Aldatma üzerine bir oyun

Haberin Devamı ›
Ne oynadılar ki! Duran toplardan otuz küsur gol atan Juninho olmasaydı Lyon ne yapardı? İşte Şampiyonlar Ligi’nde bir türlü final göremiyorlar.Futbolu yorumlamak böyle birşey işte. Gaziantepspor maçının ikinci yarısındaki futbolu ve 4 golü açıklamaktan kurtulmak için “Fenerbahçe gol atmıyor, Oğuz yiyor” dersiniz. Gaziantepsporlu futbolcuların, rakibin hiçbir şey yapmadan maçı aldığına inanmalarını sağlayacak kadar dehşet verici beyin yıkama gücü sunar size. Galatasaray’ın Çaykur Rizespor’dan yediği ilk golü sadece korner vuruşundan itibaren değerlendirip anlık hataya kafayı takarsınız. Oysa futbol adına o kornere sebep olan atak, üst üste gol pozisyonları vahimdir. Deivid’in 3 golüne de bahane bulabilirsiniz. Bahane buldukça o atmaya devam eder. Oysa onunla ilgili önyargılı, bilgi sahibi olmadan verilen sert görüşlerde hata yapılmış olduğunu itiraf etmek erdemdir. Ya da onun stiline, becerilerine odaklanıp takım içinde nasıl verim alınabileceğini tartışmak!Yine aynı şey yapılıyor. Zico tercihi, Fenerbahçe’deki devamlılığı bozan bir tercihti. Ama riskin bedelini Zico ve futbolcular ödemek zorunda değil(di). Bu, o takım ve teknik direktöre daha fazla tölerans tanınmasını gerektirir. Onun teknik adamlığı konusunda ülkede hiç kimsenin fikri yokken üstelik. Hep “Risk, ama ya Zico tercihlerini değiştirirse” sorusu bir köşede durmalıydı. Zico’yu 5-6 maçla kovulma noktasına getirmekle 3-4 maçtaki olumlu gelişmelerin her şeyi yoluna koyduğu havasını yaratmak arasında fark yok. İkisi de kısa vadeli, anlık bakış açıları. Doğruluk payları varmış gibi görünse de doğru biçimde yorumlanmıyor. Neden, nasıl, niye sorularına asla cevap verilmiyor. Tigana belki de en çok nefret edilen kimliklerden birine dönüştürüldü. Ama “Del Bosque gibi biri bu baskıya bu kadar süre nasıl dayanmış” çıkışı, yine nefret edilen Zeman’ın “Futbol bir oyun ama Türkiye’de yalan ve hayal üzerine kurulmuş. Gazeteleri okursanız ne demek istediğimi anlarsınız” demeci gibi başucu cümleleridir. Futbolcu, medyanın art niyet karışık yanlış ve futboldan uzak bakışıyla kendini aldatıyor. Tribündeki adamı, sokaktaki vatandaşı dinlediğinizde yorumculara ve gazete manşetlerine bakar gibi oluyorsunuz. Alacakaranlık Kuşağı bu olsa gerek.