Basit değil

Haberin Devamı ›
* Son iki sezonun şampiyonunda hedef, 3. şampiyonluk ve Avrupa’da başarıydı. Bu sene, futbol alanında sizce nasıl geçti?Aziz Yıldırım’ın FBTV’de yaptığı özeleştiri çok önemli. “2007’de Avrupa Şampiyonluğu diyorduk. 2 sene üst üste Şampiyonlar Ligi’nde oynayınca gördük ki, bu, sandığımız gibi kolay değilmiş”. Evet, futbolun basit olduğu söylenir ama Avrupa’da başarıya nasıl ulaşılacağı o kadar basit değil. Daha doğrusu acısız ve beklemeyi bilmeden olmuyor. Fenerbahçe’nin kapatması gereken 20 yıl var. Şampiyonlar Ligi finalini 4-5 yıllık plana koymak, bu ligin ne demek olduğunu anlamamaktır. Ünvanın vakti gelecek, ama önce isminizi kalıcı yapmalısınız. Kaymak tabaka takımlara “grubumuza düşmesin” dedirtecek bir baş belası olmalısınız. Başarı için tek doğru yoktur. Kimi ilkinde elde eder, kimi haketse de ulaşamaz. Kimi de tırnağıyla kazıya kazıya gelir. Futbolumuzdaki sistemsizlik düşünülürse Fenerbahçe son yolu takip etmek zorunda. İstese de istemese de. Bu yüzden 3. sezona ligde 2 şampiyonluk kazandıran teknik direktörüyle devam etmesi önemlidir, doğrudur. Bu, kendi tarihini değiştirmektir. Fenerbahçe, önce ülke içindeki başarıyı alışkanlığa dönüştürmeli, taraftarının bakış açısındaki aceleciliği de kırmalıdır. Takımın iyi çizilmiş, sadık kalmaya çaba gösterdiği bir vizyonu var. Taraftarlara ve medyaya göre de çok ileride olduklarını düşünüyorum. Bu yeni takım, birarada oynamayı ve eksiklerini gidermek için gerekli zamanı ancak içerde bulacağı huzurla sağlayabilir. Özgüven artışını görebiliyorsunuz. Türkiye içinde iyi yol kattettiler, bu sezonki Şampiyonlar Ligi performansına rağmen orada da ayakta durmayı başarıyorlar.Fenerbahçe için ilerleyen, gelişen bir takım diyoruz. Elbette bu, Şampiyonlar Ligi’nde daha fazla puan olarak dönebilirdi. Geçen sezonkinden zor bir gruptaydılar. Yabancı yorumcular ve basın da kuralar çekilir çekilmez “ölüm grubu” ismini takmışlardı. PSV galibiyeti sonrası alınan her skor Fenerbahçe’nin işini zora sokacak, ters skorlardı. Ama bu takımların oyun karakteri (orta saha ve hızlı kanat adamları), Fenerbahçe’nin en büyük sorunuyla yüzleşmesini sağladı: Orta sahanın verimi. Orta alanı kalabalık tutmak maç kazanmayı garantilemiyor. Bu bölgedeki isimlerin alan ve görev paylaşımı, dinamik oynama seviyesi ve en önemlisi geri koşma dürtüsünde aksaklıklar var. Forvetleri rahatlatacak ceza alanı destekleri istenen seviyede değil. Oysa Avrupa futbolunun güçlü takımlarının hepsi bu felsefeye dayanıyor. Fenerbahçe’nin rakipleriyle arasındaki en önemli fark buydu ve kaybetti.İlk yarıda baş ağrıtan nokta yenen gollerdi. Avrupa’da adet, ligde ise gollerin yeniş biçimi ciddi bir dağınıklık göstergesiydi. Şampiyonlar Ligi, az gol yiyen takımların ilerlemesine izin veriyor. “Daha fazlasını atarım” felsefesini uygulama cüretkarlığı ancak Barcelona gibi takımlarda olabilir. Fenerbahçe geçen sezona göre çok daha iyi bir takım. Bu, ligdeki istatistiki verilerin ötesinde stille ilgili tespit. Daum’un karakteri olan “paslaşarak” oynamak, topu çevirmek yavaş yavaş ortaya çıktı. Zaten buna ihanet edip topu havadan oynamaya, ayaklarında fazla tutmaya başladıklarında Fenerbahçe çok sevimsiz oluyor.Kadro dengeli, ama kısıtlı. Bu açıdan sezona tek transfer, Appiah ile girildiğinde Şampiyonlar Ligi de tehlikeye atılmıştı. Alex’in üzerine dönen yorumlar da son buldu sanırım. Fenerbahçe’nin geleneği ve kimliği, hücuma dönük futbol anlayışıdır. Alex de bunun için gerekli. Oyunu ileri taşıyan o. Kaldı ki ilk 11’de 1 adet savunma yapmayan, teknik bir özel isim olması güzel futbolun gereğidir. Bu lüksü ona verirsiniz, onun yarattığı eksikleri diğerleri kapatır. * Yönetim Kurulu’nun 2005’teki artı ve eksileri nelerdi?Aziz Yıldırım’daki değişimin bir ilüzyon olduğu şüphesi devam etti. İnanmak gerçekten zor. 3 sene öncesine kadar, 10 sene önceki yönetimlerin tarzının takipçisi gibi görünürken şimdi ideallerdeki başkan modelini yakalamak üzere. En pozitif olay Daum konusundaki kararlılıkları. Cesaret isteyen bir iş yaptılar. Kötü günlerde, iyi günlerin keyfini sürmelerini sağlayacak çalışmalarda ısrar ettiler. Ama spor salonu yokluğu, en büyük eksileri olmaya devam ediyor.* 2005 yılında Fenerbahçe adına en mutlu ve en mutsuz günler ya da gelişmeler size göre nedir?Takımın, maçlık değil tüm sezona yayılan istikrarı. Bunu kişisel ve takım gelişimiyle beraber götürebilirlerse her an onlar için mutluluk verici olacaktır. * 2006’da Fenerbahçe’yi neler bekliyor?Kadroyu kademe kademe iyileştirmeyi benimsediler. Kolay bir transfer dönemi olmayacak. Eksikleri olan mevkilerde Türkiye içinde alternatif yaratmaları zor. Kulüp, Daum’un scouting hazinesine bir gün veda edeceklerinin bilinciyle, kişilerden bağımsız sistem kurmalı. Ayrıca altyapı atıl, gelenek olduğu için elde tutulan bir dal olmaktan çıkartılacak mı? Buna yönelik iyi bir çalışma başlattılar, sonunu getirmeliler.