İndiragandici Cem Dizdar!
Haberin Devamı ›
Bu kişisel bir yazıdır, beni seven, önemseyen insanların aklında en ufak bir şüphe kalmaması için yazılmış bir yazı. Haliyle okunmasa da olur.
Memleketin zehirli atmosferi hele de futbol gibi, az düşünülen çok konuşulan, boş konuşulan bir alanda nefes almayı güçleştirdiğinden midir nedir, çoktandır elim yazıya gitmiyordu.
Pazar akşamı, güzide meyhanemiz Yakup’ta -Bilmeyenler için Asmalımescit’teki Yakup -2, 1’ini aramayın, yok çünkü- biri İspanyol diğeri Türk futbol adamı dostumla içerken, telefonum ardı ardına çalmaya başladı.
Her arayan, “İzliyor musun oğlum, Maraton’da sana sallıyorlar” diyordu. İzlemiyordum, çünkü katıksız futbol konuşuyorduk. Beşiktaş’tan girmiş Arsene Wenger’den çıkmıştık. İngiltere, İspanya, endüstriyel futbol, alt sınıflar, sınıf mücadelesi gırla gidiyordu masada.
Sabah gazetede izledim Maraton’un tekrarında adım verilmeden hakkımda konuşulanları. SkyTürk’te Berfu Haşıoğlu ve Eray Özer’le yaptığımız ‘Karşı Saha’da söylediklerimden içerlemişti Şansal Büyüka. Benim ‘Karşı Saha’da ne dediğimden ve Büyüka’nın neye içerlediğinden başka bir yazıda bahsedeceğim. O yazı herkes tarafından okunabilir, çünkü doğrudan futbolla ilgili olacak.
Büyüka’nın programda gizli özneyle bahsettiği şeylerde benimle ilgili bir “sallama” yoktu doğrusu. Dediğim gibi ‘içerlemeydi’ onunki. Yanlış anladığı, belki de kendisine yanlış aktarılan söylediklerim üzerine gayet anlaşılabilir şeyler de söyledi. Ama ben ‘Karşı Saha’da söylediklerimin doğruluğu konusunda hala ısrarlıyım.
“Sallama”, partneri Erman Toroğlu’ndan geldi. ‘Boş konuşan Çılgın Türkler’in filozofu Toroğlu, eliyle “indiragandi” hareketi yaparak benim ‘arkadan malı götürdüğümden’ bahsetti. O konuşurken aklıma ilk gelen rahmetli babam oldu. Duysa, arkadaşları “Erman Hoca söyledi, senin oğlan malı götürmüş” deseler, çok utanırdı böyle bir konuşmanın öznesi olmama.
Kim olduğum, ne iş yaptığım, nerelere gittiğim eşim, dostum, arkadaşım... Hepsi belli. Hayatta bir şeyleri hele de para, pulla ilgili şeyleri saklayacak kadar hünerli biri olamadım.
Futbol üzerine yazdığım, söylediğim her şey tam da Toroğlu ve benzerlerinin bu ‘zehirli dil’i üzerine oldu hep. Havamızı kirleten, bizi kendimizden utandıran bu dil üzerine.
Ne tuhaf değil mi? Bunca yıl doğramadık hakem, yönetici, idareci, taraftar bırakmayan biri beni ‘indiragandi’cilikle suçluyor.
Ne güzel! Televizyondan, gazeteden ona buna demediklerini bırakmayanlar tutumlarıyla ilgili ölçülü bir eleştiri de bile seni saha dışına atmak için kayarak kafadan ‘aşil tendonu’na çakıyorlar. Hem de en basit suçlamayla; “İndirmiştir bir şeyler hocammm” diyerek.
Neden böyle düşünüyorlar peki? Çünkü onların dünyasında bu işler hep böyle yürüdüğü, hep “indirildiği”, başka türlü bir davranışın da mümkün olabileceğini düşünemeyecek kadar dar görüşlü oldukları için...
Allahları var, cin gibiler. Argoya yakın bir dille zihin kirletmek konusunda ellerine su dökecek az sayıda insan var bu ülkede. Ve ne şanslılar ki, bizim sözümüzü dinleyenlerin sayısı onlarınkini dinleyenlerin yanında devede kulak bile kalmaz.
Yazının başında ‘okunmasa da olur’ dediğim şey ise, arkamdan “Bırak ya! Şöhret olmak isteyen budalanın teki. Aklınca bana sallayıp ünlü olacak” demesinden duyduğum korkudur. Yoksa bana sorsanız zımba gibi yazı oldu.