Arama

Popüler aramalar

Doğru oyna strese yenilme!

İnsandan söz ediyorsak işin içine psişik etkileri koymadan olmaz. Lakin yaşamda da oyunda da sonuca varabilmek için psikolojik etkilerle başa çıkmanın yollarını yaratmak gerekiyor. Konu futbol gibi bir takım oyunu olunca bu iş daha da zorunlu hale geliyor.

Bizim topraklarda psikolojinin bu denli belirleyici olmasına şaşmamak gerek. Nasıl ki, öğrenme arzusu ve metodoloji eksikliği oyuncu gelişiminin önündeki en büyük engeldir.

Psikolojiden bu denli belirleyici etken olarak söz edilmesinin gerekçesi de aynıdır; bilgi ile kurulan bağın hayli gevşek olması. Oysa, bilgi yoksa gelişme de yoktur ve unutmamak gerek ki, izlemek önemliyse de okumadan öğrenilemez!..

Beşiktaş’ın baskın göründüğü maçların temel özelliği, Atiba Hutchinson’un ağırlıklı olarak müdafaanın önünde Veli Kavlak ile daha rahat işbirliği kurduğu bölgede oynadığı karşılaşmalardır. Takım o takdirde daha dayanıklıdır ve gerek topun elde edilmesi gerekse elde edilen topun paylaşılmasında daha az sorun yaşanmaktadır.

Vasatı aşamayan maçlar ise Hutchinson’un eksik bölgeyi onarmak için ‘mevkii seyyahı’na çevrildiği maçlardır. Çünkü, Slaven Bilic’in oyuncu yetersizliğinden başvurmak zorunda kaldığı bu tür düzenlemeler ‘doğru oynamayı’ da engellemektedir. Haliyle Karabük mağlubiyeti ‘stres’ yerine ‘doğru oynayamamak’la açıklanırsa işte o zaman bilgi ile gerçek ve geliştirici ilişki de kurulmuş olur. Yoksa ötesi kendini kandırmaktan gayrı anlam taşımaz.

Haberin Devamı

Pellegrini ustadan okuma dersleri!

Haberin Devamı

Bahsi bilgi eksikliği ve öğrenme arzusunun düşüklüğünden açmışken, biliyor musunuz!

Manuel Pellegrini’nin, Manchester City ile sözleşme imzaladıktan sonra yaptığı ilk işlerden biri, Four Four Two dergisinin satın alınarak kulüp çalışanlarına ve futbolculara dağıtılmasını istemek olmuş. Zaman zaman federasyona ya da takım yöneticilerine önerdiğim bu uygulamayı aynı derginin bizim ülkede yayımlanan son sayısındaki Pellegrini üzerine yazılmış bir yazıda okudum.

Futbolu 33 yaşında bırakan -kendi deyişiyle 17 yaşındaki İvan Zamorano’nun zorlamasıyla bırakmak zorunda kalan (!)- Pellegrini, o yaşta kalkıp mühendislik okuyor! Şimdilerde ise bildiği dört beş dile Almanca’yı da eklemek için uğraşıyor... Bir yandan da piyano öğreniyor.

Güzide ülkemizde diplomasız hocalar federasyon ‘olur’uyla ‘Süper Lig’ takımları çalıştırırken, Roberto Mancini sonrası City’nin Premier Lig’in en sükseli oynayan takımlarından birine dönüşmesinde bu ‘derin hoca’nın da etkisi var mıdır? Ne dersiniz!

Galatasaray üzerinde Terim hayaleti


Ciddi bir türbülansa girmiş görünen Galatasaray’da, deyim yerindeyse “Yönetim üzerinde bir hayalet dolaşıyor; Fatih Terim hayaleti!” (Bu sözü ilk nerede okuduk acaba?) İşler her zora girdiğinde ‘Terim’in hayaleti’ bir yerlerden boy gösteriyor, gösterecek.

Örneğin geçenlerde Lig TV’ye çıkan Hasan Şaş, “İddia ediyorum Fatih Terim’le beraber geri dönelim Galatasaray’a, Fenerbahçe bu kadar kolay şampiyon olamaz” demiş.

Memleket futbolundaki ‘Terim etkisi’ su götürmez bir gerçek. Öte yandan ne yazık ki, bilgisinden çok ‘motivatör yanı’yla anılıyor olması da esasen bu ülkenin futbola bakışının en temel göstergesi. Hasan Şaş’ın dilinin altındaki de sanırım Terim’in ‘oyuncunun içinden bir başka oyuncu’ çıkaran bu yanı. Ve elbette Roberto Mancini ve bu ülkeye gelen yabancı hocaların çoğunun kavramakta zorlandıkları da bu; futbolcuların pederşahi bir kültürden geliyor olmaları!.. Mancini dahil birçok hoca bu seviyedeki oyuncuların bilgi ve olgunluk düzeylerinin yüksek olduklarını varsayarak iş yapmaya çalışıyorlar. Oysa bizde oyuncular bilgiden çok ‘motivasyon’la donanmaya yatkın. Burası, bilgi yerine, motivasyon ile harmanlanmış yeteneğin kutsandığı yer. Tam da bu nedenle bir kez oluyorsa, üç kez, beş kez üst üste olamıyor.

Tabii Hasan Şaş bu kadar iddialı konuşunca insan şunu da düşünmeden edemiyor; acaba Terim Milli Takım teknik kadrosuna iki yıl üst üste Galatasaray’da şampiyonluk yaşadığı Ümit Davala’yı değil de neden Hamza Hamzaoğlu’nu tercih etti? Ve tabii bir başka soru; Akhisar Belediye’de ‘teknik direktör’ akreditasyonuyla maça çıkan Hamza Hamzaoğlu milli takımda da neden ‘antrenör’ olarak görevlendiriliyor.

Diyeceksiniz ki, “Burası Türkiye, her tuhaflığa hazırlıklıyız zaten!” Haksız da sayılmazsınız! Terim’in resmi sitede “Türkiye Futbol Direktörü” olarak görünüp ‘teknik direktör’ olarak da görev yaptığı yerde Hamzaoğlu’nun görev tanımına şaşırmak mı gerek?

Haberin Devamı