Torba olsa bile büzülmez

Haberin Devamı ›
Birbirini destekleyen bu iki açıklamayı alt alta koyduğumuzda ortaya şu sonuç çıkmıyor mu? Bu sezon artık Beşiktaş taraftarının maçlara gitmesine gerek yok. Çünkü Beşiktaş ağzıyla kuş tutsa bir şey yapamayacak, çünkü işin içinde ‘kötü adamlar’ var.Tabii Kıvanç Oktay’ın bu açıklamasını tersten okumak da mümkün. Acaba izni olursa şöyle düşünebilir miyiz? Sabri Çelik değil de Kemal Ulusu MHK Başkanı olsaydı bugün Beşiktaş’ın başına geldiği iddia edilen belalar acaba Fenerbahçe, Galatasaray ya da Trabzonspor’un başına mı gelecekti?Oktay’ın söylediklerinin doğru olduğunu kabul etsek bile, bu aynı zamanda şu anlama da gelmiyor mu? Beşiktaş, MHK için bir iktidar mücadelesine girdi ve kaybetti. Şimdi de sonuçlarına katlanıyor.Sanki dersiniz ki, Beşiktaş’a bunca işe yaramaz futbolcuyu Kıvanç Oktay ve arkadaşları değil de Sabri Çelik ve ‘futbol oligarşisi’ aldırdı. Oktay, bu akla izana sığmayacak açıklamalarla Beşiktaş’a yarar değil zarar veriyor farkında değil...Yani neymiş, kusuru kendimizde ararsak sorunları daha kolay çözermişiz...***İki tekaüt hakem, Kuddusi Müftüoğlu’nu değerlendirirken ‘Aşil tendonunu’ koparmak kastıyla Sabri Çelik’e arkadan giriveriyor.Ahmet Çakar, 6 hafta dinlendirilmiş bir hakemin böylesi kritik bir maçta görevlendirilmesini ‘anlamlı’ bulup ‘hakem rezaleti’ derken, Müftüoğlu’nun bir çok kritik kararda yanlış düdük çaldığını iddia ediyor.Ali Aydın ise, hakemi yere göğe sığdıramadığı yazısında, “Hak etmediği halde 6 hafta cezalandıran MHK’yı da utandırmıştır herhalde” diyor.Bizim anladığımız o ki, aynı maçı ikisi de yönetse ortaya acaip bir tablo çıkacak, belki de bundan fazla toz duman kalkacakmış.Yani neymiş, eksik olan hakemler kadar ‘futbol kültürü’, ‘hayat bilgisi’ ve ‘nezaketmiş’...***Erman Toroğlu, Galatasaray - Ankaraspor maçında sahaya giren gazilerin protestosunu haklı bulurken ayaklarını burnumuza doğru uzatmış, her konuda olduğu gibi engin siyasi bilgisini de ‘dobra dobra’ gözümüze soktu: “Bunlar ‘Perşembe anneleri’ (!) olsa el üstünde tutulur, baş köşelerde ağırlanırdı...” Sonra biri kulağına fısıldamış olacak, durumu ‘Cumartesi anneleri’ olarak düzeltti.Toroğlu, sanırım ‘Cumartesi anneleri’ni Galatasaray Lisesi önünde piknik yapıp her seferinde polisin teveccühüyle karşılaştığını sanıyor. Oysa onlar yıllardır ‘kaybedilen’ çocuklarını aramak için gittikleri o yerde yıllarca dayağın envai çeşidini yedi. İyi ki o gazilere Toroğlu’nun istediği gibi ‘Cumartesi anneleri’ muamelesi yapılmadı. Yoksa mazallah çocukları oracıkta ‘şehit ederlerdi...’Yani neymiş, bilip bilmeden topa girilmezmiş...