Arama

Popüler aramalar

Hamle

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Final sonrası Lippi sadece purosunu tüttürüyordu. Sanki en sıradan işlerden birini başarmış gibi. Ağustos 2004’te ilk maçında İzlanda’ya 2-0 yenildiğinde, “Bu ayda yapılmış bir hazırlık maçına göre fikirlerimi değiştirecek değilim. Bu takım ilerlemekte olan bir iş” diyordu. Ortaya İtalya gibi oynamayan İtalya çıkarttı. Hücumu tüm sahayı kullanarak ve hızlı çıkışlarla yapan, hep hücum etmek isteyen bir İtalya.4-3-3’ün temsilcilerinden olan Lippi, “Esas problem kafada. Düşünce yapısı yanlışsa taktikler ve dizilişler hakkında konuşmak anlamsızdır” diyor ve 4-3-3’e bağlı kalmayıp, elindeki forvetlerin ve orta sahanın özelliklerine göre Juventus’ta nasıl 4-3-1-2, 4-3-2-1 gibi versiyonları uyguladığını anlatıyor. Milli takımda iki tane güçlü, hızlı ve pozisyona çabuk tepki gösterebilen stoperleri bozuldu. Forvet arkasındaki oyun kurucularının adam takibi sıfıra yakındı. Ama bu açıkları kapatacak planlarını üst düzey futbolcu idare edebilme becerisiyle müthiş uygulattı. 7 maçlık, 1 aya yayılan mini ligde, İtalya’nın kaderini değiştirdiğini iddia edebileceğimiz değişikliklere gitti. Bu cesaret ve tecrübe ister. İki forvetle başladı. Forvetler de, arkalarındaki yaratıcı pozisyondaki isim de eninde sonunda oyundan çıktı. Totti veya Del Piero’ya inanıyordu, ama İtalya bu mevkiye 2 senedir alternatif bulamamanın bedelini ödeyebilirdi. Oyunu açamadılar. Toni ve Gilardino, lig ve kariyer çizgilerine yaklaşamadılar. Top alamıyorlardı, yıpratamıyorlardı. Olay ABD maçında koptu. Grup sonrası isimler ve mevkiler radikal biçimde değişmese de çalışma alanlarını yeniden tanımladı. Tek golcüye düşürdü, kanatları forvete yakınlaştırdı. Üçlü defansif orta saha bloğunu rotasyona soktu, sıkışmalarını engelledi. Turnuva boyu istediğini alamayacağını anladığı Toni, Gilardino ve Iaquinta’yı herbiri bir maçta ön plana çıkacak biçimde kullanmayı başardı. Pas trafiği tüm sahaya dengeli biçimde yayılmaya başladı, Avusturalya maçı sonrası finale ulaşıncaya kadar mükemmele yaklaştılar. Cannavaro da 2002’de Cafu, 1998’de Deschamps, 1994’te Dunga gibi tarihi kaptanlık performansı sergiledi. Cannavaro’nun son yılların en inanılmaz bireysel savunma şovunun yanında İtalya’nın takım savunması ile ilgili sunduğu dersler, Dünya Kupası’nın en zevkli yönlerindendi. Stoperlerin bir kısmı hangi defansa koysanız da kesiciliği, savunma ve hamle zekası ile yine aynı kalitede oynar. Kimisi de oyun stilini tamamlayan ortaklarla performansını zirveye taşır. Transferde Fenerbahçe’nin kulağına küpe olsun.