Arama

Popüler aramalar

Akıllar ligdeydi

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Türkiye Kupası yarı finali bir yarı final gerilimi, başa baş bir çekişme taşımıyordu. İki takımdan birinin aklında lig şampiyonluğu diğerinin aklında ise ligde kalmalarını sağlayacak, “lig galibiyetleri” vardı. Bu odaklanmalar içindeyken Denizlispor kazanırsa sevinecek, kaybederse üzülecek pek bir şeyi yokmuş havasındaydı. Ayakları sahaya iddialı şekilde basmayan bir kadro ve rahat bir tempo içinde oynadı. Fenerbahçe rakibinin aksine sahaya bir, “kupa kadrosu” ile çıkmamakla birlikte o da tempoya asılmadan oynuyor, hafta sonuna bitkin çıkmama pahasına, oyuna vargücüyle asılan bir rakibe finali bırakabilecek ya da işi ikinci maça rahatlıkla bırakıcak bir izlenim yaratıyordu. Sarı-Lacivertliler elleri kuvvetli, disiplinli, verimi yüksek bir takım olduğu için özel bir konsantrasyon sergilemediği bir maçı kendini hiç yıpratmadan böyle kupa maçlarına özgü farklı bir skorla kazandı. Bu iki takımın maçı zihinsel ve fiziksel performans ve oyun kalitesi bakımından bu kadar fark barındırıyor mu, takımlar arasındaki makas gerçekten bu kadar açık mı yoksa bu maçta gördüğümüz, basit bir şekilde, “kupa gerçeği” olarak mı adlandırılmalı. Eğer Fenerbahçe şampiyonluğu Denizlispor da ligde kalmayı henüz garantilememiş olurlarsa iki takımın ligin son haftasında oynayacakları maçta bu maçın aslında nasıl oynanabileceğini görür, “lig futbolunun” bambaşka bir gerçeklik taşıdığını anlarız. Çoğalmadan oynayan temposu düşük bir rakip karşısında Fenerbahçe savunmasının sorun yaşamayacağı belliydi. Farkı Sarı-Lacivertliler’in hücum performansı belirledi. Özellikle iki kornerde topun ön direkten ikişer kafa pasıyla arka direkteki boş adamlara iletilerek arka arkaya attıkları goller birer antrenman ve dolayısıyla tamamen Daum’a ait olan bir eğitim zaferiydi. Fenerbahçe’nin hücumda çabuk paslarla yüzü dönük adamı bulup hep oyunu okuyarak hücum etme alışkanlığı da öyle... Denizlililer ligde pek kullanmadıkları bazı oyun egzersizleri yapmakla yetindiler.