Arama

Popüler aramalar

‘Mutluluk oyunu' ‘görev'i yendi!..

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Üç sezondur stadı olmaksızın mücadele eden Beşiktaş, şampiyonluğun ‘bir puan’ uzağında. Bu süreç teknik adam olarak Şenol Güneş’in tercih edilmesiyle başladı dersek yanlış söylemiş olmayız. Güneş ile birlikte Beşiktaş tempolu, akışkan, yaratıcı ve gösterişli yanları daha belirgin, ‘izlenir bir takım’a dönüştü. Haksızlık etmeyelim Slaven Bilic’in takımları da bu tip özellikler gösterdi ancak bunların tespiti belirli periyotlarda mümkün oluyordu. Şenol Güneş elini sürdüğü oyunculara farklı boyutlar katarken, ‘örneğin Oğuzhan, Gomez, Cenk gibi’ bu başarı periyotlarının boyunu da uzattı.

Herkesin yanıtı Beşiktaş olur

Beşiktaş, böyle oynadıkça eğlendi, eğlendikçe de daha kolay kazandı. Futbolda da bir çok alanda olduğu gibi ‘görev bilinci’ şüphesiz ki önemli. Ancak futbolun bir ‘iş’ değil ‘öncelikle oyun’ olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu nedenle Şenol Güneş idaresindeki Beşiktaş tıpkı geçmişteki Trabzon ya da Bursa’da olduğu gibi farklı planlara bağlı olarak ‘mutluluk oyunu’ oynamaya gayret etti. O nedenle de takımın izlenirliği ve ‘tat duygusu’ hep yüksek kaldı. Takım tutan ancak ‘gözleri hâlâ görebilen’ insanlara “Bu sezonun izlemeye değer takımı hangisidir?” diye sorulsa eminim yanıt ağırlıklı olarak “Beşiktaş” olur.

Van Persie Kartal’da olsa...

Öte yanda ise daha az gol yemiş ancak daha az da gol atmış olan rakibi Fenerbahçe, ağırlıklı olarak bir ‘görev takımı’ görünümündeydi. ‘Görev’in ‘oyun’ ve ‘mutluluk arayışı’nın önüne geçtiği bir takım olarak Fenerbahçe elindeki yaratıcı oyuncu topluluğunu kullanma konusunda ciddi sıkıntılar yaşadı. ‘Görev bilinci’ daha yüksek De Souza-Mehmet Topal-Ozan Tufan üçlüsündeki uzun süreli ısrarı kendi adıma buna bağlıyorum. Lig ortalamasının hayli üzerindeki oyunculardan kurulu defans hattına rağmen ‘savunma kurgulu oyun düzeni’ sahada eğlenceye haliyle mutluluğa yol açmadığı gibi tribünün seyir zevkini de tatmin etmedi. Basittir; Sosa ile Diego, Gomez ile Van Persie, Atiba ile Mehmet Topal yer değiştirseler emin olun durum takımlar açısından değişmezdi.

Pereira ve İsmail Kartal...

Belki iddialı olacak ama Fenerbahçe savunma hattı Beşiktaş’ta olsa Şenol Güneş’in oynama/oynatma biçimiyle tıpkı Ersun Yanal sezonunda olduğu gibi şampiyonluk bir kaç hafta önce garanti altına alınırdı. Kuşkusuz bu etkilere Fenerbahçeli oyuncular üzerindeki yönetim baskısını da eklemek gerek. Temel çelişki şurada oluştu, nasıl oldu bilmiyorum ama Pereira bu ligin vasatını aşmaya bir şekilde ikna oldu. Tıpkı İsmail Kartal gibi!.. Dikkatli okuyucular bu ikilinin bir çok demecinin birbirine yakın içerikte olduğunu hatırlayacaktır.

Güneş, ceseratiyle kazandı

Şenol Güneş ise adeta bu ligin antitezi gibi. Gerek yapısal sorunlara dair itirazları gerekse oynama ve oyuncu geliştirme konusundaki gayretiyle takımlarını ayrıştırıyor. Geçen sezonu altıncı sırada bitirmiş Bursa’nın damakta bıraktığı tat bu sezon Beşiktaş’la devam ettirilirken ayrıca hedefi yakalamayı da başardılar. Cesurdu, farklıydı, çeşitliydi ve gelişmeye açıktı Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı. Ayağının tökezlediği maçlarda bile rakibini şaşırtmayı, umudu bir sonraki maça taşımayı başardı. Beri yandan Güneş’in Beşiktaş ile yaptığı, “Teknik direktör ne ki? Alırız oyuncuları oluruz şampiyon?” türünden çok temel bir iddiayı da çökertti. Bu sezon Beşiktaş, geçen sezon Galatasaray’ın yaptığı tam da bu Aziz Yıldırım patentli iddianın boşa çıkarılması olarak okunmalı!..