Namoğlu'na doğruyu söylemek yakışır!
Haberin Devamı ›
Çok bilindik bir hikâyedir: Hoca Efendi! Sana birkaç sorum var, demiş adam. Şöyle bir sakalını sıvazlamış ve başlamış konuşmaya:
- Şimdi sana soracağım birçok şeyi ben de biliyorum da, bir yere takıldım onu sormam lâzım.
- Sor efendi ne soracaksan, diye meraklanmış imam.
- Efendi! Hani Hz. Nuh’un çocuğu olmuyordu ya…
- Ee?
- Hani “Allah’ım bana bir kız çocuğu ver onu sana kurban edeyim” dedi ya…
- Eee!
- Hani Allah bir kız verdi, sekiz yaşına gelince kesmeye dağa götürdü, bıçağı tam kıza çalacakken…Birden ortaya Azrail çıktı elinde bir keçi ile...
- Eeee!
- Ey Nuh! Dur kesme! “Bu keçiyi sana Allah gönderdi. Kızının yerine bunu kes” dedi ya…
- Eeeee!
- İşte buraya kadar hepsini biliyorum. Yanlışım varsa düzelt. Sadece keçi erkek miydi, dişi miydi onu bilemedim. Onu soracaktım Hoca Efendi…
Hoca demiş:
“Ben şimdi bunun neresini düzelteyim?”
Bir… Nuh değil İbrahim peygamber…
İki… Kız değil, erkek…
Üç… Azrail değil Cebrail…
Dört... Keçi değil koç…
Yirmi yıl mı?
Geçtiğimiz günlerde Yusuf Namoğlu, Stadyum programında gündeme dair soruları cevapladı. Dersine iyi çalışmış olan Ersin Düzen’in soruları karşısında bayağı terledi. Her şeyi birbirine o kadar karıştırdı ki; program bitiminde aklıma yukarıdaki hikâye geldi. O yüzden anlattıklarını düzeltmeye çalışmayacağım.
Tek bir husus hariç! Namoğlu; camiadan uzun yıllar uzak kaldığı eleştirilerine cevap verirken; ayrı kaldığı bu dönemde 20 yıl boyunca UEFA’da gözlemcilik yaptığını söyledi. Dil sürçmesi falan da değildi. Birkaç defa tekrarladı söylediklerini. Hatta hızını alamadı “UEFA’ya 32 yıl aralıksız hizmet ettim” dedi.
Kabul edilemez!
O gün yaptığı diğer açıklamalar; köşeye sıkışmış, hakem hatalarından bunalmış ve kendini haklı çıkarmaya çalışan bir başkanın savunması olarak kabul edilebilir. Fakat bu konu asla kabul edilemez! 8 yıl milletin vekilliğini yapmış, hakem camiasının tepesindeki şahıs küçük bir arşiv çalışmasıyla ortaya çıkartılacak bir hususta doğruyu söylemeliydi. Şu an hakem camiası Namoğlu’nun bu sözlerinden sonra, başkanlarına karşı ciddi bir güven erozyonuna uğradılar, benden söylemesi...
Sessiz icraat mı?
Gazetemiz yazarı Sayın Cem Dizdar; dün “Her şey normal, ben miyim anormal” başlıklı bir yazı kaleme almış. Zevkle okudum. Yazdıklarına hak vermemek mümkün değil. Maalesef futbol ortamı, futbolla ilgili anormal olan tüm konuları artık normalmiş gibi algılıyor. Daha acısı; bu anormalliklerin sorumluları, normalleşmek için bir çaba da harcamıyor.
Benim alanım daha çok hakemler olduğundan, bu hafta başka bir anormalleşmeye de (!) ben dikkat çekmek istedim. Son haftalardaki hakem hataları bu hafta itibariyle zirve yaptı. Oynanan dokuz lig maçının sekizinde, gözlem tekniğinde “siyah-beyaz hata” olarak ifade edilen, “oyunun gidişatını önemli ölçüde etkileyen” hakem hataları oldu. Bence bu bir rekordu! Ancak ufacık bir hakem hatasında bile yaygara kopartan yöneticilerin ağzından bu hafta cılız da olsa hakem eleştirisi duyamadık.
Acaba yöneticiler; söylemden vazgeçip, eyleme geçmiş olabilirler mi?