İlk şart takım olmak

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe iki Milan maçında fauller yaptı, ama bunlar, onları durdurmaktan uzak faullerdi. Milan’ı bu şekilde yenemezsiniz. Schalke 2-2 berabere bitirdiği maçta, Poulsen’in Shevchenko’yu isyan ettiren markajına çok şey borçluydu.* İlk 11 ise maç öncesi beklentilerimizle uyuşuyordu. Fenerbahçe kimi nerede oynatacağını bildiğiniz, yedeklerini de rahatça yazabildiğiniz, ama dar bir kadroya sahip. 2.5 senenin kemiği olmuş 3 ismin eksikliği bu açıdan elbette önemli bir faktördü. Yedek oyuncular hep hazır olurdu. Bu sefer istenen verim alınamadı. Servet Ankaragücü kupa maçında bile ağırdı, geçildi. Kendini daha da toparlamış olacağını düşünüyorduk (zira Servet’i Vestel maçında izleyemedik). Değilmiş. Shevchenko’lu, becerilemeyen ofsayt taktiğini ara paslarla rahatça bozan Milan’a karşı aksaması normaldi.Kişisel hatalar yıkıyor* Aslında adeta maça kilitlenmiş biçimde başlayan Fenerbahçe, Anelka’nın top kaptırışıyla gelen ilk gole kadar durumu idare edebilmişti. Beceremediği oyunu kilitlemeyi ikinci yarı başına taşıyıp, sonra yüklenecekti. Olmadı. 2 senedir verdiği gol pozisyonlarının ve yediği gollerin kökeninde orta sahada veya hücuma kalkarken kaptırılan toplar yatıyor. Bir gün Selçuk, bir gün Aurelio, bir gün Anelka, bir gün Deniz... Bu derece hayati hata haline dönüşmesi hala o istenen pas trafiğini, ezbere oyunu ve takım savunmasını sindirememekte yatıyor.* Oysa Daum’un öğretmeye çalıştığı anlayış bunu yapabilme üzerine kurulu: Orta sahanın hücuma katılması ve topu kaptırdığında kanatlarla beraber hızla geri dönmesi. İki Schalke ve Milan maçında başaramadılar. Sorun kondisyon ya da kapasite değil. Kültür, kimlik meselesi. Ki bunun ucu da altyapı eğitimine kadar gidiyor. Yorumcuların iddia ettiği gibi orta alanda kalabalık olmanın da herşeyi düzeltmediğini gördük. Aksine kuru kalabalık oyunu da bozuyor. * Anelka ve Appiah da istenen seviyede değildi. Anelka’yı yalnız santrfor olarak oynatmayı deneyen tüm teknik direktörler aynı verimsizliği aldı. Hele Alex yokken tam bir hayalperestlik. Hazır Alex lafı açılmışken, şehir efsanesinin sonu geldi mi artık? Yani ‘Alex’in olmaması Fenerbahçe’nin yararına’ efsanesinin. İlk Milan maçının 2. yarısında Anelka’yı topla buluşturan hep oydu. Fenerbahçe’yi karşı sahaya taşıyan da hep Alex. 3-1 kaybedilen Lyon maçında beraberlik için yüklenildiğinde de yaratan Alex’ti.Planlar sahaya yansımıyor* Daum’un bir gün önce söylediği ‘alan bırakmamalı, yakın oynamalıyız’ sözleri ise yine teoride kaldı. Bu tip psikolojik yükü fazla, güçlü rakiplerle oynanan maçlarda aynı sorunla karşılaşılıyor. Maç öncesi planlar sahaya yansımıyor. Daum’un bu şikayetleri doğru. Ama artık bir şekilde aşmaları gerek. En azından ilerleme kaydetmeliler.* Fenerbahçe’nin hedeflediği gibi bir takım olabilmek için neye önem vermesi gerektiği Milan’ın kimliğinde gizliydi. 90. dakikada dahi orta sahaları hücuma katılıyor, top Fenerbahçe’ye geçtiğinde hepsi geri dönüyordu. Asla disiplin ve ciddiyeti kaybetmediler. Dida 4-0 iken bile topu kornere bırakmamak için sınırını zorluyordu. Hata yapabilirler, birebirde geçilebilirler, ama kendilerinden beklenenin altına düşmüyorlar. Tam anlamıyla gelenekselleşmiş ve her nesile aktarılan bir felsefeleri var.4-0 zihinleri yıprattı* Milan maçı zihinleri yıprattı. Fenerbahçe, Lig ve Şampiyonlar Ligi maçlarını birbirinden ayrı tutmayı nispeten başarıyor. Galatasaraylı futbolcular, 2-3 sezondur bu tip büyük maçlara takım halinde üst seviye bir dikkatle çıkıyorlar ve performanslarını olabilecek en yüksek noktaya çekiyorlar. Arkasından yaşadıkları düşüşler de kaçınılmaz oluyor. Fenerbahçe bunu soğukkanlılıkla karşılamak ve bastırıp cevap vermek zorunda. Galatasaray’ın tüm yükü Saidou’ya yıkan fazla açık oyun anlayışı, bu maç iptal olabilir. Gerets, orta sahada ekstra bir isimle çıkabilir ki, onlar adına doğru hamle olur. Savunmada aradan ve arkaya fazlaca adam kaçırmaya başlayan Fenerbahçe için ise hızlı çıkan bir rakip hep tehlike. Oyunu bıkmadan, sürekli kanatlara açan takımlar ise Galatasaray’ın başının ağrısı. Zira bu hem kalburüstü bekler, Cihan ve Orhan’ı zorluyor, hem de Song ve Tomas’ı kenara çekerek tüm savunma dengesini alt - üst ediyor. Fenerbahçe’nin Alex’siz oyun kurma ve pas problemi var. Anelka’nın yine yalnız kovboy olarak ilerde terkedilmesi hiçbir anlam taşımaz. Fenerbahçe’yi bozan ise topu şişirmek, uzun oynamak, yani kimliğine ihanet etmek. Her iki takım için de bu maçta puan kaybı beklenebilir, ihtimal dahilidir. O yüzden çıkacak sonuç durumları fazla değiştirmez. Sakatlığı muamma olan Alex için ise hedef PSV maçıdır. Ne Galatasaray ne de Trabzonspor...