Arama

Popüler aramalar

Futbolu, ‘acı veren oyun'a çevirmek!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Kuşkusuz ki, tek başına değil ama passolig en önemli etken. Vasatın eline düşmüş futbol yönetimi hiçbir soruna çözüm üretemezken ‘eleştiri yoksunluğu’ nedeniyle de saha içinde yıllardır bir arpa boyu yol alınamıyor.

Her maçtan sonra çoğu teknik direktörden, “Rakibimize pozisyon vermedik” klişesini duymaktan usananlar arasındayım. Bu oyunun emridir; “Savunma yap, rakibe pozisyon verme!”. Ancak bunu yaparken asıl olanın Johan Cruijff’un sözü doğrultusunda yapmak olduğunu da akıldan çıkarmamak gerek; “Top sendeyse gol yemezsin...”

Peki futbol yalnızca gol yememek midir ? Elbette kocaman bir “Hayır...” Biz bu oyunu “Takımımız gol yemeyecek” diye izlemeye gitmiyoruz. Bu bıktırıcı klişenin panzehiri olan ‘gol hatta bol gol’ oyuna hepimizi bağlayan temel motivasyonumuzdur.

Güneş’in yükselttiği oyunculara dikkat edilmeli

En son Rıza Çalımbay ve Tolunay Kafkas defalarca kullandıkları bu klişeyi zahmet edip bir kez daha kullandılar! Emin olun onlar ve benzerleri daha defalarca kullanacak. Ancak bu muhafazakar, donmuş, izlenmesi artık ıstırap veren oyunda neden üç dört milli takım dolduracak oyuncu yetiştirilmediğini sorgulayan çok az insan olacak. Ve emin olun vasatların işgal ettiği bu dönme dolap yıllarca aynı turları atacak.

Tam bu nedenle geçen sezonu ligi altıncı olarak tamamlayan Bursaspor’un yaptığı en az şampiyon oldukları sezonda başardıkları kadar kıymetlidir. Ligin ilk 5 takımından ya da altıdan sonra sıralananlardan hiçbiri transfer piyasasında onlar kadar etki gösteremediyse bu önemsenmeli. Hepsi ülke seviyesinin üzerinde olan oyuncular çalışmayla parlamış yeteneğin, temponun, ortak hareket etme becerisinin sonucuysa bunu zevkle izlenir oynama biçimine borçlular. Şenol Güneş ve performansını yükselttiği oyuncular arasındaki bu doğru orantı ülkenin kılavuzlarından biri olması gerekirken ‘numune muamelesi’ görürse sadece birilerini eğlendiren bu dönme dolabı daha çok izleriz.

Derdim çoktur hangisine yanayım

Bahsi eleştiriden açmışken devam edelim. Bu ülkede hakaret, küfür, ihbar haniyse sıradan ve kabul edilebilir hale geldi. Öyle ki, en aklı başında olması gerekenimiz bile bu çemberin dışında tutamıyor kendini. Haber diyor ki, ‘İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nce Fatih Terim’e twitter hesabından hakaret içeren sözler paylaşan Yüksel Beşir’e 2 bin 180 lira para cezası verildi.’ Peki, Yüksel Beşir kimdir? Yine haberden öğreniyoruz ki, kalp ve damar cerrahı!.. İnsan umut ediyor ki, oyun düşüncemizi dolayısıyla hayatımızı zenginleştirsin. Görüyoruz k,i eğitimin en meşakkatli aşamalarını geçen biri bile bu zehirli ortamın etkisinden kurtulamıyor. Üstelik bunu ‘yazarak’ yapıyor.