Teori pratik olabilir sanki

Haberin Devamı ›
Fatih Terim ne denediyse müdafaa göbeğini onarmayı bir türlü başaramamıştı ancak 'Süper Lig'in denklemi'ni bildiği için işi bir biçimde rakip ceza sahası içinde bitirmeyi beceriyordu. Bu onun pratiğinin gücüydü. Mancini ise Terim'e göre daha teorik oynatıyor. Ne varki 'futbolda teori', disiplin ister, yüksek mevkii bilgisi içerir, takım içinde güçlü dayanışma gerektirir. Galatasaray'da bunları görebilmek şimdilik kaydıyla pek mümkün değil gibi. Örneğin Selçuk... 'En geniş alanda her şeyi yapmaya çalışınca' hem kendini çok yıpratıyor hem de düzen açısından kaotik durumlara yol açıyor. Bazen bu kadar efor harcamadan da sonuç almak mümkündür. Tüm bunlara birde yenilen goldeki gibi müdafaa sorunları eklenince işin ucu kaçıyor ve toparlamak zor oluyor. Oyun ilk yarı boyunca hep Kasımpaşa'nın talep ettiği ritm ve hızda oynandıysa bunda Galatasaray'ın bu 'teorik düzensizliği'nin payı büyüktü.
Babel 42'de bir adım daha sürüp şutlasa maçın ikinci yarısı Galatasaray ve Mancini adına zordan öte zor geçebilirdi.
İKİNCİ YARI
Galatasaray 'teorik olgunluğa eriştiremediği oyunu'yla bir türlü tempo üretemezken hemen devre başında 'kaygan zemin kayar' kuralı gereği Umut Bulut'la yaklaştığı gole de yine yanlış ayakakkabı ve problemli zemin eşleşmesi nedeniyle kavuşamadı.
Oysa Kasımpaşa tam tersi, topu her ele geçirdiğinde hem daha iyi paylaşmayı sürdürürken Castro ve Scorione gibi oyuncularla kreatif çalımlarla rakibin hem dengesini hem de sinirini bozdu. Dakika 55'e gelmişti ki, Galatasaray gözle görülür biçimde vites yükseltti. 60. dakikada Drogba işçiliği Burak Yılmaz golü de bu yüksek vitesin ürünü oldu. Ancak golde çalımı yiyen Yalçın'ın ardından kademeye girmeye çalışan El Yasa'nın yine 'zemin kaynaklı kayıp düşmesi'nin payı da çalım kadar önemliydi.
Unutmayalım, 66. dakikada Drogba gibi büyük bir ustanın kalenin ağzının içinden topu dışarı atması da futbolu sevmemize neden olan 'ihtimaller'e dahildir.
Galatasaray bir 15 dakika kadar oyunu daha düzenli oynadıysa da başta Babel olmak üzere arkada buldukları hemen her boşlukta Kasımpaşa forvet hattı ciddi tehlikeler yaratmayı ihmal etmedi. Ancak Melo neredeyse tek başına bu atakların çoğunu tek başına savuşturuken Eray İşcan da yavaş yavaş Galatasaraylılar'ın daha da güveneceği bir kaleciye dönüşmeye başladı.
Şu notu da düşelim; Burak Yılmaz sanki artık kafa topu çalışması yapmıyor gibi. Geçen sezon attıklarını kariyeri açısından yeterli mi görüyor acaba? Bir de elbette kafa topu kadar şu kendini yere atmamaya da daha çok çalışması gerekir. Gerçekten zarif durmuyor bu tip davranışlar.
Sonuçta iki günde İstanbul'da oynanan ve berabere biten iki zevkle izlenir maça tanıklık ettik. Dileyelim ki, çıta gittikçe yükselsin ve 'hayat bayram olsun...'