'Kağıt üzerinde favori' olamak yetmez!

Haberin Devamı ›
Haliyle ‘ders süresi’nce oyunun hücum yanının geçen yıla göre ‘düşük yoğunluklu’ kalacak olması anlaşılır bir durumdu. Escude gibi ‘deneyimli göbek müdafası’nın ilk onbirde yer bulmasını da fiziksel yeterlilikten çok son dönemin gözde kavramı ‘parselasyon bilgisi’ bağlamında okumak gerek sanırım. Ancak o oyuncu da kendi yeterlilik seviyesini bilmesi gerek değil mi? Beşiktaş, Trabzon maçında olduğu gibi Tromsö karşısında da denge/temkin/fırsat üçgenine oturttuğu maçı ikinci devrenin başında bir ara elden kaçırır gibi oldu. Ve ardından penaltı golü geldi. Umut verici olan yenilen golün ardından dağılmak yerine tüm takımın süratle toparlanabilmesiydi. Ne var ki, futbol ‘fantezi’ kaldırmıyor. Escude, basit oynamak yerine ‘işçilik’ arayışına girince dengeye getirilmiş oyunun ritminin bir kez daha takımı aleyhine bozulmasına önayak oldu. İnsan düşünmeden edemiyor, ‘yatırım yapılmış’ bir Pedro Franco’nun bu maçlarda oynatılması ‘gelişimine katkı’ sağlamaz mıydı?
Rakip Tromsö ise, günlük yaşamdaki zorlu coğrafi koşulların dayattığı hayat bilgisi derslerinin doğal sonucu olarak dayanışma merkezli basit/pratik/işlevsel oynadı. Bu da onlar açısından işe yaradı.
Kağıt üzerinde Beşiktaş ağır basıyordu, ancak futbol ‘bizim kağıt’larla pek ilgilenmiyor. Ligdeki Trabzon galibiyetine aldanmamak gerek. ‘Galatasaray sendromu’ yaşamamak için Beşiktaş’ın oyununu hızla geliştirmesi gerekiyor. Çünkü biliyorsunuz, futbol ‘kağıt üzeri favorileri’nden pek hoşlanmıyor. Görülüyor ki, Samet Aybaba döneminin kazanımları -Fernandes/Oğuzhan Özyakup orta ikilisine- bir kez daha göz atmakta fayda var.