Yenikapı'dan çıkan deplasman dersi!..

Haberin Devamı ›
Ülke tarihinin en kitlesel mitingi olarak tarihe geçen organizasyon, eksiklerine rağmen bazı bileşenlerinin yokluğu gibi bize bambaşka şeyler gösterdi. Neleri mi? Hiçbir koşulda yan yana gelemeyeceği varsayılan grup ve insanları, yaşamın kimi ‘ortak problemleri’ karşısında bir arada görebileceğimizi... Özeleştiri yapmayı bir tür ‘geri adım atma’ sayanların özeleştiri yapabildiklerinde oluşan ‘yaratıcı iyimserliğin moral gücü’nü... Kürsü dilinin önemini... Nezaket, anlayış ve kavrayışın ortak iş üretebilmek için ne denli gerekli olduğunu... Yine de ‘Yenikapı ruhu’ için düzülen övgüler gerçek hayatta atılacak adımlarla ete kemiğe büründürülmezse korkarım çoğu zaman olduğu gibi bilindiğe dönülecek ve böylesi zamanlar başta ‘darbeciler’ ya da türevleri olmak üzere hayatımızı karartmaya çalışanlar için yeni fırsatlar yaratacaktır!..
Şimdi kendi bağlamımızda şöyle bir soru ortaya koysak, yanıtlar bizi nerelere götürür acaba; “Futbol söz konusu olduğunda ‘Yenikapı ruhu’nu gündelik hayatımıza nasıl uyarlayabiliriz?” İşte benden bir kaç öneri...
1-Geçen sezon çıplak gözle de görülen ‘tribünden kaçmış taraftar’ın en büyük şikayeti ‘Passolig uygulaması’ydı. Artık bu yaptırımı revize etmek gerekiyor. Futbol Federasyonu’nun, mahkemelere kadar taşınan itirazlara kulak verip Passolig’in sancılı yanlarını ivedilikle ele alarak yeni sezon için dışarıda kalan taraftarı içeri davet edecek güçlü bir jest yapması gerekiyor...
2-Yenikapı’da ‘benzemez gibi görünenler’in bir arada olabildiğini gördük. ‘Holiganizm umacısı’yla stadyumlarda yıllardır boş tutulan rakip takım tribününlerinin açılması şart. Yani artık ‘deplasmanıma dokunma-deplasmana özgürlük’ zamanı... Bu büyüklükte miting yapılan bir ülkede insanlar 30-40-50 bin kişilik statlarda kavgasız gürültüsüz maç izlemeyi beceremez mi?! Eğer aralarında sorun çıkaracak biri ya da birileri varsa diğerlerinin huzur içinde takımlarını desteklemelerini sağlayacak olan devlettir. Suçluyu suçsuzdan, kabahatliyi masumdan ayırmak için onca kurumu var modern toplumların. Bundan böyle kimse sorumluluktan kaçmasın!..
3-Benim özel olarak üzerine titizlendiğim bir başka başlık olan, ‘hakemlere karşı tutturulan dil’in de ciddi bir özeleştiri süzgecinden geçirilmesi gerek. Geçmişte yapılan ve adına ‘hakem eleştirisi’ denen hoyratlığını en azından bir yıl ‘nadasa bırakabilirsek’ eminim birbirimizi anlama konusunda çok yol alacağız.
Benimkiler ‘şimdilik’ bu kadar. Peki sizin önerileriniz neler?..