Tek günahkar Toroğlu mu?

Tarzını da beğenmem, dilini de... Hele ki memleket ve gezegen için önerdiği yaşama tarzını asla. Mizahın incelikle değil sadece kabalıkla yapılabileceğine ikna olmuş bir toplumun ikonaya dönüştürdüğü Erman Toroğlu ile neredeyse tüm konularda taban taban zıt şeyler düşünürüm. Ancak bugün onun söz hakkını savunmak zorundayım. ‘Futbolun buyurganları’ istemediler diye Toroğlu, ‘Maraton’ koşamayacak artık. Oysa daha düne kadar kendisinin de dâhil olduğu hayli kalabalık bir insan grubu futbola onun yön verdiğini düşünüyordu. Ancak bu düzende güç, bilgi değil de para ya da paranın kontrolüyle ölçüldüğünden ‘ipi çekildi.’
Haberin Devamı ›
Hem de saçma sapan bir gerekçeyle... Neymiş? Statlardaki küfre ilham veriyormuş onun dili. Futbol ihalesine bu kadar para yatırıldığına göre herkesin terbiyeli, edepli olması gerekiyormuş. Çünkü verilen paranın kârlı biçimde geri dönüşü için nizam, intizam şartmış. Meğer bu düzensizliğin, edepsizliğin ana kaynağı da Toroğlu’ymuş.
Bunca yıldır karşılarında olan ve ağzının içine baktıkları biri için bunları söyleyenleri tanımıyor olsak, her birini birer ahlak timsali sanabiliriz.
Kulüp yöneticileri ve futbolun işletmecileri, işin içine giren para biraz daha büyüyünce birden ahlâk kumkuması kesildiler. Hani dersiniz, üst üste iki maç kaybedince derhal hakem doğrama tezgâhının şalterine el atanlar onlar değil, biziz. Baksanıza parayı veren hemen düdüğü çalmaya başladı. “Artık sahaya şişe atılmayacak, küfür edilmeyecek” dedi ihalenin ikinci günü dükkân sahibi. Hem bizim oynadığımız, izlediğimiz maçı bize satacak, hem de bize ‘ahlak bilgisi’ öğretmenliği taslayacak. Peki, sorsak hazretlere, “Bunca yıldır yediğiniz haltların hesabını nasıl kapatacağız” diye, bir yanıt verebilirler mi acaba?
Haberin Devamı ›
Örneğin, Almanya’daki şike raporları için şimdi Toroğlu’nun kuyruğuna teneke bağlamaya çalışan yetkili ve etkililer ne yaptılar acaba?
***
Futbolun dilinin kendilerini işin sahibi sananların şimdi mızmızlandıkları yere gelmesinde elbette Erman Toroğlu’nun da payı var. Başta da söyledim, ne düşündüklerine ne diline katılırım. Ama onu ‘günah keçisi’ ilan ederek aradan sıyrılmaya çalışan ikiyüzlülere karşı da uyanık olmak gerektiğinin altını kalın kalın çizerim...
Gönül isterdi ki, futbolun izleyicisi Toroğlu’nun ciddi bir eleştirisini yaptıktan sonra kurdukları yeni dille onu egale edebilseydi. Olmadı, becerilemedi. Kabul etmek gerekir ki, bu meselede Toroğlu’ndan kaynaklanan bir problem varsa eğer bunda “Dur bakalım akşam Erman Hoca ne diyecek” diye onun kılavuzluğuna kayıtsız şartsız gönül indirenlerin de günah defteri epey kabarık. Hatta yeterince güçlü bir dille itiraz etmeyi beceremediğim için benim bile...
Bütün bu gerçekler ışığında Toroğlu’nun kurban edilme biçimine de gönül razı olmuyor. Bunca yıldır onun reytinginden yararlananların şimdi sütten çıkmış gümüş kaşığa dönüşme gayretleri riyakârlığın daniskasıdır.
Toroğlu ‘Maraton’a devam etmelidir. Çünkü Türkiye’de futbolun da futbolun dilinin de doğru düzgün bir eleştirisi yapılamadan, Toroğlu’nu sansürleyerek ancak futbolun gerçekleri, derin ilişkileri ve gerçek yönetici ve yön vericileri maskelenmiş olur. Bu maskeyi düşürmek de futbolu samimiyetle seven, iyi ve cesur insanların görevidir...