Arama

Popüler aramalar

Beklendiği kadar işe yaramaz

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Ronaldinho kadroya katılırsa nasıl bir etki yaratır?

Bir zamanlar Milliyet’te yazarken şöyle bir lakırdı etmişim; “Güzel oyunumuz, oyuncusu az, izleyeni çok olan bir gösteriye dönüşebilir ‘marka değeri’, ‘kârlılık’ gibi kavramlarla anılır oldu. Evet, arada bir ‘Ne güzel goldü’ dediğimiz de olmuyor değil ama o içten arzu da derhal biraz daha forma satmak için kullanışlı bir malzemeye dönüştürülüyor.” Aylardır sayfaları işgal eden ‘Ronaldinho transferi’ haberlerini oturtacağımız bağlamlardan biri bu; ‘forma satışı’ ve ‘marka değeri’! Gerçekleşmesi zor görünen ancak gerçekleştiğinde de beklendiği kadar işe yarayacağını düşünmediğim bir transfer girişimi olur bu. Sonucun nasıl olacağına dair bir örnek gerekirse, bir başka ‘görünür’ Ricardo Quaresma’da yaşanan ‘marka değeri/görünürlük/fayda/zarar’ sarmalını hatırlamak yeterli olur. Bu haberlerin bir başka ayağı ise takım değil de ‘yönetici görünürlüğü!’ Her Ronaldinho fotoğrafının bir kıyısında aylardır ikinci başkan Ahmet Nur Çebi’nin de fotoğrafına rastlıyor, adını okuyoruz değil mi? Meselenin bu yanını da gözden kaçırmamak gerek...

Manuel Fernandes’le sözleşme yenilenmeli mi?

Doğrusu ben Fernandes’in tartışıldığı kadar takıma katkı sağladığını düşünmüyorum. Öncelikle ‘devamlılığı olan’ bir oyuncu değil, ki Beşiktaş’ın bir futbolcuda en çok ihtiyacı olan şey bu. Çünkü, kadro dar ve haliyle her oyuncudan maksimum verim almak zorunlu. Beri yandan diğer bir ‘devamsız öğrenci’ Oğuzhan Özyakup’un olmadığı kadrolardaki performansı da yanlış düşünmediğimin göstergesi olur sanırım. Fernandes, basit ve işlevsel oynamak yani ‘topu oynatmak’ yerine ‘topla oynamayı’ tercih eden ve bu nedenle takımın ritmini düşüren bir oyuncu. Evet, top ayağındayken göze hoş gelen, ‘kreatif işler’ yapıyor ama ne kadar işlevsel o tartışılır. Yine de tüm handikaplarına rağmen makul şartlarda anlaşılırsa kalmasında fayda var çünkü en azından alışkanlıklar düzeyinde takımın önemli parçası ve şimdilik yerine birini bulmak zor. Bence esas sorun Fernandes değil de Hugo Almeida’da. O olmazsa Beşiktaş ileride ne yapar, işte büyük problem bu.

Takım, ikinci yarı iç saha maçlarını nerede oynayacak?

Bu sorunun yanıtı aslında basit; Kasımpaşa. Çünkü Olimpiyat Stad’ı kışın hem takım hem taraftar için zor koşullara gebe. Biraz ‘komplo teorisi’ gibi görünebilir ama şöyle bir analiz hiç akıl dışı değil; Beşiktaş yöneticileri önce Gezi, ardından da son siyasal gelişmelerle birlikte tribünde oluşan hükümet aleyhtarı muhalefetten fazlaca rahatsız oldu. Ve devam etmekte olan stat yapımı için epeyce kaygılandıklarından adı Recep Tayyip Erdoğan olan bir stattaki olası olumsuzlukları bertaraf etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle Ahmet Nur Çebi, belki de murad ettiği bu değildi ancak hiç gereği yokken ve maç tekrarı kararında tek muhatap Türkiye Futbol Federasyonu iken Kasımpaşa için içinde ‘ezik’ kavramını barındıran cümleler kurdu ve manasız bir polemik ortamı yarattı. Ardından da bu “Nerede oynayacak” tartışması başlatıldı. Tek maç için bilet satılmayıp kombine satma uygulamasındaki ısrar da bu yöndeki şüpheleri güçlendiriyor. Öte yandan unutmamak gerekir ki, Beşiktaş’ın bu iki stat dışında bir yerde oynaması hukuki sorunlara neden olur. Öyle ya, sezon başında taraftarlarla yapılan sözleşmelerde Kasımpaşa için bir, Olimpiyat Statı için iki kombine verilmişti. Şimdi sözleşmeler ortadayken bir başka stata hicret etmek mümkün görünmüyor. Bir başka şehirde oynamak ise imkansız. Ayrıca, diyelim Şükrü Saracoğlu’nda anlaşıldı. Bu kez de kombinelerde “Tek mi çift mi?” sorunu ortaya çıkacak ki, işin içinden çıkmak zor görünüyor.

İlk yarıyı zirvenin uzağında bitiren Beşiktaş’ın ikinci yarıdaki şansı ne kadar?

Beşiktaş son maçların ikinci yarılarında çok ciddi tempo kaybına uğradı. Bunun kondisyonla ilgisi olduğunu sanmıyorum çünkü koşu mesafeleri çoğunlukla rakiplerin önünde çıkıyor. Ancak Slaven Bilic’in de belirlediği gibi takımda bir ‘sürat’ ve ‘kuvvet’ sorunu yaşandığı açık. Orta saha oyuncularının kronikleşen ‘devamsızlık sorunları’ gerek hücum gerekse müdafaa hattı için ciddi sıkıntı yaratıyor. Maçların ikinci devrelerindeki kopuşları buna bağlıyorum. Yedek kulübesindeki oyuncu varlığının yetersizliği bir başka olumsuz etki. Atiba’nın ister istemez ‘joker oyuncu’ya dönüştüğü bir takımda ‘omurga oluşturmak’ da imkansızlaşıyor. Bir diğer kronik sorun sakatlıklarıda parametreler arasına ekleyince işler iyice zorlaşıyor. Kendi adıma tüm ‘olumlu algısı’na rağmen Slaven Bilic’in fark yaratabildiğini söyleyemem. İbrahim Toraman gibi ligin gediklisi bir oyuncunun kullanılabileceği onca maçta göz ardı edilmesi, Pedro Franco’nun bir dakika bile süre alamaması büyük handikap! Bu sorunlara el atılmalı. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ritmini yakalayabilmek bu halde zor görünüyor. İkinci devre orta sahaya yapılacak bir transfer ve Almeida sorununun çözümü ilk üç sıra için Beşiktaş’ın kısa vadeli gerçekçi hedefi olarak görünüyor.