Cenk'e insafsızlık

Haberin Devamı ›
Bir kurmaca olan oyunun - haliyle de futbolun - insanları etkinlik ve mutlululuk vasıtasıyla geliştirdiği genellemesi yapılırsa da pekala ‘hasta ettiğini’ de söyleyebiliriz. ‘Kazanma hırsı’ insanın aklını, vicdanını körelttikçe bunca bilgiye(!) rağmen ‘insafsızlık’ artıyorsa bu noktada durup biraz düşünmek gerek.
Beşiktaş taraftarlarının önemli bölümü geçmişte Vedran Runje’ye yapılana benzer bir tavrı şimdilerde kaleci Cenk Gönen’e göstermekten geri durmuyor. Pür dikkat ve ajite halde kalecilerinin hata yapmasını gözlüyorlar... Hayli kalabalık bir grup Cenk’e karşı insafsızca aportta bekliyor... Hatalı bir degaj, iki hamlede kontrol ettiği bir top ya da yenilen gol Cenk’e yüklenmek için yetiyor da artıyor...
Oysa oyunun olmazsa olmaz paydaşlarından taraftarlığın en önemli gücü, kendi oyuncularına ilham verip onları yüreklendirerek yukarı doğru itmektir. Yoksa insan kızmak, küfretmek, kendi oyuncusunu aşağı çekmek için neden taraftar olur, neden onca zahmete katlanıp stada gider ki?
Futbol bize sadece ‘kazanmayı’ değil aslında bu hayatı nasıl yaşayabileceğimizi de öğretiyor. Tabii görebilirsek.. Daha az yetenekli olan, daha tecrübesiz, bir yanı daha eksik olanımızla dayanışarak nasıl hep birlikte yükselebileceğimizi gösteriyor. Futbol bir çok şey olduğu gibi bir yanıyla ‘eksik tamamlama’ oyunudur da. Hepimizin birbirimize muhtaçlığını anlatır futbol. “Yanındakinin açığını kapatırsan, kazanırsın. Bu kadar basit” der ama nedense biz duymamak için direniriz.
O nedenle Cenk’in açığını kapatmak oyunun emridir! Taraftar da bu oyunun parçası olduğuna göre kalecilerini yükseltmek için elinden geleni yapmakla yükümlüdürler. Bundan önce defalarca yapılmış ve hiçbir işe yaramamış bu zalim tarzdan derhal vazgeçmek gerekiyor. Bir dönem Galatasaray’da Sabri Sarıoğlu’na, şimdilerde Fenerbahçe tribünlerinde Selçuk Şahin’e, İnönü’de Cenk Gönen’e ve daha nicelerine... Yeter artık!..