Yol

Haberin Devamı ›
Körü körüne yanlışa saplanmakla, dönemsel düşüşlere papuç bırakmamak arasında hayati fark var. Fenerbahçe bu farkın ne olduğunu, onca kötü tecrübeye rağmen öğrenememişti. 5 yıldır Aziz Yıldırım ve yönetim buna aldırmıyor. Galatasaray, lise kültürü sayesinde korumacı düzen kurdu. Türkiye’de belki de hiçbir kurumun yapamayacağı derecede güçlü, yıkılamaz, sistemi hep kontrol altında tutan yapıyı... Ülke gerçeklerine, zaafiyet sayılabilecek davranışlarına tamamen aykırı... Onları 1980’lerin ortasında başlayıp 90’ların ikinci yarısından sonra UEFA Kupası’na kadar götüren bu ketumluk, şimdi değişmeleri gereken dönemde engel. Fenerbahçe, taraftar alışkanlıklarına karşı durarak kendisini kurtarmaya çalışırken, Galatasaray, taraftarı fazlasıyla dışarda tutmanın sancısını yaşıyor. Yüzleşemiyor.
Fenerbahçe günlük yaşardı. Galibiyetlerden çıkarttığı olağanüstü anlamlarla mağlubiyetlere verdiği aşırı ve yıkıcı tepkilerle. Artık Galatasaray daha çok tabloid takımı olmaya başladı. Yöneticilerinin açıklamalarıyla, yaptığı herşeyi abartma becerisiyle, hatta transferlerini Türkiye’ye konuşturtma çabasıyla.
Roller değişiyor. Fenerbahçe hâlâ ciddi krizlerde yoldan sapmayacağının garantisini veremiyor. Ya da değişimi Aziz Yıldırım değil, Fenerbahçe geleneği haline dönüştürebileceğinin. Ama özellikle Galatasaray ve Beşiktaş’ın Türk sporu klişelerinden, eski yöntemlerden, eski günleri yeniden yaratma takıntılarından, tribün ve medya oyunlarından medet ummaları vizyonlarını daraltıyor. Maalesef medyanın da katkısıyla.
Galatasaray gol atma potansiyelini esas gücü yaparak, agresifliğiyle sindirerek ve çoğunlukla Hakan Şükür dönemlerinin mirası topu şişirme saplantısı ile oynuyor. Oyun iskeletini kuramadan. Yeni takım oluşturma hedefinde doğru yolda gitmediklerini, şampiyonluk unvanının gölgesine saklayarak. Fenerbahçe gelişigüzellikten setlere geçişi deniyor: Seri paslar, çeşitlilik ve pozitif futbol. Koşmama ve pres yapmama hakkı olan tek futbolcunun oyun kuruculuğunda, eşit yük dağılımını elde etmek hedefinde. İdeale ne kadar yakınlar, tartışılır. Ama vazgeçmiyorlar. Kolaya kaçmıyorlar.
Bu kulüpler batmaz. Kimse Corinthians gibi 97 yıllık tarihinde ilk kez küme düşmez. Bu ülkede kulüpler demek siyaset demektir. Dengenin tepetaklak olmasına sistem izin vermez.
Ama Türkiye’de doğruları görmek ve düzelebilmek için dibe vurmak gerekiyor.
Türkiye’de derbilerin sonucu hangi takımda değişiklik yaratmıyorsa, hangi takım normal hayatına devam edebiliyorsa esas galip de o takımdır.