doğan da konuşuyor. Ve işin enteresanı hepsi de Galatasaray’ın içiyle ilgili konuşuyorlar, ileriye dönük yapacaklarını taraftarlarına ve camiaya fırsat bulup anlatmıyorlar. Başkan ise, bugüne kadar gördüğümüz, medyada en çok yer alan, konuşan, resim veren bir tablo sergiliyor. Sözün özü sadece Adnan Öztürk’ün konuşması ve değerlendirmeleri değil, Galatasaray Yönetimi’nin tamamının şu konuşma işini bir iletişim stratejisi içerisinde yapmadığı, yapamadığı gün gibi gözüküyor.

Fatih Terim’in Liverpool maçında bu eleştirilere verdiği sert cevap hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir kere Fatih Terim, Galatasaray Kulübü’nün çalışanıdır. Demeç verirken mutlaka kulübün ilkelerine ve profesyonelliğin gerektirdiği çerçeveye dikkat etmelidir. Liverpool maçı sonrası basın toplantısındaki çıkışı eğer sadece oraya odaklanarak değerlendirilirse tabii ki camia açısından sorumludur. Burada şunu belirtmek gerekli, Fatih Hoca’yı bu derece sinirlendiren olaylarda göz ardı edilmemelidir. Toplantıda söylediklerine bakarsanız, idari ve teknik sorumlu olarak çerçevesi çizilmiş bir sözleşmeden bahsetmiştir. Hoca burada yerden göğe kadar haklıdır. Eğer kendisine sözleşmede verilen haklar ihlal ediliyor ise sınırları zorlanıyor ise o da prensiplerine sadık bir karakter olarak tavrını ortaya koymuştur. Yaptığı basın toplantısının sorunlu kısmı, biraz önce bahsettiğimiz sözleşmedeki maddeleri hatırlatması değildir. Bu hocanın hakkıdır ve o noktada da haklıdır. Daha sonra yönetime ‘ayar’ vermesi ise hocanın profesyonel davranış biçimine yakışmamıştır... ‘Herkes haddini bilecek’ söylemi yönetim katında açmaz yaratır. Bu demeçten sonra medyada yer alan başlıklara bakarsanız, Sarı-Kırmızılı camia için son derece düşündürücüdür. Bu yönetim kurumsallaşma yapacağız diye gelip, eğer kişilere bağlı onlarla devam edebilecek bir yapıya dönüyor ise kendi felsefelerine ihanet ediyor demektir. İşte yönetim ve yöneticilik böyle anlarda belli olur. Ne hocanızı isyan ettirecek ortam yaratmalısınız, ne de ayar çeken hocanız karşısında bu kadar yutkunmamalısınız. Dolayısıyla Fatih hocayı yönetememek veya ona verilen sözleri yerine getirememek temelde genel kurulun ‘kulübü yönetin’ dediği; yönetim kurulunun, zaafıdır. Fatih Terim herkesin bildiği önemli işlere imza atmış, karakteri, tavrı belli, başarılı bir teknik direktördür. Onun eksilerini ve artılarını eğer bilmezseniz, daha önce yaşananlardan ders almazsanız, bu tip ‘Terim çıkışları’ ile daha çok karşılaşabilirsiniz. Yineleyelim burada sorun olmayan yerden kriz çıkarma becerisini gösteren yönetimden kaynaklanmaktadır. Çünkü Fatih Terim, bildiğiniz Terim’dir...

Adnan Öztürk’ün, Terim’in açıklamalarına kulübün resmi sitesinden cevap vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yazımızın başında da belirttik Galatasaray Yönetimi’nde daha önce Galatasray Başkanlığı için yarışmış olan birinin veya birilerinin kulübün internet sitesini kullanmak değil, doğal iç iletişim yollarını kullanarak sorunu çözmeleri gerekir. Son dönemlerde Galatasaray bütün konularını medyaya adeta meze yaparak tartışmaktadır. Bütün kulüplerin borcu varken Galatasaraylı futbolcuların alacakları veya Galatasaray’ın banka borçları sürekli gündeme gelmektedir. Eğer bu yönetim döneminde de medya üzerinden mesajlaşma veya içeriden medyaya servis yapma alışkanlığı sürerse, Ünal Aysal bir müddet sonra bıkıp, bırakabilir. Bu da toparlanma dönemine girmiş olan Galatasaray’a büyük darbe olur. Kulübün 2. başkanı da, asbaşkanı da, futbolla ilgili yöneticileri de bu medyada yer alma hevesinden veya gazete sayfaları üzerinden hesap kesme işinden acilen vazgeçmelidirler.

Terim-Öztürk arasındaki gerilim nereye doğru gidiyor, sezon öncesi takımı olumsuz etkiler mi?

Mesele Terim-Öztürk meselesi değildir. Mesele Terim tarafında olduğunu etrafa göstermek isteyenler ve Terim’e şirin görünmek isteyenler ile, Adnan Öztürk tarafında olan ve ‘kurumsallaşalım’ diyen bir grup yönetici arasındadır. Fatih hoca, verilen çerçeve içerisinde görevini başarıyla yapabilir. Yapacağından da en ufak kuşkumuz yoktur. Onu o çizgilerin dışına çekmek saha dışındaki alanlarda üzerine aşırı yük bindirmek, Terim’in performansını düşürür. Bu da Galatasaray’ın bu seneki tek çıkış yolu olan futbol takımı başarısını daha baştan engellemek olur. Yöneticiler, varsa problemlerini kendi içlerinde ama dışarıya servis yapmadan birbirlerini jurnallemeden halletmelidirler. Fatih hoca da kendisine verilen yetkileri profesyonel disiplin içerisinde kulübün çalışanı olduğunu bilerek yapmalıdır. O zaman hiçbir problem kalmaz. Zaten bir kulübün asbaşkanı ve yöneticileri ile teknik direktörünün kavgası mümkün değildir, olmamalıdır. Neticede kulüplerin patronu genel kurumlarca yetkilendirmiş yönetimlerdir. Eğer birileri tribünde kuvvetli olduğu için oraları kaşır, diğerleri medyada dostları fazla ise oradan bindirir, bir başka bölümde takımın içine el atarsa bunun adı yönetmek değil kaostur. Bu da Galatasaray geleneklerine uymaz.

2