Arama

Popüler aramalar

Kenardakiler

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Aracıya ihtiyacımız olmadan herşeye hakimiz. Ronaldo, Mascherano, Podolski, Parreira, Eriksson onlara kim olduğunu ispatlamak zorunda değil. Laflar bir kulaklarına dahi gitmiyor! Ama boru, Türkiye içinde ötüyor. Kamuoyunu peşlerine takıyorlar. Temelsiz yorumlar, tribünlerde slogan olarak yankılanıyor. Futbolcuya dönük teknikmiş gibi görünen yüzeysel aşağılamalar küfüre dönüşüyor. Türkiye’de futbola ne yapıldığını görmek için kupayı bu yönüyle de izleyin... Detayların sizden çalınmasını engelleyin. Mesela teknik adamlar ayı yaşıyoruz. Almanya 2006 NBA’in son yıllardaki en uykusuz kalmaya değen play-off döneminin finaline denk geldi. Miami Heat imkansızı gerçekleştirdi. Ama Stan Van Gundy 12 Aralık’ta ayrılınca Miami başkanlığından koçluk koltuğuna gelen Pat Riley farkı vardı. Teknik anlamdaki kalitesi bir yana ‘insan ve takım idare edebilme’, ‘oyuncuyu verebileceğinin en iyisi noktasına getirme’ becerisi tüm sezonu ayakta tuttu. Phil Jackson gibi... Arjantin teknik direktörü Pekerman’ın duruşu da bu... Crespo onun Arjantin geleneğine göre oynamalarını istediğini, rakibe göre değişiklik yapmadığını söylüyor. Ama aslında Pekerman Arjantin geleneklerine aykırılığıyla bu noktada... Scolari, Parreira gibi ülkelerinin ‘hem sürekli hücum oyna, hem kazan ve bol gol at, hem rakibi oynatma’ baskılarına taviz vermeyip, futbolcuların herşeyi yönetmesi alışkanlığını sindirdi. Brezilya ve Arjantin’in başarı yolu bundan geçiyor. Parreira 94’te tüm ülkeyi karşısına alıp savunma ve kontrol ile 24 yıllık acıyı bitirmişti. Arjantin’de Avrupa disiplini hep vardı, ama bireyler ve egolar takım üstüydü. Pekerman ile işler artık farklı. Fenerbahçe gibi kulüpleri de ancak bu tarz teknik adam profilleri taşıyabilir. Onlara bu gücü verebilecek ve sisteme yem etmeyecek yönetimlerle...